BÖLÜM BEŞ: "KAHVE"

1.1K 377 146
                                    

Etrafıma bakındıkça beni içine çeken boşluk, ayaklarımdan beynimin en ücra köşesine kadar titriyormuşum gibi hissettiriyordu. Terlediğini fark ettiğim avuç içlerimden fazlasıyla rahatsızdım.

Avuç içlerimi üzerimdeki eşofman altına silmek istediğimde, ellerimin arasında bir elin belirdiğini fark etmem çok uzun sürmemişti. İrkilerek elimi çekmeye çalıştığımda o elin elimi daha sıkı tutmasıyla mecburen onunla yüzleşmiştim.

Furkan.

"Rüya, seni çok seviyorum. Bize bir baksana," Ellerimden tutup yattığım yataktan beni kaldırma girişiminde bulunduğunda aklımı kaçırdığımı düşünüyordum.

Odamın lila rengindeki hafif pütürtülü duvarlarının bir kısmı Furkanla benim fotoğraflarımdan ibaretti. El ele tutuştuğumuz, o kucağımda uyurken güldüğümüz, bir konserde, lunaparktayken... Yaklaşık yüz tane fotoğraf sayabileceğime emindim.

"Furkan, neler oluyor?" Dudaklarımı oynatırken kurmak istediğim cümle tam olarak buydu. Fakat boşluk dilimdeki tüm kelimeleri teker teker yutuyor, yenilerini söylememe ise asla izin vermiyordu. Boğazımdaki kuruluk ve yırtılma hissiyatı kendisini git gide belli ederken karşımda duran Furkan, ellerini belime sardı ve yanağını omzuma dayadı. Odamda çalışma masamın hemen solundaki boy aynasından bizi görebiliyordum. Üzerindeki siyah eşofman altı ve sweatle birlikte uykulu duran yüzü ona bir melekmiş havası katıyordu. Benim üstümde ise bir pijama takımı vardı. Furkan'ın gözleri tam olarak yüzüme odaklanmış, burnu boyun girintime adeta saplanmıştı.

"Biz seninle çok mutluyuz, çok mutlu olacağız. Bunu kimsenin bozmasına izin verme, yalvarırım!" Furkan'ın belimde hissettiğim elleri artık yok gibiydi. Odamdaki boy aynasından gözüken ve beni ona tekrar hayran bırakan, mükemmel görüntümüz gitmiş, boynumdaki nefes alış veriş sesleri kendini koca bir boşluğa bırakmıştı.

Neler olduğuna anlam vermeye çalıştıkça yer ayağımın altından kayıyor, yürümeme engel oluyordu. Furkan ölmüş müydü?

"Rüya, seni çok özledim," Karşımda Eralp vardı.

Üstünde bir sürü dövmenin bulunduğu kollarını kocaman açmış bana doğru geliyordu. Kendi isteğimin dışında ona sarıldığımı fark ettim. Bana bakan gözleri dolu doluydu. Kafasını boynuma gömdüğünde aldığı soluk seslerinden ağladığı belli oluyordu.

"Eralp, neler oluyor?" Boşluk yine tüm kelimelerimi istila ederken, az önceki lila duvarın renginin laciverte dönmüş olduğunu fark ettim. Duvarın üstünde artık Furkanla olan fotoğraflarımızın yerine Eralple olan fotoğraflarımız vardı. Birlikte pamuk şeker yerken, bira içerken, o beni salıncakta sallarken, bir dövmecide dövme yaptırırken...

Eralp meraklı ve keskin hatlara sahip olan yüzüyle beni izlerken duyduğum kısık inilti sesiyle odamın kapısına doğru döndüm. Furkan'ı yerde oturken görmeyi hiç beklemiyordum. Eralp bana sarılırken onu ittirip ittirmemek, Furkan'ın yanına gidip gitmemek arasında kararsız kalmıştım.

Furkan'a daha dikkatli baktığımda sol göğsünün altında derin bir yarık ve yarıktan akmış olan kanın üstündeki beyaz tişörte bıraktığı ize baktım. O Furkan, bu Furkan olamazdı. Az önce üzerinde siyah bir şey olduğuna yemin edebilirdim.

"Rüya, ölüyorum." Furkan kısık ama bir o kadar da acı dolu bağırışı, canımın yanışını saç diplerime kadar ulaştırmayı başarmıştı.

"Rüya, seni çok seviyorum," Eralp'in kulağıma eğilip fısıldadıklarından sonra Furkan'ın gözlerinin kapandığını fark etmiştim. Eralp'i bir hışımla iterken, Eralp'in yere düşerken yavaş yavaş yok oluşunu izledim. Silüeti tuz gibi erimiş, arkasında ise hiçbir şey bırakmamıştı.

YANGIN #wattys2023Where stories live. Discover now