6

391 33 26
                                    

4 gün sonra
Jimin

Bebeğim şimdi normal odaya alınmıştı. Bay bayan Jeon ve ben onun yanındaydık.
Öncekine göre daha iyiydi sanki?
Şimdi ise bebeğime çorba içiriyordu annesi.

Akşama doğru bay ve bayan Jeon gidince bebeğimin yanına ki boşluğa oturdum. Hafif terlemiş alnına dağılan saçlarını geriye çektim. Yüzüne doğru biraz üfleyip serinlettim onu. Bana yorgunca gülümsedi. Alnını uzunca öptüm.
"Biraz uyumak ister misin?" Başını salladı. Sonra yavaşça hafif yana kayıp boşluğa vurdu.

"Gel."

"Olmaz canını acıtırım şimdi. Sen rahat rahat yat."

"Ben seninle rahatım Jimin-shi.."

Gülümsedi. Gülümsedim..

Onun son gülümsemeleri olduğunu bilmeden...

Bebeğimin yanında ki yerimi aldım. Göğüsüne hiç değmedim.
Bir süre birbirimizi sessizce izledik. Uzanıp dudaklarına öpücük kondurdum. Kıkırdayınca gülümsedim.

"Sana ninni söylememi ister misin? "

"O-olur."

Saçlarını okşadım minik bebeğimin.

Ona olan son dokunuşlarım olduğundan
habersizce...

Sakin sesle ninniyi söylerken bana olan bakışları daha da baygınlaşmıştı.
Korkuyordum.
Uykusu olduğu için böyle baktığını düşündüm. Sustum ve kaşlarımı çatarak baktım ona.

"Sen iyi misin hayatım?"

"Çok iyiyim..." işte yine yorgun gülümsemesini sunmuştu bana.

"Doktoru çağırmamı ister misin?"

Başını iki yana salladı.

"S-sadece... yorgunum. Sen iyi geliyorsun bana."

Tebessüm ettim.
Ah.. bu sözleri beni bitiriyordu. Keşke böyle bir zamanda değilde, evimizde yatağımızda veya arka bahçemizde sohbet ederken demiş olsaydı.

Uzanıp dudaklarına uzun bir öpücük kondurdum.
Elini uzattı bana doğru. Soğuk eli yanağımı okşadı şefkatle.
Yüzünde ki yorgun tebessümü beni çok üzüyordu.
Şuan kahkahalar atamaması, uzun kıvırcık saçlarını savura savura yürüyememesi, şımarıkça ama son derece de sevimli şekilde konuşamaması...ben bunlara alışık değildim.
Tanıştığımızda da sanki hiç enerjisi bitmeyecekmiş gibi ortalıkta gülerek koşuşturmasından anlamıştım onun çocuk ruhunu.
Ama şuan çok yorgundu miniğim.
Belki de... belki de biraz (!) uyumaya ihtiyacı vardı?

Ben şarkıma devam ederken Jungkook'un yüzü biraz daha solmuştu.

"Jimin..."

"Söyle bebeğim."

"Beni sevdiğin için çok teşekkür ederim...tanıştığımızdan beri beni hergün çok mutlu ettin aşkım... *yüzünü okşar* sen...benim g-gerçek kahramanımsın. "

"Sende beni çok mutlu ettin aşkım. Güzel yüzünle, çocuksu hareketlerinle kocaman sevginle...*dudaklarına öpücük kondurur * senin herşeyine aşığım ben de bitanem."

İkimizde birbirimize gülümsedik.
Sonra Jungkook'un gülümsemesi yine soldu.

"Beni kollarının arasına alır mısın?"

Başımı salladım. Sırtımı yatak başlığına yasladım. Jungkook göğüsüme yaslandı yavaşça. Bende kollarımı dikkatlice ona sardım.

"Güzelim.. mis kokulum.. minik bebeğim...."

Ben ona güzel şeyler mırıldanıp onu okşayıp öpücükler kondururken onun gözleri yavaş yavaş kapanıyordu.

"J-jimin..." zor konuşmuştu bebeğim.

"Söyle bebeğim."

