12:''We are high, I'm in love''

1K 57 78
                                    

(Zella Day- High)

Oy verip, yorum yapanların ellerinden öpüyorum.

İyi okumalar^^

...

Ben, hiçbir zaman özgür bir ruh olamamıştım. Çocukluğum sürekli, aile baskılarıyla geçmişti. Hayatım boyunca en çok arzuladığım şey, özgür olmaktı. Olmam gereken kişi olamamıştım. Ruhum, yarımdı. Ben, yarımdım ve ben bunu tamamlamak istiyordum. Buna ihtiyaç duyuyordum. Benim kayıp ruhumu, kayıp benliğimi bulmam gerekiyordu.

...

Jeongguk hızla koltuktan kalkıp kapıya ilerlediğinde, bende evden çıkmak için ayaklanmıştım. Yol uzundu ve dersime geç kalma gibi bir lüksüm, maalesef ki yoktu.

"Aptal! Neden telefonun kapalı? Kaç saattir seni arıyorum, haberin var mı?! Evinde de değilsin." Duyduğum yabancı ve öfkeli sesle kaşlarım çatılırken, sesin sahibinin içeriye hışımla giriş yapması beni, olduğum yere çivilemişti.

Evinde değilsin, derken?

Burası onun evi değil miydi? Başka evi mi vardı? Peki ya o zaman, burası neresiydi? Neler oluyordu? Gittikçe kafam karışıyor, hiçbir şey anlayamıyordum.

Adamın öfkeden kararmış göz bebekleri bana ulaşıp odaklandığında, zaten çatılı kaşları iyice çatılmış ve başını hafifçe yana eğerek beni süzmüştü.

"Jeon?" Jeongguk onun peşinden içeriye girdiğinde ikimize şöyle bir bakmış, eliyle alnını ovuşturup sıkıntılı bir nefes vermişti.

"Bak, neden buradasın bilmiyorum ama, tanıştırayım Jimin," eliyle beni gösterirken bakışları da kısaca bana kaymıştı.

"Jimin, bu da en yakın arkadaşım Yoongi." demişti adamı, bana bakarak tanıttığında. Taehyung'un bahsettiği Min Yoongi, bu Yoongi olsa gerekti. Jeongguk'a o mesajlaşmadan bahsetmemiştim ama, bahsetsem de bir şey değişmeyecekti anlaşılan çünkü, birbirlerini tanıyorlardı.

''Onu zaten tanıyorum!'' diye bir hışımla çıkışan adam, ortamı ve özellikle de benim geriyordu.

Beni tanıyor muydu? 

Jeongguk mu anlatmıştı?

Yoongi hala sinirle, ikimizin arasında gözleriyle mekik dokurken Jeongguk sıkıntılı bir nefes bırakmış, "Tamam, gel konuşalım." koltuğu işaret ederek Yoongi'yi oturması için yönlendirirken, kendisi ortadaki sehpanın kenarına oturup bana da işaret ettiğinde el mahkum kalktığım yere yeniden oturmuştum.

Çünkü bir şeyleri merak ediyordum. Bir şeylerin cevabını almak istiyordum.

"Anlat." Yoongi eliyle sarı saçlarını arkaya atmış, koltukta arkasına yaslanıp gözleri, ikimizin arasında gidip gelmiş, ardından Jeongguk'ta durmuştu.

"En son poker oynadığın adamları hatırlıyor musun? Hani şu polislerin aradığı, gangsterlerden oluşan bir grubu vardı." Yoongi sinirinden biraz olsun arınmaya çalışarak sesini sakin tutmuş ve konuşmaya başlamıştı. Duyduklarıyla Jeongguk'un kaşları çatılmış ve bir süre hatırlamak ister gibi bir noktaya dalmıştı. Hatırladığında, başıyla Yoongi'yi onayladı.

"Hatırladım. Baya bir zorluk çıkartmışlardı ama hakkıyla oynamıştım. Ee, ne olmuş onlara?" Yoongi bu sefer sinirle burnundan nefes verip elini koltuğun kenarına vurmuş, gözlerini Jeongguk'un gözlerine dikerek biraz öne eğilmişti.

"Hakkıyla oynamıştın! Evet, hakkıyla oynamıştın ama adamın kolunu kırmak zorunda kalmıştık. Hatırlatırım!" sesi sonlara doğru yükselip sertleştiğinde, Jeongguk'un kaşları çatıldı.

ineedyourbody | jikook (Düzenleniyor.)Where stories live. Discover now