BÖLÜM ON SEKİZ: "KOLYE"

609 66 108
                                    

Herkese merhaba, yeni bir bölümle karşınızdayım!

Zaten toplamda 20 kişi falanız ama olsun siz bana yetersiniz<3

Umarım beğendiğiniz bir bölüm olur, iyi okumalar.

❄️

DİLAH ÇAPAR

"Bana bak Umut Aslanoğlu, sen galiba benim elimin tersiyle henüz tanışmadın ama ben tanıştırmasını bilirim! Çıldırtma be insanı," Umut mazlum mazlum bana bakarken bir yandan da normal şartlarda pastayı süslemek için kullanacağımız çikolataları adeta bir sincap gibi yanaklarına doldurmuştu, zorluk yaşasa da çiğnemeye çalışıyordu. Bu hali fazlasıyla komikti, gülmeden duramıyordum ama taviz vermek yoktu çünkü o çikolatalar bize lazımdı!

"Ya aramızda beş liralık çikolataların lafı mı olur zümrüt gözlüm?" Ağzı doluyken konuşmaya çalıştığında çıkardığı garip sesler karşısında yüzümü kırış buruş bir hal alsa da onun bu şapşal haline gülmeden edememiştim.

"Of Umut! Git yenisi al o zaman ya, lazım diyorum sana! La-zım!" Azarlayıcı yanımı bastırmak beni her daim zorlasa da böyle azarlanacak hareketlere karşı da ayrı bir zaafım vardı, azarlamadan geçemiyordum.

"Tamam tamam, yemiyorum," Ağzına son bir kez yaklaşık on tane küçük yuvarlak çikolatalardan attığında çatık kaşlarımla ona baksam da fayda etmemişti. Vallahi bir gün elimde kalacaktı ama ne zaman olduğunu Allah bilirdi.

Şu an yaptığım şeye kendim dahi inanamadığım için anlatmak, kelimelere dökmek çok zor gelse de Umut gibi her an aç bir insanla pasta yapmaya çalışıyordum ama Umut o kadar sinirimi bozuyordu ki her şeyden azar azar yiyerek süslemelerin neredeyse hepsini bitirmişti. Aslında bunu açlıktan değil de bana gıcıklığından yaptığını bilsem de atsam atılmaz satsam satılmaz olduğundan ona katlanıyordum.

"Dilah, Dilah, Dilah, Dilah!" Umut her Dilah diyişinde ismimin son hecesini sündürebildiği kadar sündürmeseydi onu daha çok sevebilirdim. Elindeki bira şişesini kafasında kırıp cam kırıklarından kafasına taç yapmak istesem de sakin kaldım.

"Ne var be?" Ben ona terslendiğimde düşündüğümün aksine bana kötü davranmamış otuz iki diş gülümsemişti. Daha şimdiden iki şişe birayı adeta shot atar gibi bitirmesinin bedelini ben ödüyordum, bu çok ama çok acıydı!

"Hemen de bağır zaten. İyi ki varsın diyecektim, o cadı olsaydı beni çağırmazdı," Kastettiği cadı, benim arkadaşım olan Azra cadısı mıydı? Benim arkadaşıma cadı dediğine göre az önce akşam yemeğinde bizim yediğimiz taze fasulye yerine yürek yemişti.

"Cadı mı?" Kaşlarımı çatarak ona baktığımda bir yandan da bir an önce yapacağımız şeyin bitmesini ve pastacılık eğitimi almış birinden bile daha güzel yaptığım pastadan yenmesini istiyordum. Övünmem lazımdı ama Umut'tan başka kimse pastayı görmemişti.

"Evet, değil mi?" Çarpık bir gülümsemeyle bana baktığında aklından tam olarak ne geçtiğini bilmememin verdiği kafa karmaşasıyla ona baktım. İyi bir şey mi diyordu anlayamamıştım ama o hiçbir zaman Azra için kötü bir şey diyemezdi. Derse onu yolardım. "Beni davet etmezdi, değil mi Dilah?"

"Umut, sen alkol alınca beynine giden oksijen oranı eksilere düşüyor olabilir mi canım benim? Farkındaysan bu Azra'nın doğum günü değil, Rüya'nın doğum günü. O çağırmasa da birimiz çağıracaktık yani," Umut, küçük bir çocuk gibi kollarını tezgaha yaslamış, ellerini yüzünün arasına almış vaziyette bana bakıyordu. Dışarıdan bakan biri beni oldukça dikkatli dinliyor gibi gözüktüğünü söyleyebilirdi ama böyle bakmasının sebebi dikkatli dinlemesi değil, odak problemi yaşamasıydı. "Ayrıca Azra seni çağırırdı."

YANGIN #wattys2023Where stories live. Discover now