"S-sana.. çok aşığım. B-bunu sakın unutma o-olur mu?"

"Bende sana çok aşığım hayatım. Sende unutma bunu."

Jungkook tişörtümü sıktı. Kaşlarını eğip iniltiler çıkardı.
Makinesi ötmeye başlamıştı.

İşte gidiyordu bebeğim...
Bebeğim ölüyordu...
Ve ben onu hayatta tutamıyordum artık.

Yaşlarım akmaya başlamıştı. Ben hala ona güzel şeyler mırıldanmaya devam ettim.
İniltileri daha acıklı hale gelmeye başlayınca odaya hemşire ve doktor girdi.
Elinde bir şırınga vardı doktorun. İçinde de renkli bir sıvı vardı.
Anlaştığımız gibi, şırıngadaki ilacı enjekte etti bebeğime.
Doktor iç çekip hemşireyle odadan çıktı.

Başbaşa kaldık yine bebeğim.
Biraz sonra bir başıma kalacağım fakat.

Burnumu çekip sözlerime devam ettim.
Yaşlarım akarken son öpücüklerimi de verdim ona.

Bebeğim göğüsümde inildeyip yaşlarını dökerken çaresizce onu izledim.
Dayanamıyordum. O bunu hak etmiyordu.
Şimdi ise özür dileyerek sayıklıyordum ona.
Sürekli özür diledim ondan.
Bana daha da solmuş yüzüyle baktı.

"A-a-ağlama..."

Dediğini yapıp yaşlarımı sildim ve ağlamamaya çalıştım. Hiçbir şeyden haberi yoktu miniğimin. Onun nabzını tutan makinede deli gibi ses çıkarıyordu.

Siz okuyucular gibi.

"M-mutluyum ben... s-senin kollarındayım. H-hayalim buydu d-dimi?"

Başımı salladım.

"H-hayalimi gerçekleştirdiğin i-için s-sana çok t-teşekkür ederim."

Konuşamıyordum. Sadece izledim onu.
Son kez...

Bebeğim gözleri daha çok kapanmaya başlamıştı. Bakmaya doyamadığım güzel gözleri kapanıyordu.

Birdaha açılmamak üzere...

Hıçkırık kaçtı ağzımdan.

"Aşkım..."

"A-a-aşkım..."

Fısıldamıştı bana son kez bebeğim.
Sonrasında ise gözleri tamamen kapanmış ve sıkı sıkıya tuttuğu tişörtümde ki eli gevşemişti.
En son ise beni bitiren olay olmuştu.
Nefesimin nefesi durmuştu.

Boynumu ısıtan nefesi son kez uzunca boynuma üflenmiş ve... durmuştu.

"J-jungkook..."

Hıçkırdım.

Ağladım.

Bağırdım.

Yalvardım.


Ama o uyanmadı...

Gitmişti...
Bitmişti hikayemiz...
Bebeğim melek oldu işte...

Ona sımsıkı sarıldım. Adını haykırarak ağladım.
Çok yalvardım ona uyan diye.

Sesimle odaya giren aynı doktor ve yanındaki birkaç hemşire sedyeyle gelmişlerdi.
Onları görünce meleğimi daha çok çektim kendime.
Alacakları onu benden biliyorum. Ama almasalardı olmaz mıydı?
Ben korkardım ki onsuz şimdi. Kime sarılacaktım ben? Kimi öpecektim? Kime bebeğim diyecektim?
Ondan başkasına yapamazdım ki bunları.

Onu benden almaya çalıştıklarında da bu dediklerimi söyledim onlara.
Onlara da çok yalvardım.

Ama almışlardı bebeğimi kollarımdan...
Şimdi ise sedyede üstü örtük şekilde yatıyordu meleğim.
Ve ben... onu ordan alamıyordum.
Ama hani kahramanıydım ben onun? Kurtarmam gerekti onu.
Ruhu cennete, bedeni toprak altına gitmemeliydi.

Onu ben kucaklamalıydım toprak değil!

Ben yine bağırarak ağlarken son gördüğüm meleğimin olduğu sedyenin odadan çıkarılmasıydı.

Sick~Jikook ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin