26|Kantin

6.7K 421 187
                                    

Berat ve Murat'tan, Yiğit'in korumalığı sayesinde kurtulup sınıfa gazi olmuşcasına girdim. Sınıftakiler kısa bir süreliğine bana baksa da benim bakışlarım bana bakmayan tek kişi üzerindeydi; Emir. Hızlı adımlarla sıraya ilerleyip Emir'in yanına oturdum. Elimi kafasının denginde tutup beni ciddiye almasını sağladım.



"Bana bak yakışıklı çocuk. Dün nerede olduğunu hemen söylemezsen bu havalı saçlarını dağıtırım."

Omuz silkip telefonundaki oyuna geri döndü. "Kızlar her haliyle beğeniyor."

Pes ettim ve elimi oflayarak indirdim. "Haklısın. Lanet ya!" diyip yanaklarını sıkmaya başladım. "Niye bu kadar yakışıklısın?"



Kafasını kaldırdı ve şirince sırıttı. Ben ellerimi çekince o da hiçbir şey olmamış gibi oyununa geri döndü. Kolumu omzuna attım ve ekrana baktım. Ben oyunu anlamaya çalışırken sınıfta bir hayvan sesi yayıldı.

Kafamı çevirmeye tenezzül bile etmeden "Kerem geldi." diye mırıldandım. Ön sıramıza atlayan şempanzeyle tahminim kesinleşmiş oldu. Ama onun bizim kafamızın etini yemesine kalmadan dedikodu arkadaşı Burçak yanındaki yerini aldı ve koyu bir sohbete daldılar.



Ben kendi iç dünyamda erkeklerin neden bu kadar savaşsever olduklarını sorgularken Emir kafasını kaldırmadan konuştu.

"Dün Bora'yla Cihan'ı tartışırken gördüm."

Bora demesiyle kafamı kaldırdım ve kamburumu düzelttim.

"Bora mı?" Bora lafından sonrakiler beynime yeni girerken "Cihan'la mı? Cihan şu birkaç hafta önce gelen çocuk değil mi ya?" dedim.

"Valla bilmiyorum güzelim. Haberin olsun diye dedim."

Kafamı salladım ve önüme döndüm. Cihan'ı tanımıyordum. Soyadını ya da hangi sınıfta olduğunu bile bilmiyordum. Sadece kısa süre önce geldiği bilgisi vardı. Yoksa yüzünü bile görmemiştim.

Ben Bora ve Cihan'ı düşünürken içeriye Türkçe hocasının girmesiyle dönüp derse odaklandım.
***

"Görüşürüz yakışıklım." diyip havaya öpücük attım.

Abim önce dalga geçmek için suratını buruştursa da sonradan gülümsedi. Ve parmaklarını öpüp elini kaldırdı. Annem ve babama da el salladıktan sonra bana merakla bakan ikizlere çevirdim kafamı. "Siz evlatlıksınız!"



Surat ifadelerine bile bakamadan evin kapısını yüzlerine kapadım. İçten içe kahkahalar atarken onların "Ya anne!" diye mızmızlanmalarını duyabiliyordum.

Gözümü kapı deliğine dayadım ve onları seyretmeye başladım. Biricik abimin onlara "Siz bilmiyor muydunuz bunu?" demesiyle sırıttım ve telepati yoluyla ona kalp gönderdim.



Ve babamın "Üzülmeyin, en azından anneniz sizi seviyor." demesi...

Abim babama, ben abime çekmişim ne de olsa.

Annemin, hem abim ve babama kızması hem de ikizlere şaka yaptığımızı anlatmaya çalışması eşliğinde arabaya bindiler. Elimi çırpıp arkamı döndüm ve mutfağa girdim. Ağzımı açacakken Burçak'ın telefonla konuştuğunu gördüm ve sustum.



Tüylü Şeftali Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin