40|Duygular

1.7K 125 141
                                    

Bu kitap da bozdu ya. (aynaya karşı)
***
Uzun zamandır bu kadar yorgun hissetmediğimin bilincindeyken okuldan eve yürümeyi tercih etmek gerçekten akıl kârı değildi. Yolun yarısındayken yürümeyi bırakıp sürünmeye dönmüştüm. Evde onca misafir ve başıma gelebilecek terletici olaylar varken bu halde ne yapacağımı bilmiyordum.

Sonunda bizim sokağa döndüğümüzde rahatlayıp kendime neredeyse vardığımızı hatırlattım. Okulum eve uzak değildi ama malum halimden dolayı mesafe gözümde büyümüştü.

Bugün itibariyle Bora'yla aramızdaki gerginliği ve (tabiri caizse) küslüğü bitirmiş olsak da yol boyunca konuşmamıştık. Zaten ikimiz için de dersler yüzünden yoğun geçmiş bir gün olduğunu bildiğim için sorun etmemiştim.

Acaba ne okumak istiyordu? Sabahtan beri her düşündüğümde daha çok merak ettiğim soru tekrar aklıma geldiğinde ilkokul aşığı gibi davrandığım için kendime göz devirdim. Sanki yeni tanışmışızcasına, hakkında öğrenebileceğim küçük bir ayrıntı beni heyecanlandırmaya yetiyordu. 

Onunla ilgili her bilgi, onu daha çok tanımam gerektiğini bağırıyordu bana.

O; yanımda ne kadar havalı ve tatlı olduğundan habersiz, bana ayak uydurmak için attığı yavaş adımlarla, kaldırıma baka baka yürürken benim ilk günkü gibi içimin kıpır kıpır olması olağanüstüydü.

Belki de Flaubert'in aşk tanımı doğrudur diye düşündüm. Bazen gerçekten de yanımda yürüyen bu inanılmaz çocuğun hayatının her anında yanında olup her haline şahitlik edebilmek için onunla yeniden doğmak istiyordum.

Kafamın içindeki tüm alakasız şeyleri düşünmeyi bıraktığımda evin önüne gelmiş olduğumuzu gördüm. Kendi kendime konudan konuya atlamak, baş ağrımı durduk yere arttırınca kısa bir an parmaklarımı şakaklarımda oynatıp çantamın ön gözündeki anahtarı aldım.

Kapıyı açıp içeri girdikten sonra Bora'nın da geçmesi için geri çekildim. Kilitten anahtarı çekip yanımdaki portmantoya bıraktım ve kapıyı kapattım.

"Bahçedeler sanırı-" Yavaşça bahçe kapısına adımlarken elimden tutup merdivenlere çekiştirdi.

"Ne yapıyorsun?" Soruma cevap vermeyip beni üst kata çıkarttığında "Odan hangisi?" diye sordu sessizce.

Ne olduğunu anlamasam da parmağımla gösterdim. Ne kadar salakça bir şey yaptığımızın farkında mıydı acaba? Herhangi birinin bizi üst katta el ele görme ihtimalini tahmin edebiliyor muydu?

Kapı kulpunu sessizce indirmeye dikkat ederek kapıyı açtı ve beni içeri çekip kendi de girdikten sonra aynı sessizlikle geri kapattı. İlk olarak çantalarımızı yere bıraktık.

"Delirdin mi?" dedim. "İkimizin de ailesi tümüyle aşağıda ve sen beni elimden tutup odama mı çıkartıyorsun?"

Tamam, pek masum bir düşünce olmamıştı. Ama bizi el ele odaya kapanırken gördüğünde babamın da düşüncesinin pek farklı olacağını sanmıyordum.

"Dediğin şeye bak şimdi." dedi imayla gülerek ve göz kırptı.

Kafamı iki yana sallayarak yatağımın ucuna oturdum. Bizi okulda sanan ailem, yanlarına odamdan çıkıp geldiğimizi görünce ne tepki vereceklerdi acaba?

Tüylü Şeftali Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin