7

794 64 75
                                    

"Ama istemiyorum dedikçe burnumun dibine sokuyor bu şeytanı resmen!"

"Sakin olur musun Hobi?"

"Ben sakinim zaten ama Jin çıldırmış sanırım! Benim odamdalar Yoongi! Hemde bu halde!" dedi koltukta sımsıkı bir şekilde sarılıp uyuyan çifti sinirle göstererek.

"Sevgilim, hadi çıkalım da uyusunlar" dedi Yoongi sevgilisini belinden kendine çekip dışarıya çıkartmak isterken ama Hoseok onu iterek kendinden uzaklaştırdı.

"Ne saçmalıyorsun sen Yoongi? Ölmek mi istiyorsun? Burası benim odam. Olmaması gereken kişiler onlar" dedi öfkesinde hiçbir eksilme olmadan.

"Hobi-"

Hoseok onu sürekli odadan çıkarmaya çalışan Yoongi'yi umursamadan koltuğa eğildi ve "Hyung, kalk artık yoksa başka şekillerde uyandıracağım" diye bağırdı koluna sertçe bastırarak.

Koltukta uyuyan çift tamamen Hoseok'un gürültüsü ile gözlerini açmaya çalıştılar ama uykusuzluk ve akşamdan kalma olmaları sebebiyle başları çatlayacak şekilde ağrıyordu.

"Sessiz olun biraz. Başım ağrıyor" dedi boğuk sesiyle Jin.

Kardeşinin sesi olması gerektiğinden daha fazla ve daha ince çıkıyordu. Bu ses tonu onun sinirli ruh halinin yansıması olduğunu bilse de, sadece uykusuna devam etmek istiyordu.
Omzundaki dürtmelerden kurtulmak için kolunu oynatmış ve o sırada Jimin'i mümkünmüş gibi daha sıkı sarmıştı.

Hoseok ağzı açık onlara bakarken "Hala sarılıyor ya! Çeksene şu elini kolunu Jin! Bana bak hyung, eğer hemen kalkmazsanız bu çocuğu tuttuğum gibi fırlatırım dışarıya ona göre!" diye bağırmıştı son ses.

Jimin kafasını Jin'in göğsünden zorla da olsa kaldırdı ve şişmiş gözlerini açmaya çalıştı. Nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu uyuşuk beyniyle. Bu gürültü ve ses ona tanıdık değildi, sadece kokusunu aldığı adamın varlığıyla oldukça rahattı.

"Hoseok lütfen sus" diyen Jin'in vücudunun titreşimini, tüm vücudunda hissetmişti.
Aklına gelen dün geceyle bir anda ayıldığını hissetti ve hala üzerinde uyuduğu adamı hayranlıkla izlemeye başladı. Dudakları neredeyse çenesine değecek kadar yakındı. Ne de güzel oluyordu sabahları böyle.

Bir anda omzundan itilmesiyle doğruca yere düşmesi bir oldu. Yere çarptığı bedeni acıyınca yüzünü buruşturarak inledi kısık bir şekilde. Jin ise üzerinden aniden yok olan ağırlıkla gözlerini açmış ve öfkeli bir şekilde ona bakan Hoseok'la göz göze gelmişti. Kıpkırmızı olmuş yüzü, saçlarıyla aynı renkti neredeyse.

Yoongi gözlerini devirerek yerdeki Jimin'i kaldırırken "Hobi, gerçekten çok fazla abartıyorsun" diye homurdandı.

Bunun bir iş olduğunu bildiği halde bu kadar korumacı olmasına anlam veremiyordu. Onun hayatına bu kadar karışmaya hakkı olmadığını düşünüyordu ama iki kardeş arasındaki bağ çok farklıydı. Jin ve o çocukluk arkadaşı da olsalar, onlar kadar yakın olmamışlardı hiç.

Jin koltukta doğrulup yerden kalkan Jimin'e yer açtı.
"Iyi misin?"

Jimin sadece başıyla onayladı ve dağılan saçlarını düzeltmeye başladı Jin'in yanına oturarak. Hoseok'a yaptığı hareket yüzünden kızsa da hakkı olmadığını bilerek susmuştu. Üstelik Jin'in ona ne kadar değer verdiğini de görüyordu. Bu yüzden ona katlanacaktı. Başka çaresi ne yazık ki yoktu.

"Ne yaptığını zannediyorsun Hoseok?" diye sordu Jin sinirli çıkan sesiyle.

"Uyardım sizi. Hem sen bana kızamazsın bu konuda. Ne işin var burada? Hem de bu şeytanla?"

Fake Love #JinMinUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum