23 - Yılanın Hikayesi

Start from the beginning
                                    

Ahzem ölü cadıyı uykunun tutmadığı ilk gece ahırın arka tarafında, bulabildiği yumuşak toprağa tek başına gömmüştü. Aslında pek de tek sayılmazdı. Saye'nin Büke dediği, onları buraya, kabusun ortasına çeken kedi de yanıbaşında beklemişti. Ahzem, kedinin onu anladığının farkındaydı ama konuşmanın hiçbir yararı olmayacağını düşünmüş, cesedi kazdığı boş mezara taşırken yanında yürüyen yumuşak adımları sadece dinlemişti. Üzerini örttüğü toprağa bakmış önceki gün gömdüğü diğer beden aklına gelmişti. Yüreğinin sıkışması kaçınılmazdı ve bu hatıralar aklından silinecek miydi bilmiyordu. Diğer mezarların varlığı yerini korurken bu mezarın hiçbir anlamı yoktu.

Ahzem sinirle toprağa tükürmüş, Büke ise gerilerek diktiği bedenini gevşetip toprağın üzerine işemişti. İntikam sayılır mıydı bu? Seni parçalara ayırmalıydım. Kadın, o ölene kadar zihninde yaşayacaktı sanki. Tuhaf bir şekilde başarılı olmuş, ömrünü uzatmayı başarmıştı. Buna izin veremezdi Ahzem.

"Sofra harika gözüküyor," dedi bir ses. Ahzem düşüncelerinden sıyrılıp salonda açık tuttukları dış kapıya baktı. Zeir üstü başı toz içinde masaya iştahlı bakışlar atıyordu. "Ellerimi yıkayıp geliyorum." Adam tam odadan çıkmak için harekete geçmişti ki Ahzem seslendi.

"Saye'yi çağırdı mı?"

"Evet evet, geliyor o da." Zeir'in sesi arkasında yankılandı.

Ahzem sofranın başına oturup arkadaşlarının kendisine katılmasını bekliyordu şimdi. Cadı savurduğu eteğiyle salona hızlıca bir giriş yapmış, yüzünden okunan gergin ifadeden Ahzem kadının bir şeyler bulduğunu anlamıştı. Kan kokuyordu. Saye bir baş selamıyla Ahzem'i geçiştirdikten sonra Zeir'in peşinden yollanmıştı. Ateşin sabırla bekliyordu.

Herkes iştahsız bir halde çorbalarını kaşıklarken Ahzem konuşmak için mükemmel bir anın hiçbir zaman gelmeyeceğini fark etmişti aniden. Hiçbir zaman o an olmayacaktı ta ki konuşana kadar. O yüzden ağzını açmaya ne kadar korksa da Saye'ye döndü.

"Annemden bahsediyordum sana hatırlarsan," dedi. Zeir'in hızla kalkan başını, büzdüğü dudaklarını görebiliyordu sanki. İşin ilginci Saye de heyecanlanmıştı. Kadın merak ediyordu.

"Evet?" diye kafasını salladı.

"Karaçalanları biliyorsun, insan isyancılar." Soru gereksizdi ama hatırlatmak için başka bir yol düşünemedi. Bu ismi zikretmek göğsündeki kıpırtının artmasına sebep olmuştu. Vicdansız zihni hiç susmuyordu şimdi. Yutkunup kendini kontrol altına almaya çalıştı. İstemsizce parmakları bileğindeki üç çizginin üstüne gidiyordu. Susmalıydı belki.

"Herkes tanıyor o orospu çocuklarını," diye bir küfür koydu Zeir hiç çekinmeden. Saye'nin yanında terbiyeyi bu kadar rahat bırakıyor oluşu takdire şayandı.

Kadın tekrar kafasını sallamıştı. Bakışlarının nasıl da dövmesine doğru gittiğini gördü Ahzem. O bakışları yakalamak istemedi.

"Üç yıl süren uzun isyanın ardından yedi yıl evvel dokuz kişi yakalandı. Bu sadece gurubun çok küçük bir parçasıydı. Bunu biliyorlardı, yani İtah'takiler," diye düzeltti Ahzem. "Ben o zamanlar Balavar'da binbaşıydım. Haberleri ulaklarla alıyorduk bu da büyük bir gecikmeye sebep oluyordu." Konudan saptığını düşünen ateşin, Saye'nin hafif çatılmış kaşlarıyla karşılaşınca kendisini toparladı. "Dokuz kişinin infazı ilk düşünülen olmuştu ama bu durumun geride kalan isyancılar üzerinde nasıl bir etki bırakacağını bilemedikleri için risk almak istemediler. Bunun için Hanım sürgünün daha iyi bir fikir olduğuna karar verdi. Mahkemeden de bu şekilde karar çıkmasını sağladı."

"Annemin müthiş fikirleri," diye mırıldandı Zeir. Saye hemen onu susturdu.

"Lütfen devam et Ahzem," dedi gözlerinde parlayan gülümsemeyle. Ateşini teşvik etmek için elinden geleni yapıyordu.

YILAN YÜREKWhere stories live. Discover now