Korku

233 157 2
                                    

Gözlerim kapalı  bir şekilde titriyordum. Korku iliklerime kadar işlemişti. Gözlerime yansıyan mavi ışıkta yok olurcasına kayboluyordum. En son söylediği sözcükler zihnimi parçalarcasına tekrarlanıyordu.

Bu da kim şimdi? Ya da benden ne istiyor. Aklımı karıştıran binlerce soru zihnimi meşgul ediyordu.penceremden içeriye giren rüzgar ve yasemin çiçeğinin güzel kokusu bir anda unutturmuştu bana herşeyi. Gözlerim kapalı bir şekilde kıpırdamamaya çalışıyordum. Bir anda

Hayır olamaz geliyor. Diyerekten hızlı bir şekilde kalkarak birden ortadan kayboldu.

Kim geliyordu?
Merdivenden ayak sesleri gelmeye başladı. Kapıyı çalarak içeriye girdi.

Carol :Hanna iyimisin?

Evet neden sordun ki dedim düz bir ses tonuyla. Benim bile duymadığım ayak seslerini duymuştu. Bu tahmin ettiğimden de güçlü biriydi. Ya bir kurt yada bir vampir. Ama kurt olsa şekil değiştiremez vampir olsa da bu kadar güçlü bir yeteneğe sahip olmaz. Pekiya o zaman ne? Ya da kim?  yeter düşünme artık yeter diye zihnimle çekişirken carol un bağarışıyla kendime geldim.

Carol :Hey nereye gittin yine?

Hiç öyle düşünüyordum. Sen niye gelmiştin. Celebra seni çağarıyor birazdan gel dedi. Tamam diyerekten ayağa kalktım ve aynanın karşısına geçtim. Baştan aşağıya kendimi süzdüm bir süre. Gözlerim sanki korku dolu gözlerle bakıyordu. Küçüklüğümü hatırladım. Annemi ve babamı kaybettiğimde ki korku dolu gözlerimdi bunlar. Ne yaparım diye düşünmüştüm. Onlarsız ne yaparım. İçimdeki küçük kızı gördüm. Çaresiz bir şekilde bana yalvarıyordu. "Güçlü ol"

Diyordu bana . Bu ben değilim dedim kendi kendime neydi beni böyle güçsüz yapan. Başımdaki onca belamı yoksa yalnız kalma korkusu mu. İşte bunu bilmiyorum. Saçlarımı toplayarak kendime geldim. Siyah dar kot pantolonumu giyip. Üzerime bir tişört geçirdikten sonra yavaş adımlarla aşağıya indim.

Celebra :Nasılsın Hanna?

İyiyim dedim ama içim öyle söylemiyordu. Celebranın karşısındaki koltuğa geçip oturdum. Anlatmaya başladı.

Celebra :Bugün kitabı açtığımda kötü bir enerji hissettim. Sanki çok değişik yaratıklar etrafımızdan geçmiş gibi. Gece gökyüzü kanla bürünmüş gibiydi. Sis etrafı sarmış ve sert bir rüzgar esmişti. Merdivenlerde değişik semboller buldum. Kitabı açıp baktığımda bundan yıllar öncesine gittim. Sembolleri araştırdım semboller çok eski bir kabileye aitti. Bundan yıllar önce Albert adında bir genç varmış. Gece yarısı kasabanın sessiz sokaklarında yürür. Her gece ayın altında durur, kafasını gökyüzüne kaldırarak gökyüzünü izlermiş. Bir gün yine aynı yere gitmek için ıssız sokaklarda yürümeye başlamış. İçini bir korku ve telaş bürümüş. Yürürken arkasında onu takip eden 2 gölge görmüş.

Hanna:peki kimmiş onlar?

Anlatmaya devam etti . Korku kabileleri . Kimin yanından geçerlerse  onların içini bir korku bürürmüş. Anlatılanlara göre gökyüzünün kırmızılıkları onlar için bir yaşam biçimi haline gelmiş. O günkü kurbanları ise Albertmiş.  Onun kanını akıtarak gökyüzünü yine kan rengi yapmışlar. 2 gün sonra kasaba da haberler yayılmaya başlamış. Korku kabileleri hakkında. Asıl amaçları birilerini öldürerek kendi güçlerine güç katmakmış.

Peki ya benden ne istiyorlar? Güçlerimi ele geçirmek mi? İşte o anda kendime sordum bir korkak gibi saklanmak mı yoksa ne pahasına olursa olsun savaşmak mı.

HANNAWhere stories live. Discover now