41|Mahvetmek

947 95 32
                                    

Karakterleri el birliğiyle kavuşturmuyoruz! İkisi, üçü, filmi, dizisi çıkar bu kitabın ben size diyeyim. Bitiremiyorum ki hikayeyi.
***

"Anne." Bora, annesine uyarıcı bir ses tonuyla seslenirken ben bozuntuya vermemeye çalışarak önümdeki bardağı alıp suyumu yudumladım. Elif teyze başka bir konu açıp abimle sohbetine devam ederken mangal başındakiler de masaya gelmişti. Babam gereğinden fazla doldurduğu tabağımı önüme koyup yerine oturdu.

Bakışlarımı masaya dikip iştahım kaçsa da yemeğime devam etmeye çalıştım. Annesinin söylediklerinden sonra Bora'ya dönüp bakmamıştım bile. Bu olayın ayrıntılarını öğrenmektense, kaçmak ve hiç duymamış gibi yapmak istiyordum.

"Öhöm." Bora'nın yapmacık öksürüğünü ve sandalyesindeki kıpırdanmalarını fark etsem de kendimi zorlayarak başka şeylerle ilgilenmeye çalıştım.

Bacağımın üstündeki telefonum titredi. Bora'nın mesajı olduğunu bildiğim için bakmadım. Onunla konuşmadan önce idrak etmem lazımdı. Belli ki ailesinin bu planından haberi vardı. Ve bana böyle bir ihtimal olduğunu söyleme gereği bile duymamıştı. Açıkçası, ben bizim için bu kadar uğraşırken onun bunu saklaması kötü hissettirmişti. Bora'nın beni hayal kırıklığına uğratmasını bu saatten sonra kaldıramazdım.

Yemek boyunca başımı tabağımdan kaldırmayıp sessizce konuşulanları dinledim. Bora'nın gözünün sürekli üstümde olduğunu ve kafamı o tarafa çevireceğim anı kolladığını hissetmiş olsam da direnmiştim.

Herkes masadan kalkıp salona geçerken yanıma gelmeye yeltenen Bora'yı, Şahin amca rehin aldı ve içeri girdiler. Abimle bahçede kalıp Meryem Hanım'ın masayı toplamasına yardım ettik.

"Güneş." Masadaki tabakları alırken gözümün ucuyla, bana seslenen abime baktım.

"Hafta sonu gelemeyebilirim. Annem arıza çıkarırsa bana destek at." dedi.

Üç beş tabağı elimde tutup abimin bardakları almasını bekledikten sonra beraber mutfağa ilerlerken ne söylediğini anlamadığım için kaşlarımı çattım. "Anlamadım. Nereye?" dedim.

"Bir yere gittiğim için değil. Önemli derslerim var o yüzden gelemeyeceğim. Cumartesi sabah sizin için evde olurum ama merak etme." dediğinde hala anlam veremiyordum. Elimizdekileri tezgaha bıraktıktan sonra tekrar bahçeye çıktık.

"Abi, annemler haftasonuna plan yaptı da haberim mi yok?"

Dönüp bana bön bön baktı ve "Ciddi misin?" dedi. Sorarcasına kafamı iki yana salladım.

"Pazar günü İdil'in nişanı olduğunu unutmuş olamazsın değil mi?"

Ne?

"Nasıl ya? Benim neden haberim yok?" dedim hayretle. Paralel evrende miyim ya ben?

"Yengem gruba yazmıştı geçen gün. Görmedin mi?" dedi. "Oha Güneş. Sakın bilmediğini çaktırma, vallahi annemle dayımın elinden kurtulamazsın."

Ağzım açık bir şekilde boşluğa bakıp bu gelişmeler olurken kafamın nerede olduğunu düşündüm. Yuh ya. İnsan kuzeninin nişanını altı gün önceden öğrenir mi? Hem de şahidi olacakken. Ailenin vazgeçilmez olanıyken, favorisiyken. Bensiz nefes bile alamazlarken.

"Şimdi sen nişanın Muğla'da olduğunu da bilmiyorsundur."

Bir saniye ikinci bir şok geliyor.

"Ciddi misin?" dedim. Ne bu şaka mı yoksa ben mi mağarada yaşıyorum?

"Ya İdil, düğünü Fethiye'de olsun istemiş. Ali'nin dedesi de tutturmuş düğün burada olacak, salonda yapacağız falan diye. Orta yol olarak da nişanı Muğla'da yapmaya karar vermişler. Gerçi dedeleri de uzun yol kaldıramayacağı için gelemeyecekmiş."

Abime bakın. Tüm olaylar ondan soruluyor maşallah. Ben de sanıyordum ki aklı karıda kızda falan.

Birkaç saniye sessiz kalıp olayları kafamda oturttum. Ne bu tantana ya ama cidden?

"Bir dakika. Fethiye falan dedin ama tam olarak Göcek'te olmayacağız değil mi?" dedim. Göcek benim hayallerimin yeriydi. Her anlamda. Evlenirsem orada evlenmek, bir gün taşınmak istersem oraya taşınmak, uzun bir tatil yapacaksam oraya gitmek, kendi küçük işim olsun istersem orada açmak, hatta hayatımın aşkıyla orada tanışmak veya doğum günümde orada olmak gibi hayallerim vardı. Bu hayallerden birini, orada yaşamak istiyordum.

Ve daha önce hiç gitmediğim için de, özel olan ilk Göcek anımın, İdil'in nişanı olmasını istemiyordum. Evet, benim gibi hırt zırt birinden beklenmeyecek hayal.

"Hayır yani aile içinde senden habersiz bir ton plan dönüyor ve sen gideceğimiz yere mi takıldın?"

Gözlerimi devirdikten sonra "Sen gelmeyecek misin cidden?" diye sordum ve dudaklarım istemsizce büzüldü. İdil isterse Silivri'de nişanlansın, tüm romantik anlarını abimle birlikte sabote etmezsek olmaz.

Büzülen dudağıma elinin tersiyle vurup kolunu kafamın üstüne attı ve koparırcasına kendine çekti. "Söz veriyorum düğünlerindeki o özel olan ilk danslarını, pistin ortasına dalıp beraber dans ederek bozacağız. Biliyorum ben olmadan bir hiçsin ama olur da gelemezsem üzülme. Bensiz de yapamazmış," dedi ve tüm hırpalamalarının arasında başımdan öptü. "abisinin tek aşkı."

Saçımı başımı dağıttı ilkel hayvan ya. Evin içinde eski mi yeni mi ne olduğu belli olmayan sevgilim dolaşıyor, sen farkında mısın?

Beni bırakıp mutfak kapısına yürüdüğünde saçlarımı düzelterek arkasından gittim. Buzdolabının başındayken tatlısını bizden önce yiyeceğini söyleyip mutfakta kaldı. Salona girdiğimde herkesin kendi halinde takıldığını, Bora'nın ise kafasını geriye atmış boş boş duvara baktığını gördüm. Sessizce tekli koltuklardan birine yerleştim.

Yutkunup adem elmasını gözüme sokarken kara kara ne düşünüyordu acaba? Tabii ya, Kanadalı kızları! Kafası kopsun.

"Güneş, Kadir'e bir bak istersen anneciğim. Öğlen hasta gibiydi, uyumuştu. Bir kontrol et."

Annemi onayladığımda Bora, beni fark etti ve benimle birlikte o da ayaklandı. Hızlanıp merdivenlere yönelirken salonda annesine bir şeyler uydurduğunu duydum. Birkaç basamak çıkmıştım ki arkamdan yetişip kolumu tuttu. "Dinle beni bir." dedi.

Çok tatlı bakıyor, atar yapamayacağım...

Salon kapısının tam karşısında kaldığımız için konuşacaksak bile burada duramazdık. Bu yüzden kolumu hafifçe çekip basamakları çıktım. Tereddütsüz bir şekilde arkamdan geliyordu.

Odamın önüne geldiğimizde kapımı açıp içeri girmesini bekledim ve arkamızdan kapıyı kapattım. Açıklamasını dinlemeliydim. Zaten bana anlatmadığı için kızmamış mıydım?

Elimi kapı kulpundan çekip arkamı dönmemle birlikte Bora ellerini yanaklarıma koydu. "Her şeyi mahvetmediğimi söyle." dedi yumuşak bir sesle. Cevap beklercesine, beklentili ama sakin bakıyordu gözleri.

"Her şeyi mahvetmek üzeresin Bora." dedim.
***
Bölüm Sonu!

Sizi seven serseri yazarınız🔪

Tüylü Şeftali Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