BÖLÜM DOKUZ: "YARA"

815 311 150
                                    

Zihnimdeki düşüncelerin oluşturduğu kalabalık omuzlarıma binen bir yük haline gelmişti. Bir konu hakkında oturup adam akıllı düşünmediğiniz sürece günler boyunca hatta aylar boyunca aynı konu zihninizi kemirmeye devam ediyordu. Ama insan bazen de düşüneceği şeylerin sayesinde farkına varabileceği ve ortaya birden çıkabileceğini anladığı sonuçlardan fazlasıyla korkuyordu.

Derin bir soluğu içime çektim ve kendi kendime kızmayı bir kenara bırakmaya çalıştım. Yıllar boyunca içimi kemirip duran ve asla içinde çıkamadığım iki konu vardı; birincisi Furkan, ikincisi ise babamın ölümü. Bildiğim kadarıyla babam ben henüz beş aylıkken bir trafik kazasında hayatını kaybetmişti. Babam hakkında hiçbir anıya sahip değildim. Elimde sadece onun gençliğinden kalma birkaç fotoğraf vardı. Tanımadığınız birine karşı özlem duymak da en azından bildiğiniz birine özlem duymak kadar can yakıcıydı.

Furkan, benden bağımsız bir şekilde zihnime düştüğünde derin bir nefes aldım. Onu severken de olaylar aynı bu şekilde gelişmişti, benden bağımsız... Son birkaç ayda her şeyin bu kadar üst üste binmesi ve nefesimi bu denli kesmesi beni cidden yoran bir şeydi. Ama yıllar sonra ilk defa Furkan'la bu kadar samimi olmuşken ve ona bu kadar yakınken ondan uzak durmak bana cidden zor geliyordu.

Zihnimdeki bulanık düşüncelerden meydana gelmiş olan düşünce balonunu elimdeki kitaplara baktığımda patlatmıştım. Bazen insana içinde bulunduğu anın gerçekliğini fark edebilmek cidden zor gelebiliyordu. Ve şu an o anlardan birini yaşamakla meşguldüm. Birkaç dakika içinde taksi duracaktı ve içinden inip Furkan'ın evine gidecektim.

Her şey çok garip ve hızlı gerçekleşmişti. Özellikle Nida Hoca'nın böyle bir konuda taviz göstermesi ve Furkan'ın benle grup olmayı bu denli istemesi bana garip gelmişti. Gerçi sınıfta sevdiği ve düzgünce konuştuğu bir Çağrı bir de ben vardık. Çağrı da sınıfın en güzel kızlarından biriyle eşleşince Furkan bana kalmıştı. Halimden şikayetçi olduğumu söyleyemezdim ama son yaşanan olaydan sonra okulda dahi Furkan'la pek konuşamamıştım.

O gün orada hır gür içinde edilen kavgadan hemen sonra Furkanları oradan uzaklaştırmak için kollarından tuttuğumuz gibi kız soyunma odalarından birine götürmüştük. Dilah, hepsine atabileceği en ağır fırçayı attıktan sonra revire gitmeleri gerektiği hakkında bir nutuk çekerek sinir ve korku dolu konuşmasını sonlandırmıştı. Furkan'ın bana dediği şeyden sonra ona ne cevap verebilmiştim ne de onunla bir daha konuşabilmiştim.

Hepsi ciddi boyutta kavgaya girişmişler, en kötü ihtimalle vücutlarının bir yerini kanatmayı başarmışlardı. Ama görebildiğim kadarıyla Eralp ve Alpay da en azından onlar kadar kötü durumdaydı. Tüm kaosun bir anda patlak verip bu raddeye gelmesi beni tekrardan ürpertmişti. Azra'nın Umut'a pansuman yaparken bir yandan onu azarlayıp bir yandan da acımasın ama diyip durması gözümün önüne geldiğinde istemsizce gülümsemiştim.

"Geldik abla," Taksici bana doğru dönüp baktığında ona kafamla onay verdim ve çantamın içinden cüzdanımı buldum. Normalde otobüsle gelebilirdim ama Furkan'ın evinin tam olarak nerede olduğunu bilmiyordum. Gerçi evlerimiz arası mesafe en fazla iki durak falandı. Parayı taksiciye uzattım ve içindeki kitaplarla bakışıp durduğum çantamı kapamayı başardım. "Teşekkürler ablacım, iyi günler."

Adama kafamla selam verdikten sonra karşımdaki siteye baktım. Site iki katlı evlerden oluşuyordu ve görüntüsü cidden güzeldi. Her bina arasında çok olmasa da mesafe vardı ve mesafe diyerek bahsettiğim yerlerde çiçek, ağaç ve bir sürü saksı vardı. Binaların dışı ahşap görünümlüydü ama balkonların hemen hemen hepsi siyah kaplamalı camlara sahipti. Lüks olduğu belli olan bir yerdi.

YANGIN #wattys2023Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz