Bölüm 7: Masum Öpücükler

6.4K 394 338
                                    

Elimdeki çilek paketi ağır gelmeye başladığında çıktığım merdivenlerden kafamı kaldırdım. Gözlerim üç saattir hasret kaldığı küçük kediyi bulduğunda eli 'göbüşüm' dediği dümdüz karnındaydı.

Kendini hamile bir kadın sanıyordu büyük ihtimalle. Göbüşüne benden daha çok değer verdiğine yemin edebilirdim. Bu tatlı halleri huysuz ve uykusuzluktan bitap düşmüş bedenimi resmen canlandırmıştı.

Dudaklarımda yaptığı şeyden memnun değilmiş gibi sinirli bir ifade vardı. Ve kapının üstünde bana umutla bakan bu minik şeyin korkacağına emindim.

Her zaman ona diğer insanlara olduğum gibi olmamdan korkardı. Karnındaki elleri, benim elimdeki çileği bulduğunda hızla geriye çektim kendimi.

Daha kapı önünde bunları yapıyor oluşumuz içeri geçme isteğimi arttırdı. Karşı komşunun elli üç yaş krizinin ortasında iki lise ergeniyle hiç durmadan uğraşabileceğini de biliyordum.

O büzülmüş dudaklarına dayanamadığımı bilerek kollarını iki yana sardığında gülmemek için dudaklarımı dişliyordum.

"İçeri geç."

Elimdeki çileklere hipnoz olmuş gibi bakarken küçük çocuklar gibi kafasını sallayarak hızla içeri girmişti.

Peşinden adımladığımda kapıyı arkamdan kapatarak gecenin dördünde beni dışarı çıkarmasına sinirli olduğumu anlamıştı.

Bunu her suçlu olduğunda olduğu yerde sallanmasından çok kolay anlıyordunuz.

Yanına adımladığımda bedenimin yanında her daim küçücük kalan bedeni yüzünden kafasını şirince bakarak kaldırmıştı.

"Lis özür dilerim seni gecenin dördünde kaldırdığım için. Ama göbüşüm çook acı çekiyordu."

Alt dudağını fark etmeden büzdüğünde gözlerimin orada uzun süre takıldığının farkındaydım.

Jennie, tanrı tarafından kişiliğine uygun gibi bir kedi suratıyla yaratılmıştı. Mükemmeldi. Bu küçük farkında değildi ama ona her bakan dönüp bir daha bakıyor, güzelliği karşısında tapmak istiyordu.

Bunun farkında olmamasının tek sebebi de bendim. Her zaman ona bakan birilerinin ağzını burnunu kırmak için boks kursuna bile gitmiştim.

Ona güzel yapabilmek için iki ay hiç sevmediğim yemeklerle haşır neşir olarak yoğun bir aşçılık dersi görmüştüm.

Çocukluğumuzdan beri yürümeyi hiç sevmediği için geçen sene ehliyet almıştım ve onun için sayamadığım kadar şey yapmıştım.

Fakat onun bunlardan daha fazlasını hak ettiğini hissediyordum. Çünkü o, bana tanrının verdiği en büyük en güzel hediyeydi.

Düşüncelerimden ayrılmamı sağlayan dudaklarını izlediğimi fark eden Jennie'nin gülümseyerek konuşması oldu.

"Anladııım. Benim Lis'im boyun öpücüğü istiyor."

Küçük kolları beni taşıyabilecekmiş gibi odasına yönlendirmeye çalıştığında kendimi ittirdim. Söylediği şeyle bedenimden geçen titremeyi fark etmemesi imkansızdı.

Başkasına böyle şeyler yapsam ona deli olduğumu fark etmemesi beni kızdırırdı. Ama bu küçüğe kızamıyordum. Saf olması o kadar hoşuma gidiyordu ki, onu bozabilecek en ufak ayrıntıyı yok ederdim.

Kıvrımlı bedenine her zaman gece yatarken geçirdiği dar pembe şortunu ve üstündeki ona tezat çok seksi memelerini gösteren bir tişört geçirmişti.

Beş saniyeden fazla şu görüntüye bakanın kalp hastalığının oluşacağından emindim.

Dudaklarımı dişleyerek eğimli kıçını seyrettiğimde önümden kolumu tutan beden geldiğimiz odayla bir anda bana döndü.

Bu, elimdeki çilek kabını sıkıca tutmaktan patlamasını sağlayacak derecede bir dönüştü. Yürüyen bedenim onun uyarısı olmadan bana dönmesini algılayamadığı için durmamıştı ve şuan yüzlerimiz yakındı.

Çok yakındı.

Kiraz kokan nefeslerini hissetmemi sağlayacak kadar yakındı. Fındık burnu, seyrek kaşlarının üzerindeki onu kusursuzlaştıran beni, pürüzsüz cildi, dolgun dudakları... Her şeyini yakından seyrediyordum.

O gözlerini korkudan kapatmışken boş olan elimle sardığım bedenini okşayarak burnuna bir öpücük kondurdum.

"Ben etrafındayken hiçbir şeyden korkma bebeğim."

Yüzüne üfleyerek anın etkisiyle fısıldadığımda onu bir bebekten farksız gösteren gülümsemesi yüzünü buldu.

"Sen etrafımdayken böceklerden bile korkmam."

Bunun yalan olduğunu bilerek kıkırdadığında daha geçen haftalarda evde gördüğü bir sivri sinekten dolayı üç gün boyunca evde kucağımda gezdiğini hatırlamıştım.

Her işlemi böyle yapmıştık.

Hayatımda daha zor bir üç gün daha olamazdı.

Belimdeki elleri saran sıcak, benim ellerimin yarısını kaplayabilen boyuttaki elleri yatağa çekiştirdiğinde elimdeki çilek paketini masaya bırakarak ilerledim.

"Otur."

Bana her bu öpücükleri vereceği zaman yaptığı gibi kucağıma oturacaktı.

Dudaklarımı dişleyerek yatağın dibine geldiğimde karşımdaki bedenin adımlayarak en sonunda üstüme çıktığını fark ettim.

Elim koruma iç güdüsüyle belini bulmuş, titreyen bedenimi fark etmesin diye iyice kendime çekmiştim.

Dolgunları tam olarak boyun hizzama geldiği için kafasını rahatça oraya götürmüştü.

Kıçı, yerini bulmak için hareket ederken bunu neremin üstünde yaptığının farkında bile değildi. Gözlerimi kapatarak belini sıkıca sardığımda güçsüzce fısıldadım.

"Hareket etme."

Dudakları en sonunda, sanki boynumun en hassas yerini biliyormuş gibi sağ tarafına doğru eğildiğinde mırıldandı.

"Hıhım."

Sikeyim, sikeyim ki bu yaramaz kedi beni nasıl etkileyeceğini biliyordu.

İlk üç öpücüğü oraya vermişti. Üstelik üstümde sürekli hareket eden bedeni bunu sanki bilerek yapıyormuş gibi hissetmeme neden oluyordu artık.

Ama hayır, benim küçük meleğimin böyle şeylerden haberi olamazdı.

Son üç öpücüğü dağınık yerlere verdiğinde inlememek için dişlediğim dudaklarım kanamasın diye ağzımı açtım.

Ondan yararlanıyormuş hissi içimi doldurduğunda hareket eden kıçı en sonunda durmuş, kafamı aşağıya eğmemi sağlayan sesi ona dönmemi sağlamıştı.

"Çileklerimi yiyebilir miyim?"

Masum sesi odayı doldurduğunda güçsüzce kafamı sallayarak kucağımdan kalkan bedeni seyretmiştim.

Onun için her zaman böyleydi.

Sonucuna ulaşmak için verdiği altı küçük masum ve arkadaşça öpücükler.

Oysa bu yaptığı lanet şey yüzünden tüm gece uyuyamadığımı bilmiyordu.

Etrafımda onları becermem içim yalvaran tonla insan vardı ve ben en yakın arkadaşıma lanet bir ilgi duyuyordum.

Kesinlikle

into it || jenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin