23 - Yılanın Hikayesi

285 43 104
                                    

AHZEM

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

AHZEM

Çetük Şehri

Akşam

Ahzem özenle hazırladığı sofraya bir göz attı. Saye'nin yardımıyla bahçeden topladığı bol yeşilliğe eşlik eden kendi kurutulmuş etleri vardı. Mutfağın altını üstüne getirip bulduğu reçelleri de sofraya koymuş, bunun yanında karşılaştığı unla kuzinede ekmek yapmıştı.

Süt konusunda hiç emin olamadılar. En azından Zeir ve kendisinin bu konuda tereddütleri vardı. Keçilerden sağılmış sütün ne kadarı keçi ne kadarı da bir zamanlar olduğu kişiye aitti bilemedikleri için hiçbir şekilde hayvanlardan yararlanmamaya karar vermişlerdi. Ama Saye ilaçları hazırlarken sütü çoktan kullandığını söyleyince, Zeir önce kızıp bağıracak gibi olmuş daha sonra da bu eyleminden aniden vazgeçip sessizliğe sığınmıştı.

Ahzem'in de tereddütü vardı ama hamuru yoğurmak için süt kullanmak istiyordu. Fazla düşünmek istemiyordu. Empati yapmak hiç istemiyordu. O yüzden elinde olan imkanları değerlendirmeye karar verdi ve sütü una boca etti. Nedense bunu yaparken yaptığı şeyden utanır gibi gözlerini yummuştu.

Birkaç gündür bu evde kalmış, yaralarını iyileştirmek ve güçlerini toplamak için kendilerine vakit tanımışlardı.

Omzu beklediğinden de hızlıca iyileşmekteydi. Cadının yaptığı ilaçlar iyileşmesine ve güçlenmesine yardımcı olmuş haricinde hızını da arttırmıştı. Ve Ahzem bu durumdan çok memnundu çünkü yapması gereken işleri vardı. Adam ikinci gün Sayezen'in tüm itirazlarını duymazdan gelerek herkesin çamaşırlarını yıkamış, o korkunç gecenin tüm kalıntılarını yok etmeye var gücüyle çalışmıştı. Yemek yapan, sofrayı kurup kaldıran oydu. Bu durumdan da gocunmuyordu. Bir asker olarak iş yapmayı sevmek zorunda bırakılmıştı ve uzun yılların getirisiyle vücudu belli bir tempoya alışmıştı. Boş duramıyordu, dursa da zihni çalışıyor bu sefer de küçük eziyeti başlıyordu.

Saye evde geçirdikleri ilk gecenin ardından elinde cadının defteriyle Ahzem'in itirazlarını görmezden gelerek (Birbirlerine yaptıkları itirazların haddi hesabı yoktu, bu yüzden birbirlerini görmezden ya da duymazdan gelmeleri çok da can sıkmıyordu. Rutine bağlamıştı bazı şeyler.) mağaraya tek başına inmişti ve tüm akşamı orada geçirmişti. Ahzem bu durumu düşünmek istemiyordu şimdilik. En azından Saye bir çözümle ortaya çıkana kadar mağara toprağın altında gömülü kalmaya devam edebilirdi.

Zeir'in ise elleri kendine edindiği işle doluydu. Sayezen'in üstünde durmamasının ya da Ahzem'in görmezden gelmesinin aksine Zeir bazı gerçekleri kabul etmekte zorluk çekiyordu. Ateşin mizacını boş verip hayvanlarla ilgilenmiş, onları otlatmış, sağmış, yemlemiş, kısacası tüm bakımlarını yapıp ihtiyaçlarını karşılamıştı. Ahzem hiç ses etmemişti bu duruma. Yapacağı herhangi bir şakanın Zeir'i utandırıp yaptığı işten vazgeçmesine sebep olabileceğini düşünmüştü. Zavallı adam hayvanlarla bir cevap beklermiş gibi konuşuyor, hapsoldukları bedende onlara ışık olmaya çalışıyordu. Ama o ışık çoktan söndürülmüştü.

YILAN YÜREKWhere stories live. Discover now