Bölüm 11 - Akdeniz Ateşi

3.2K 285 516
                                    

Beklettiğim için çok üzgünüm.. Sıcaktan hiçbir şey yazamıyorum, yapamıyorum. Yorumlarınızı eksik etmeyin!

Odamda bangır bangır çalan alarmıma içimden küfrederken zorlukla kapattım. Öldüresi bir baş ağrım vardı ve boğazım feci bir şekilde ağrıyordu. Gözlerimi açtığımda daha da keskin bir baş ağrısı saplandı.

Cenin pozisyonu alıp baş ağrımın geçmesini beklerken ağrının tüm vücuduma yayıldığını fark ettim. Ne oluyordu böyle sabah sabah?

Biraz daha yatakta durup kalkmayı düşünüyordum. Ağrımın geçeceğini umuyordum fakat daha da şiddetlenmesiyle gözlerim yaşlarla doldu.

Hasta oluyordum ve hasta olmaktan sırf bu ağrılar yüzünden nefret ediyordum. Dayanılacak gibi değillerdi. Minik bir grip için bu denli acı çekmek zorunda olmak berbattı.

Yatakta kaç dakika harcadığımı bilmiyordum ama alnımdan boncuk boncuk terler akıyor ve aşırı üşüyordum. Mevsimin kış olmasından kaynaklı bir üşüme olmadığının da farkındaydım.

Tek umudum evde kimse yokken atak geçirmemekti. Nefesim daralıyor, tüm vücudum ağrıyordu. Korkum daha da büyüyordu, sanırım basit bir grip değildi.

Hastalığımın getirdiği belirtilerdi bu yaşadıklarım. Acı içinde inleyip bir umut telefonuma ulaşmaya çalıştım. Louis'nin bir an önce gelmesini umut ediyordum.

Eklemlerindeki ağrılar gitgide artarken dudaklarımdaki kuruluk bile acı vermeye başlamıştı. Yanıyordum, tüm vücudum yanıyordu.

Telefonuma dokununca yüzümdeki acı dolu ifade bir anlığına yerini gülümsemeye bıraktı. Telefonu kavramaya çalışırken telefonu yere düşürmemle yaşlar hızlı hızlı yanaklarımdan döküldü.

Acı daha da büyürken kendimi zorlamaya çalışıyordum ama nafile. Bırakın yataktan kalkmayı, kolumu bile kaldıramıyordum.

Biri ya da Tanrı bana tam şu anda bana çok kötü bir şekilde işkence ediyordu.

O sırada telefonum tekrardan çalmaya başladı ama bu sefer birinin aradığını belirtiyordu. Bir yandan telefonum çalıyor, bir yandan da aşağıdaki kapı çalıyordu.

Louis olduğuna adım gibi emindim fakat hiçbirini cevaplayamıyordum. Merdivenlerden inmek demek ölümüm demekti ama yapmak zorundaydım çünkü Louis'nin girebileceği bir yer yoktu.

Tüm gücümü kollarıma verip acı acı inleyerek doğruldum. Göğsüm artık ayaktaydı ama acı daha da şiddetleniyordu.

Tüm eklemlerin yerinden çıkartılıyor sonra tekrar döndürülerek takılıyor gibiydi. Daha da beteriydi ama anlatacak kelime bulamıyordum. Telefonum ve kapı hala çalarken ayaklarımı da neredeyse çığlık atarak aşağı indirdim.

Son gücümü de ayağa kalkmaya kullandım fakat ayakta durduğum saniye sayısı üç ya da beşti. Yere düşmemle hıçkırarak ağlamaya başladım.

Kapıya ulaşamayacaktım.

Telefonuma uzanmak daha mantıklı bir karardı ve telefonuma da zorlukla uzanıp çağrıyı yanıtladım. Louis ağlama seslerimi duyabiliyordu ve endişeyle konuşuyordu ama sesi boğuk geliyordu.

"Harry! Bebeğim.. neredesin? Harry, aç kapıyı! Lütfen bebeğim," diyordu sanırsam ama konuşmuyor bile olabilirdi. Her şey hayalimden ibaret olabilirdi.

"O-Oda.." Sesimi duydu mu bilmiyordum ama ona nerde olduğumu söylemek için elimdeki tek şey konuşmaktı. Bulduğum üç harfle konuşmuştum ama ses tellerimin ağrısı da eklendi aniden.

Mute Love / larry stylinsonWhere stories live. Discover now