BÖLÜM İKİ: "YENİ ADIMLAR"

1.7K 476 329
                                    

Yanımdaki uyuyan suratın dehşet güzelliği bende garip bir merak ve aşırı şekilde ağlama isteği uyandırıyordu. Yıllardır karşılıksız aşık olduğum o küçük çocuk, şu an büyümüş haliyle yanımda uyuyordu. Onunla pek muhatap olamıyorduk çünkü ben acayip derecede utangaçlık yapıyor, bana bir şey sorduğu zaman onu geçiştiriyordum.

Beni yine şaşırtacak şekilde Çağrıyla tekrardan aynı okula nasıl denk gelmiş olduklarını anlayamıyordum. Eski okulum yaklaşık yüz yirmi öğrenciyi de özel okula yerleştirmişti ve o kümenin içinde birlikte yer almaları onlar için çok iyi olmalıydı. Belki de onlar da benim gibi burs kazanmışlar veya sadece buraya beraber yazılmayı tercih etmişlerdi.

Bu okula geçeli yaklaşık bir buçuk hafta oluyordu, arada Çağrıyla konuşmam harici hala fazlasıyla arkadaşsızdım. Kendime yakın hissettiğim kimseye sahip değildim. Ne yalan söyleyeyim, bu durum pek umrumda da olamıyordu. Çünkü Furkan genellikle sınıfta oturuyordu, ben de ders çalışıyorum bahanesiyle onu izliyordum.

Yanımda uyuyor olmasının verdiği huzurun tarifi dahi yoktu. Göz kapakları kapalı olsa da o güzel ela gözleri içimi ısıtıyordu. Saçları yine dağınıktı ve bir buçuk haftadır elimi atıp o saçlarını düzeltmemek için zor duruyordum. Sol kaşının hemen altından inen ince bir çizgi vardı, dikiş izi gibi duruyordu. Sol kulağıyla saçlarının ortasında kalan minik bir beni vardı. Kalbimin atış hızı dengesini iyice kaybetmişti. Tüm gün garip bir şekilde her an bayılacak gibi hissediyordum. Yanımdaydı, her an dokunabileceğim kadar yakınımdaydı. Çok garip bir histi.

Eski okulumda onu haftada bir gün görebiliyordum. O da sadece Cuma günleri; beden dersimiz aynı saatteydi ve onda da maalesef ki spor salonunda takılmayı tercih ediyordu. Boyu benden yaklaşık yirmi santimetre uzundu ve sanırım bu biraz basketbol biraz da yüzmeyle ilgilenmesinden kaynaklıydı. Gerçi yedinci sınıfta da sınıftaki herkesten uzun olan tek o vardı. Burnunun ucu yine kıpkırmızıydı, bu soğuk Kasım günlerinde sınıfın sıcak olması bile ona yetmiyor gibiydi. Ellerinin çok üşüdüğünden hayıflanan küçük hali gözlerime geldiğinde istemsizce duygulandım.

Hoca bizi serbest bırakmıştı, Furkan uyumayı tercih ederken, Çağrı öndeki arkadaşlarıyla konuşuyor, ben ise önüme matematik testi çıkarmış Furkan'ı izliyordum. Öğle yemeği molasına saniyeler kaldığını fark ettiğimde istemsizce mutlu oldum. Furkan'ın yanında nefes alabilmek benim için fazlasıyla zordu. Onu bu kadar yakından izlemek ne kadar güzel olsa da kendimi sıkışmış hissediyordum. Ona tutsakmış ve onsuz kalamayacakmış gibiydim.

Sonunda zil sesi okulda yankılanmaya başladığında Furkan hala bebekler gibi mışıl mışıl uyuyordu. Çağrı da ona müdahale etmiyordu ama benim hem buradan kurtulmam hem de yemekhaneye inip bir şeyler tıkınmam cidden şarttı. Çünkü midem sanki dibi delinmişcesine gurulduyordu, sabah hiçbir şey yemeden evden çıkarsam böyle olurdu tabii. Anne sözü dinlemek şarttı, ben dinlemesem de siz dinleyin lütfen.

Şimdi ne yapacağımı düşünmeye başlayabilirdim. Yanımda bebek gibi uyuyan Furkan'ı uyandırma hissi beni acayip şekilde geriyordu ama cidden dışarı çıkmam lazımdı. Sanırım biraz da sıkışmıştım. Lavaboya gitmeliydim. Çağrıya baktığımda hala arkadaşıyla konuştuğunu gördüm ve bu dudaklarımı büzmeme sebep oldu. Tahtaya dalıp gitmiştim ki duyduğum ses aniden irkilmeme sebep oldu.

"Ne oldu? Dudağın büzülmüş, Batı." Furkan'ın benle konuşup konuşmadığını algılamaya çalışıyordum. Batı benim soyadım olduğuna göre, sanırım, benimle konuşuyordu. Bir saniye, bu çocuk uyanmış ve beni mi izliyormuş yani?

"Şey, seni uyandırmam gerekecekti de onu nasıl yapsam diye düşünüyordum." Bu dediğimle beraber içten bir şekilde sırttığını fark ettim. İstemsizce utanmıştım ve yanaklarım kızarmıştı. Kafası hala sıradaydı ve resmen gözlerimin içine bakıyordu.

YANGIN #wattys2023Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin