9 - Aptal Herif

431 60 109
                                    

güncellenmiştir

•güncellenmiştir•

Oups ! Cette image n'est pas conforme à nos directives de contenu. Afin de continuer la publication, veuillez la retirer ou télécharger une autre image.

Z E İ R

.

İtah'ın Dışı

Gece

Yıldızların pamuk şeker rengindeki gökyüzünü aydınlattığı ferah bir gecede kuru çimenlere oturmuş gözlerini dinlendiriyordu Zeir. Dışarıda geçirdikleri bu gecede nöbet tutma sırası şimdi kendisindeydi. Havanın soğuk olduğunu hissetmiyor ama yanağını yalayan rüzgarın kulağında bıraktığı uğuldamayla tahmin edebiliyordu. Uykuya dalmaktan korkarak yaslandığı ağaca tutunup ayağa kalktı. Yerleştikleri kamp alanının ortasına yürüyüp topladığı diğer odun parçalarını da elleriyle tutuşturarak ateşi harladı.

Bilinçsizce sayıklayan kadını duydu Zeir. Ateşe yakın uzanan cadı, bebeğini soğuktan korumak istercesine ellerini karnına dolamış halde uykunun huzursuz kollarındaydı. Sessizce yanına gidip dizlerinin üzerine eğildi. Ahzem'in, üzerine örttüğü yün pelerini omuzlarına kadar çekti. Kadının üşüyen yüzüne yaklaştırdığı elleriyle dikkatlice soğuktan kızaran burnu ısıtmaya çalıştı. Bu yaptığı küçük çabaya gülmeden edemedi. Ne kadar da hassas yürekliyim. İçinden sessizliği boş verip kahkaha atmak bile geldi. Onun yerine biraz daha odun toplamak için ağaçların arasına geri dönmeye karar verdi.

Acınacak haline gülüyorsun aptal herif.

İtah'ın biraz dışında Zeir'in isimlerini sayamadığı sık çam ağaçlarıyla kaplı ormanlık bir alandaydılar. Fütursuzca akan Dest'in sesini uzaktan duyabiliyordu. Dışarıda geçirdikleri dördüncü geceydi. İkinci gecelerinde güzel bir konağın sağladığı çatının altında uyumuşlar, onun harici hep toprağı mesken edinmişlerdi.

Eve hiç bu kadar uzak kalmamıştı Zeir. Kendisini daha özgür hissedip hissetmediğini henüz çözememişti. Aklındakilerle bu mümkün değildi. Ahzem'in suratının ortasına bir yumruk indirmemek için kendisini tutması lazımdı, bunu yapabilmesi için de devamlı düşünüp mantığını ikna etmesi gerekiyordu. Böylece sakin kalıp bol bol düşünüyor, hiç istemeden birilerini haklı çıkarmaya çalışıyor ya da kafasının içinde Ahzem'in ağzını burnunu dağıtıyordu.

Yolculuk sessiz geçiyordu herkes için. Ahzem'in ne düşündüğünü tahmin etmek zor değildi. Elinden düşürmediği harita, aldığı notlar, yaptığı planlar, ince hesaplar gözlerin önündeydi zaten. Uzaklara daldığında belki de bazen Serbevne'yi düşünüyordu.

Kes şunu. Zeir kafasını sallayıp Ahzem'in yaslandığı eyere, kollarını kavuşturmuş kafası geriye düşmüş vaziyette uyuduğu yere bakmamaya çalıştı.

Cadının ne düşündüğü ise muammaydı. Belki o da evden ayrılmanın hüznünü yaşıyordu. Dönmemek üzere terk etmek, bir yuvayı yıkıp yenisini kurabilmek için bilinmezliğe doğru hareket etmek kolay olmasa gerekti.

YILAN YÜREKOù les histoires vivent. Découvrez maintenant