~XXII~

722 60 30
                                    

Jisun's POV

Sabah normalden çok daha yorgun biçimde uyanmıştım muhtemelen dün gece fazla eğlencenin dibine vurmamızın kötü yan etkisiydi. Tabii bir de dün gece Taehyung'ın sergilediği o anlam veremediğim tavrı vardı, öpücük...

Onu sevmediğimi biliyordum muhtemelen o da beni sevmiyordu fakat neden böyle garip davranıyordu? Yani bazen iyi anlaşabilirken neden bazen de berbat oluyordu her şey? Her ne kadar hamile olsam da bu onu sevmem gerektiği anlamına gelmiyordu veya onun da beni sevmesi gerektiği anlamına.

Başımı iki yana sallayıp düşüncelerimden sıyrılmaya çalıştım yoksa işe geç kalacaktım. Bugün gerçekten ilgilenmem gereken fazlaca dava vardı ve bunlardan ikisi Taehyung'ın karşı tarafı savunması gereken davalardı. Gerçekten neden sadece iyi tarafta olmuyordu ki? Bu şekilde görevini yapmaya çalışınca adaleti sağlamış mı oluyordu? Cidden anlayamıyordum onu. Tam ona karşı iyi şeyler hissetmeye çabalarken en azından arkadaş olabileceğimizi düşünürken bir anda haksız tarafı savunmaya çalışan bir Taehyung çıkıyordu karşıma ve bam! Her şey tuzla buz oluyordu.

Derin bir iç çekip üzerimi giyindim ve çantama gerekli evrakları yerleştirip telefonumu da aldıktan sonra pek aç hissetmediğim için evden direkt çıktım. Zaten kahvaltı yapacak zamanım da pek kalmamıştı çünkü ilk davam dokuzdaydı. Zamanında yetişebilmek için arabayı normalden biraz daha hızlı ve delice kullandıktan sonra hedefime ulaşmıştım. Yan koltuktan çantamı alıp arabadan indim ve apar topar adliyeye giriş yaptım.

İlk birkaç dava boyunca Taehyung'ı görmeyecektim dolayısıyla da sinirlerim sabah sabah gerilmemiş olacaktı. Fakat son iki davada işlerin biraz kızışacağına emindim.

-

Taehyung'la olan son davamız da bizim lehimize sonuçlandığında oldukça şaşırmıştım çünkü duruşma sırasında neredeyse müvekkilini savunucu nitelikte tek kelime etmemişti, acaba doğru yolu bulmaya başlamış olabilir miydi?

"Jisun!"

Bana seslenildiğini duymamla arkamı döndüm, karşımda sırıtarak bana bakan bir Taehyung görmeyi pek umduğumu söyleyemezdim açıkçası.

"Efendim Taehyung?" dedim kendimi bozuntuya vermeden. İki davada doğru olanı yaptı diye hemen düzelmiş sayılmazdı sonuçta. Ayrıca hâlâ aklımda dün sergilediği o davranış vardı ve hesap sorulmayı bekliyordu.

"Benim işim bitti ve öğrendiğim kadarıyla senin de burada işin bitti." dedi ve derin bir nefes alıp verdikten sonra gözlerime bakarak devam etti. "Eğer başka işin yoksa yemeğe çıkalım mı? Sadece konuşmak için, yanlış anlama."

Aslında fena fikir değildi çünkü dediğim gibi o davranışının hesabını sormayı çok istiyordum sanırım sırf bu yüzden kabul edecektim. "Pekâlâ, ben kendi arabamla gelirim sen sadece gideceğimiz yerin konumunu bana gönder."

Başını onaylarcasına sallayıp hevesle telefonunu çıkardı, bana konumu yolladı. "Orada görüşürüz."

Arabama ilerleyip bindim ve fazlalık olan eşyalarımı arabanın yan koltuğuna attıktan sonra arabayı çalıştırdım ve navigasyona girdiğim konuma göre hareket etmeye başladım.

Çok uzun sürmeyen araba yolculuğunun ardından geldiğimiz restorantın otoparkına yan yana park etmiştik arabaları. İnerken sadece telefonumu ve cüzdanımı almıştım ardından Taehyung'la beraber otoparktan restoranta geçiş yapmıştık.

Manzarası güzel olan bir masaya geçtikten sonra öncelikle güzelce siparişlerimizi vermiştik. Siparişleri beklerken ikimiz de sadece telefonlarımızla ilgileniyorduk. Açıkçası beni davet eden o olduğu için önce konuşmaya onun başlamasını istiyordum çünkü benim sıram zaten gelecekti hatta gelmeseydi bile ben onu sıkıştıracak bir yer bulacaktım mutlaka.

Başlangıçlar geldiğinde de aynı sessizlik devam ediyordu fakat ben de kararlıydım o konuşana dek ben de ağzımı açmayacaktım. Bu bir çeşit meydan okuma da sayılabilirdi sanırım fakat bu sessizlik Tanrı'ya şükür ki ana yemekler geldiğinde son bulmuştu ve karşımda oturan Taehyung ellerini çenesinin altında birleştirirken konuşmaya hazırlanıyordu ben ise dikkatlice ne diyeceğini kestirmeye çalışıyordum.

"Öncelikle kusura bakma konuya hemen giremedim fakat benim de aklım o kadar karışık ki cümlelerimi toparlamakta güçlük çekiyorum."

"Önemli değil, seni dinliyorum."

En azından konuşmasını kolaylaştıracak davranışlar sergileyebilirim diye düşünerek benimle konuşurken rahat olmasını umdum.

"Seninle konuşmak istediğim konu hamile olman ve bunu benden saklaman, hatırlarsan dün tam bu konu üzerine konuşuyorduk ah hatta ben seni sorguya çekiyordum." dedi iğneleyici bir tonda. Bozuntuya vermeden anlatmaya devam etmesine izin verdim.

"Eğer ben bu fişi bulmasaydım sen bana söylemeyecek miydin? Jisun biliyorsun bu çocuk üzerinde senin sahip olduğun kadar benim de haklarım var."

Konuşmasını bitirince ağzımdan dökülecek kelimeler için tam anlamıyla kulak kesilmişti ve ben bu yüzden üzerimde bu zamana kadar hiç hissetmediğim bir baskı hissediyordum. Nasıl açıklayacağımı da bilmiyordum çünkü her ne kadar davranışlarını tasvip etmesem de haklıydı.

"Sana doğruyu söylemem gerekirse ben de öğrendiğim o bilgiyle tam olarak ne yapacağımı bilmiyordum yani sana söyleyip söylememe konusunda gerçekten arada kalmıştım."

Onun bazı davranışlarından hoşlanmasam da onu üzmeyi de istemiyordum. Belki iyi anlaşıp arkadaş olabilirdik fakat hamile olduğum gerçeği aklımda bir şimşek gibi çakınca bu ihtimalin de yitmesi oldukça normaldi.

"Yine konu davalara döndü öyle değil mi?" diye ciddiyetle sorduğunda gözlerimi kaçırarak başımı sallamıştım. Sanırım bu bile onun için yeterli bir cevap olmuştu.

"Seni tanımadan önce haksız şekilde bazı insanlara yardım ettiğimi ve belki de senin deyiminle görevimi kötüye kullandığımı inkar edemem fakat bu seninle tanışmadan önceydi. Eğer tek sorun buysa zaten sana değişmek istediğimi ve değişebileceğimi de söylemiştim"

"Haklısın fakat ben biraz bu tip konulara takıntılı biriyim sanırım. Birinin kötü bir davranışını gördükten sonra o kişinin iyi olduğunu kabullenme konusunda oldukça zorlanıyorum." dediğimde suratının düştüğünü görünce vicdanım böyle üzülmesine izin vermemem için beni içten içe dürtüyordu. "Ama en azından bu durumu senin için daha tolere edilebilir hale getirebilirim, umarım."

Bir an için gözlerinin içindeki parıltının canlandığını gördüğüme yemin edebilirdim. Benim bu cümlemden sonra bana daha normal bir tavırla yaklaşmaya başlamıştı.

"Pekâlâ bu sorunu çözdüğümüzü düşünüyorum o zaman ve şu ultrason fişi konusunu da aklının karışık olduğunu söylediğin için ben de tolere edebilirim fakat senden sadece şunun cevabını istiyorum," yutkunduktan sonra az öncekine nazaran çok daha ciddi bir tavra bürünmüştü. "Beni gerçekten sevmeyi deneyemez misin?"

.
.
.
.
.

Merhaba! Umarım bölümü beğenirsiniz bir de lütfen oyları ve güzel yorumlarınızı artırabilir misiniz? Güzel yorum okudukça yazma hevesim geliyor, sizleri seviyorum💜

𝐑𝐞𝐝 𝐋𝐢𝐠𝐡𝐭 ℘ 𝓣𝓪𝓮𝓱𝔂𝓾𝓷𝓰Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin