9. BÖLÜM AMA BİZ SEVİYORUZ!

30 11 27
                                    

Medya- Çüngüş ağası , imam, imam hatip okul zincirleri sahibi

Biz Yoongi ile hala birbirimize tehdit dolu bakışlarımızı yollarken karşıki kaldırıma bir araba yanaştı.  Bakışlarımı Yoongi'nin  dudak- yani lens kaşlarından ayırdım ve bakışlarımı arabaya çevirdim.
ATEŞİM Mİ GELDİ YOKSA!?

"Merhaba Şukufe hanım kızım..."

Cidden mi?
Kendini affettirmeye bile çalışmıyor!
Ama, ben şimdi bu kokarca şoförümle ne yapacağım?

"Ahah, hey sen"
Karşımdaki sarı saçlıya buraya gel işareti yaptım.
"Ben mi?"
"Evet sen, adın her ne ise. .. "
"Jimin ben"

Yanıma biraz tırsarak yaklaştığını farkettim.
" Yah, korkma yemem seni, civciv çocuk"

"Ben civciv değilim! İnsanım ben"
"Aa , hiç göstermiyorsun, biliyor musun?"

Meteorlar ooolarken bir sonraki hamlem için bu küçük bit yavrusuyla aramı iyi tutmam gerektiğini hatırladım.

"Şaka yapasım geldi, kusura bakma"

Bunu dediğimde rahatladı ve gözleri kaybolana kadar güldü.
Aww, çok tatlı...
"Önemli değil, olur öyle şeyler. Benim de böyle şaka yapasım geliyor."
"Neden civcive benzetilmeyi sevmiyorsun ki... Civcivler çok tatlılar."
 
"Gerçekten tatlı mıyım?"
"Evet , hem de çok!"

Bu çocuğa ısınıyorum galiba...
Kolumu omzuna attığımda önce dona kalsa da ardından gülümsedi.

"Hoop hoop aile var burda..."
Meteorlar tıck tıck diyerek onaylamayan sesler çıkarırken bu sıcakta ihtiyarı ve planımı unutmuştum .

Jimin' e döndüm ve gülümsedim.

"Jimin, yeni bir parfüm aldım. Koklamak ister misin?"

"Tabii olur."

Birazını bileğime sıktım ve elimi tutup burnuna götürdü.
Ahh, kalbim...

"Hımm, çok güzelmiş..."

Yok canım, ergenlik hormonlarımdan, değil mi?

"Siz de koklasanıza "

Jimin çok düşünceli bir hareket yaparak bileğimi değil parfüm kapağını koklattı....

Ah, ona özel olmamı istiyor.....
Güzel bir koku olduğunu onaylayan mırıltılar çıkardılar. İşte şimdi plan zamanı! 
"Yok yok, siz öyle anlayamamışsınızdır..."

Tüm parfümü üstlerine sıktım. Öksürmeye başlasalar da sorun yok.. Parfüm kokusundan kokarcanın kokusunu algılayamayacaklar ve ben de itibarımı korumuş olucam!

"Ah kusura bakma amca, seni unuttum...Neden burdasın?"
"İmam Nihat Bey yolladı beni, bir an önce Şukufe ve Ateş'i al Türkiye'ye getir dedi."

"Allah Allah, neden acaba....Peki Ateş nerde?"

"Ateş  oğlumu çarşıdan alıcaz... Yolda yemeye döner almaya yolladım."
"Aslan amcam benim!"

Normalde sarılırdım ama makul sebepler biliyorsunuz....

"Döner, Oh yeah... Türk eat"
Arka tarafta saçları hepsinden farklı olan çocuk meraklı gözlerle olayı anlamaya çalışıyordu....
Ama benim derdim o değildi...

"Demek bu kadarmış , hı... Vedalaşma vakti geldi... Şu 20 dakikalık konuşmamızda bile sizinle iyi anlaştık.  Teşekkürler...."

Hepsi üzüntü dolu bakışlar atarken arabaya bindim ve Ateş'i almaya gittik.

------------------

Sıcacık dönerleri görünce yumuşasam da Ateş'le aramızdaki soğukluk hala devam ediyordu.
Bir de yan yana oturcaz.....

"Hey, öne otursana..?"
Omuzlarını silkti "Hayır ."
"Neden?"
"Canım burda oturmak istiyor."

Ay yoksa pişman oldu ve bana yakın mı olmak istiyor...

YOK YA! Onu kalbimi kırmadan önce düşünecekti.
Bakışlarımız cama döndü. İkimiz de dışarıyı izliyorduk . Ben onu yansımadan izliyordum, umarım o da beni izliyordur...
"Noluyor çocuklar,  ne bu suratlar"

İkimiz de yerimizden kıpırdamadık ve özel jete gelene kadar kös
kös oturduk....

---------------

Jette lattemi yudumlarken Ateş'in dudaklarını izliyordum, ah o Amerikano'yu yudumlayışı.....

Biliyorum, aklınız çok takılıyor Jimin'le aramızda olanlara...
Ama basit bir etkileşim ya da geçici bir heves değil.
Zaten o gözle bakmıyordur.....
Yani ben Ateş'imi aldatmadım.....

Umarım filmlerdeki gibi uyuyakaldığımda Ateş başımı omzuna yaslar....
Umarım

----------------

Çantaları alıp tahta merdivenleri tırmanırken Ateş'i arkamda olmasına rağmen aklımdan çıkaramıyordum.

Ama bir yandan da babamı merak ediyorum. Ne için böyle apar topar çağırdı ki?

İçeri girdiğimizde koltukta oturan babam bize soğuk bakışlar atmıştı .

"Ne oldu babacım? "
"Geçin oturun karşıma "
"Ben de mi?"
"Evet sen de Osman"

Annem odaya girdiğinde Ateş'e hem sevecen hem ayıplar bakışlar atmaya başladı.

"Hoşgeldin Osman oğlum "
"Ateş , anne "
Karşımızdaki koltuğa oturup eşarpını düzeltti.
"Ee Osman oğlum, nasılsın? "
"Ateş , anneee....."
"Ay Ateş ya da Osman, ne fark eder?"
"O zaman Ateş de."
"Hayır efendim, Osman."
"Ateş!"
"Osman"
"Ateş"
"Osman"
"Ateeeeş"
"Osmaaan"

"Ayh yeter hanım!"
Annem babamın uyarısı ile sustu ama bakışları hala kızgınlıkla bana bakıyordu.

"Annen anlattı, seni Osman ile görmüş..."
Tam düzeltecektim ki babam eli ile dur işareti yaptı.
Gayet ciddi görünüyordu...

"Seni Osman ile samimi görmüş, ne oluyor?"
"Normalde anlatmayacaktım ama sınırı baya aşmıştınız. "
Babam kızgın bakışlarla anneme döndü. Onu bir kediye döndürdükten sonra aynı bakışlarla ikimizi süzdü.

"Aranızda bir şey mi var?"
Ateş'le birbirimize döndük . Bakışları şaşkındı.
BİZ NEDEN SAKLIYORUZ?
Artık umrumda değil, bu hayat benim!

Ayağa kalkıp sevdüceğimin elini tuttum ve hayatımı değiştirecek cümleyi söyledim.
"Biz Ateş ile birbirimizi seviyoruz!"

Üçü de şoka girip boş ve anlamaz bakışlarla bakarken şoku atlatıp aynı anda "ne?" Dediler.

Bakışlarımı yere indirdim
"Gerçi ayrıldık ama hala çok aşığız...."

Artık ne olacaksa olsun, aşkımla mutlu olmak istiyorum...

Ateş Şukufe'yi değiştirebilecek  mi? 

Şukufe aşkından olgunlaşmaya mı başladı?

Army Sayımı Yeni Aşk DoğuruyorWhere stories live. Discover now