4

364 31 27
                                    

Jungkook

Tatilden 6 gün önce dönmüştük. Ve ben o günden beri oldukça yorgun hissediyordum. Kalbim artık daha sık sancılanmaya başlamıştı.
Jimin'in gelmesini yatağımızda yatarak bekliyordum.
Ölü gibi duvara bakıyordum. Kendimi sanki iki gece hastane acilinde mesaiye kalmış gibi hissediyordum.
Saat 9 civarında kapı sesini duyunca biraz rahatlamıştım.

"Jungkook-ah?"

Aşağı seslenen Jimin, muhtemelen hazırlanmamış yemek ve ortalıkta olmayan ben ile şaşırmıştı. Odaya doğru gelen adım seslerini duydum. Bakışlarımı kapıya doğrulttum. Odaya Jimin girmişti..

"Jungkook?"

Kaşları çatılmıştı.

"J-jiminie..."

hemen yanıma geldi. Yanımda ki boşluğa oturup bana endişeyle baktı.

"N-neyin var bitanem. İyi misin?"

Saçlarımı yüzümden çekti.

"K-kalbim ç-çok acıyo..."

yaşım süzülmüştü. Ölmekten gerçekten de çok korkuyordum. Jimin'in suratı hemen gerilmişti. Üstümde ki pikeyi kaldırıp beni oturur pozisyona getirdi. Gerekli olan kimliğim, ilaçlarım, raporlarım ve göremediğim birkaç şeyi çantaya sokup yanıma geldi. Beni yatağın pikesine sardı hemen. Pikeye sarılmıştım. Sızlanarak inlemeye başlamıştım. Yaşlarım akıyordu.

"J-jimin..."

"söyle güzelim."

"G-g-gitmeyelim h-hastaneye...ö-ölüceksemde kucağında ö-ölmek istiyorum...n-nolur..."

Zor konuşuyordum. Jimin dediklerimle bana bakmıştı. Gözleri dolu doluydu şuan.

"J-jungkook..."

Pikenin altından yakasını tuttum.

"Y-yalvarırım..."

Jimin'i ikilemde bıraktığımın farkındaydım fakat zaten ölücektim. Ve hastane odasında veya ameliyathanede ölmek istemiyordum. Sevdiğim adamın kollarının arasında öpücük ve sarılmalarıyla ölmek istiyordum.

Ama Jimin beni dinlememiş ve koşarak evden çıkarmıştı bizi. Beni koltuğun arkasına yatırdı nazikçe. O da koltuğuna geçip hızla sürmeye başladı. Evlenmeden birkaç ay önce ev ararken hastaneye yakın bir ev olmasına çok dikkat etmişti. O yüzden evimiz hastaneye oldukça yakındı. Fakat ben bu yakınlıkta sızlanarak inlemeye başlamıştım. Sancılarım çok artmıştı.

Jimin'in ağladığını biliyordum. Benim için korkup ağlamasından nefret ediyordum. Onun o dolgun pembe dudaklarına gülmek yakışırken ağlamaktan titremeleri beni üzüyordu.

Jimin'in, ' dayan bitanem az kaldı',' sık dişini bitanem geldik şimdi',' sakın kapama gözlerini güzelim bırakma beni ' diye sayıklamarını duymuştum fakat hiçbirine cevap verememiştim.
Tek yaptığım Jimin'in adını sayıklayıp, sızlanarak inlemekti.
Aşina olduğum hastaneye geldiğimizde gür sesiyle yardım istediğini duydum. Beni hızlı ama nazik şekilde kucağına alıp gelen sedyeye yatırdı. Elimi pikeden çıkarıp elimi uzattım.

"J-j-jimin..."

Elimi hemen sıkı sıkıya tutmuştu.

"Burdayım bitanem. Dayan tamam mı hayatım? Ben seni bekliyor olacağım sakın bırakma kendini dayan tamam mı güzelim?"

Ondan son duyduklarım bunlardı. Odaya alınıp birkaç hemşire ve doktor beni kontrol ediyordu. Ben ise gözlerimiş kapamış ve kalbimin zorladığı nefeslerimi almaya çalışıyordum.
Jimin beni dışarıda bekliyordu. Hissettiğim kadarıyla koridor soğuktu. Üşürdü o şimdi. Karnıda açtır şimdi onun işten yeni geldi çünkü.
Gözlerimi zorla açabilirdim. Doktorun elini tutuum.

Sick~Jikook ✔Where stories live. Discover now