Bölüm 13 - Doğum Günü Hediyesi

3K 261 753
                                    

Selaaam! Umarım bölüm istediğiniz gibi olmuştur. Monolog yazmak zorunda olduğum için fazla betimleme sizi sıkıyorsa özür dilerim. Ayrıca bu kitapta Louis 18 yaşlarında olduğu için kardeşleri de küçük çocuklar daha.

Ayrıca bölümün sonlarında 'smut' var, ne kadar açık yazmasam da. İyi okumalar, yorum yazmayı ve oy vermeyi unutmayın!


Louis'nin bana açılmasının üzerinden sadece üç gün geçmişti fakat Louis'nin her hareketi gözüme batıyor, sanki her an bir şey olabilir gibi hissediyordum.

Durup nefes alması bile beni korkutuyor, elimi biraz sert sıkması kalbimin ritmini değiştiriyordu. Bir şey olmayacaktı ama her an onu kaybederim korkusuyla yaşıyordum.

Delirecektim.

Sevgilimin kalbinin yetmiyor oluşu beni delirtecekti. Kilisenin duvarlarını yumruklamak istiyordum, İsa'nın heykellerini kırmak ve İncil'i yakmak..

Çünkü hepsi, tamamıyla hepsi, benim mutluluğumu hiçe sayıyorlardı. Bir hayatımda mutlu olsaydım, ne olurdu ki? Tanrı'nın beni sevmediğini biliyordum ama bu denli nefret ettiğini hiç düşünmemiştim.

"Louis," dedim. Louis başını eğdiği yemeğinden başını hızlıca kaldırdı ve o şaşkınlıkla çatalını yere düşürdü. Ona gülmek isterdim fakat gülmeyecektim. Onun acısı benden daha büyükken konuşmamazlık yapmak istemiyordum artık.

Şımarıkmışım gibi geliyordu.

"Ben.. ko..nuş..mak.." Küçük bir öksürük konuşmamı böldü. Uzun zamandır çalışmayan bir makineyi çalıştırmak gibiydi benim konuşmaya çalışmam.

"..is..ti..yorum artık." Louis yerinden fırlayıp bana kocaman sarılmadan önce gözlerinin yaşlardan ötürü parladığını görmüştüm. Kollarımı bedeninin etrafında dolarken heyecanla kıkırdadı.

"Yaptın.. sevgilim," dedi yine heyecanla. Güldüm ve onu ittirerek gözlerine baktım.

"K-Konuşarak... anlaşırız... d-değil mi?" Başını hızlıca salladı ve hiç beklemediğim anda dudaklarıma yapıştı. Gülerek karşılık verdim ben de.

Normal çiftler gibiyiz.. diye geçirdim içimden fakat sonrasında birimizin kalbinin, birimizin de sürekli hastalığı oluşu aklıma geldi. Tanrı cidden ne zaman beni sevmişti?

"Yerine.. geç," dedim. Herkes bize bakıyordu. Yirmi birinci yüzyılda da olsak insanlar hâlâ bizlere alışmış değillerdi, aptallar. Doğumumdan beri böyle hissediyordum ve mutluydum, irdelemeye bu kadar gerek var mıydı?

Yerine geçip gözlerindeki heyecan gitmeden elimi tuttu. Eksik çalışan bir kalple nasıl benden daha enerjik oluyordu? İşte Louis'yi, Louis yapan da buydu.

"Ne yapmak istersin?" diye sordu. Doğrusu ne yapacağımı bilmiyordum. Ne yapabilirdik ki? Neredeyse her şeyi birlikte yaşamıştık. Ayrıca yılbaşına da çok az kalmıştı.

"Hediye bakalım mı?" dedi heyecanla. Bugün Noel arifesiydi, 24 Aralık. Aklıma denk eden şeyle gözlerim heyecanla açıldı ve çığlık atmamak için ağzımı kapattım.

"Ne oldu?" diye sordu heyecanla.

"Bugün.. senin.." Baş parmağımı ona doğru uzattım. "..doğum günün!" Ardından başıma vurdum. Moralim feci halde bozulmuştu. Nasıl unuturdum?

Gülüşüm solarken bakışlarımı ellerime indirdim ve gözlerimin dolmasını engellemeye çalıştım. Ne biçim bir sevgiliydim ben? Bir insan bu kadar aptal olamazdı.

Mute Love / larry stylinsonWhere stories live. Discover now