1

3.2K 153 252
                                    

Merhaba arkadaşlar. Yeni bir hikayeye daha yelken açıyoruz sonunda. Kurgusuna karar verirken aşırı zorlandığım doğrudur :)

Kaç ayrı kurgu yazıp, sildiğimi sayamadım bile. Sonunda buna karar verdim. Umarım siz de beğenirsiniz. Iyi okumalar...

"Hadi çıkalım artık. Sıkıldım"

Jimin içindeki sıkıntıyla elindeki bardağı kafasına dikti ve ayağa kalktı.
Gözlerini kardeşine ve dostunun üzerine dikse de o sanki konuşmamış gibi sohbetlerine devam ediyorlardı.

Onu görmezden geldiklerinde "Yarın toplantı var. Eve geçsek iyi olur" dedi tekrar şansını deneyerek.

Bu sefer Jungkook kafasını ona döndürmüş ve gözlerini devirmişti. Uzun zamandır ilk defa onlara katılıyordu Jimin ve haliyle kısa sürsün istemiyordu ikisi de.

"Ne güzel eğleniyoruz işte Jimin hyung. Nereye gidiyorsun hemen? Üstelik çok önemli bir toplantı da sayılmaz"

Onları anlamayacaktı hiçbir zaman Jimin. Bu kalabalık ve gürültü içerisinde, nasıl eğlendiklerini savunabilirlerdi? Içki ve ter kokan bu mekan nasıl güzel gelebilirdi ki insanlara? Sadece midesini bulandırıyordu onun.

Jimin kapalı alanda daha fazla nefes alamıyor gibi hissetmeye başlamıştı artık ve sanki hiç dertleri yokmuş gibi bir de eğlenmeye çıkmışlardı.

Üstelik Tae ve Jungkook sadece birbirleriyle ilgileniyordu ve Jimin'e çiftlerin yanındaki üçüncü kişi rolü kalıyordu ki bu çok da hoşlandığı bir durum değildi.

"Siz kalın o zaman" dedikten sonra onları umursamadan arkasını dönüp mekanın çıkış kapısına ilerledi.

Diğerlerinin onu takip edeceğini biliyordu ve içinde istediğini yaptırmanın memnuniyeti vardı. Bu uğurda yediği küfürleri yok sayabilirdi.

Nihayet mekandan çıktığında içine derin bir nefes çekti ve gülümsedi. Açık hava her zaman daha çok hoşuna gitmişti ama kader ne yazık ki onu bütün gün bir şirketin içine hapsetmişti.

Yanına gelen diğerleri kendi aralarında konuşmaya devam ederken onun aklında sadece 5 yıl önce kaybettiği ailesi vardı. Böyle bir ortamda her şeyi unuturcasına içmek onlara saygısızlık gibi geliyordu.

Yapması gereken çok fazla şey vardı ama dostları eğlence kısmına da vakit ayırması gerektiğini savunuyordu. Anlamadıkları şey, Jimin hissetmiyordu. Hissedemiyordu. Eğlenceyi de, üzüntüyü de, mutluluğu da...
Sadece rüzgarın yüzüne çarparken verdiği saniyelik huzur vardı hayatında. Bir de kardeşine ve en yakın dostuna duyduğu şefkat duygusu.

Ellerini cebine sokarak valenin arabayı bir an önce getirmesini diledi. Tae ve Jungkook hala yanında söylenip dursa da, Jimin onları dinlemiyordu bile.

Gözlerini kapattı ve bir kez daha çekti içine havayı. Seul'un havası temiz sayılmazdı pek ama yüzüne vuran rüzgar onu her zaman başka âlemlere götürüyordu. Içindeki ruhsuzluğu yok ediyordu sanki ve ona hissedemediği birçok şeyi hissettiriyordu.

Yanında Jungkook ve Taehyung olmasaydı eğer yürümeyi tercih ederdi ama bunu onlara kabul ettiremeyeceğini bildiği için denemedi bile. Belki eve gidince onları kendi haline bırakır ve gece yürüyüşüne çıkardı.

"Dikkat et!"

Duyduğu yabancı sesin ardından aniden vücuduna çarpan güçle ne olduğunu anlayamadan yere düşmüştü. Kafasını yere vurmaktan son anda kurtulmuş ve inanılmaz bir şokla üzerinde resmen yatan iri adama bakmıştı. Kulağına geç ulaşan ve tanıdık olan silah sesiyle gözlerini açtı hızla. Kalbi korkuyla hızlanmaya başlamıştı.

Fake Love #JinMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin