Bölüm 18 - "Her Şey Bir Yalan Mıydı?"

1.8K 143 316
                                    

MERHABAAA! YENİ BÖLÜMÜ HEMENCİCİK(!) YAZDIM!!! YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİN ŞARJIM AZ KAÇIYORUM HEMEN!! DİĞER KİTABIMA DA BAKARSANIZ MUTLU OLURUMMM.




Yataktan kalkmak istemiyordum. Tüm gün uyuyabilsem uyurdum çünkü buna ihtiyacım vardı. Louis'nin birkaç ay sonra başka bir şehire taşınacak olmasını birkaç haftadır kafaya takmış vaziyetteydim.

Bugün haftasonu da olsa hiçbir şey için gücüm yoktu. Çalan telefonumu elime alıp sesi kapatmaya çalıştım. O kadar uykuluydum ki bu işlemi gözüm kapalı yapmaya çalışıyordum ve elbette beceremedim.

"Of, kim arıyor ki bu saatte? Hiç mi insaf yok!" Sinirli sinirli mırıldanırken telefonu da açmış yakınıyordum. "İnsan sevgilisine böyle der mi? Kırılıyorum ama," diye bir ses duydum. İçimden bildiğim tüm kötü sözleri sarf ederken muhteşem bir geri dönüş yaptım:

"Canım sevgilim, günaydın! Ben de diyordum bugün güneş niye açmıyor? Senin sesini duymuyorum diyeymiş!" Telefonun diğer ucundan Louis'nin kahkahası duyuldu ve ben de gülümsedim. Yaşadığım utanç ve şaşkınlıkla uykum da açılmıştı, ayrıca onun sesiyle sabaha başlamaktan daha güzel ne olabilirdi?

"Diyorum ki bugün sizi alıp kahvaltıya götürsem sonra da balo için kıyafet baksak nasıl olur?" Yattığım yerden doğruldum ve telefonu kulağım ile omzum arasına sıkıştırıp yorganı üzerimden attım.

"Kahvaltıyı burada yapalım, sonra ikimiz çıkarız. Aşağıdan güzel kokular geliyor, sanırım Gemma uyanmış. Annem bugün gece vardiyasındaydı," Soluklana soluklana konuşuyordum ve diğer yandan da çoraplarımı giymeye uğraşıyordum.

"Pekâlâ o zaman, yarım saate oradayım. İstediğin bir şey var mı?" Banyoya doğru yollandım ve "Sen ve bir de, çikolatalı çörek!" dedim. Sesimdeki neşe onu da güldürmüştü ve onayladıktan sonra telefonu kapattı. Banyodan önce ablamın yanına inip yanağına bir öpücük kondurdum.

"Louis geliyor, bir porsiyon daha arttırsan iyi olur!" Gemma'nın kaşları çatıldı, ellerini beline koydu ve maşayı bana doğrulttu. "Ben burda hizmetçi miyim?" Gülmüyor olsa onu ciddiye alırdım ama bugün herkes neşeli gibiydi. Ona yardım edeceğimi söyleyip acil durum nedeniyle banyoya koştum.

Sabah işlerimi hallettikten sonra mutfağa yeniden geldim ve hızlıca ablama yardım etmeye başladım. Her yalnız kaldığımızda yaptığı gibi yine bana Louis ile ilgili sorular sorup utandırıyordu. Eh, ben de ona hoşlandığı çocuk hakkında sorular sorup duruyordum.

Annemin odasının kapısının kapalı olduğuna emin olduktan sonra rahatça aşağı indim. Onu rahatsız etmek istemiyorduk, zaten yeteri kadar yorulmuştu. Gemma ne kadar doktor olacak olsa da, maaşı bize yetecek olsa da annemi bir türlü işi bırakmaya ikna edememişti.

Kapı zilini duyduğumda Gemma ile ikimiz de aynı anda kapıya koştuk. Onu öyle görünce küçüklüğümüzde yaşanan olaylar sıra sıra gözlerimden geçti. Aynı bu şekil kapıya koşardık, babamız bize ne getirmiş diye heyecanla beklerdik.

Onun da bunları hatırladığını anlamıştım, gülüşü hemencicik solmuştu. Kapıyı açtığımda Louis ikimizi görünce şaşırdı, sonrasında yüzlerimizi farkedince kaşları çatıldı. "İyi misiniz?" diye sorduğunda da hızlıca başımızla onaylayıp onu içeri aldık.

"Sadece eski günler aklımıza geldi," dedi ablam, ben de onayladım. Aslında gözlerim Louis'nin elindeki poşetteydi. Çöreğin kokusu tüm odayı doldurmuştu ve onu ondan almak için can atıyordum.

"Ben çayları koyuyorum, Louis sen de elini yıka gel." Louis, ablam mutfağa gider gitmez dudaklarıma büyük bir öpücük kondurdu ve poşeti elime tutuşturdu. "Louis Tomlinson asla bedavaya iş yapmaz," diyip gülerek, arkasında sinirli ve şaşkın bir ben bırakarak lavaboya gitti.

Mute Love / larry stylinsonKde žijí příběhy. Začni objevovat