22. Kardeş

1.4K 81 10
                                    

Kafesin bahçesinde de böyle yan yana yürürlerdi. Ama birkaç adımda biterdi yolları. Hep aynı yerleri adımlarlardı. Şimdi ise yürüdükleri yolun sonu yokmuş gibiydi. Arada birbirlerine bakıp gülümsemeyi ihmal etmiyorlardı.

''Biraz hızlansak iyi olacak. Geç kalacağız.''

Şahin durup yan tarafına döndü. Diğerlerinin yanına gitmekten ziyade başka bir şey düşündüğü gülümsemesinden belli oluyordu. Mehsa ona bakıp sabırla dilinin altındakini çıkarmasını bekledi.

''Kaçalım, Mehsa! Kaçıp gidelim.''

''Latife mi ediyorsun yine?''

''Hayır, çok ciddiyim.'' Bir adım attı, iyice yaklaştı. Sahiden ciddi görünüyordu. ''Buradan limana gidelim. Kalkan ilk gemiye binelim. Neresi olursa... Gidelim. Ne dersin?''

Tam olarak özgür olmak istiyorlarsa, belki de böyle yapmalıydılar. Gitmeliydiler. Yalnız ikisi... Nereye olursa... Mehsa bunun için hiçbir tereddüt göstermezdi. Asla korkmazdı. Bu çılgınca fikir aklına yattı. Bir anlık heyecanlandı.

''O kadar kolay mı? İstesek gidebilir miyiz?''

Şahin, Mehsa'nın bir elini tuttu. ''Biz istersek, kolaylaşır.'' Güldü. Diğer elini havaya sallayıp, boşluğa bakarak, sanki birine kafa tutar gibi konuşmaya başladı. ''Herkesi memnun edecek olan bu. Benim ortadan kaybolmam. Giderim, arkama bile bakmam. Bir tek sen... Sen benimle ol, yeter. Her şeyi geride bırakırım. Ailemi, sarayı, şehzadeliği, veliahtlığı... Her şeyi!''

Mehsa elini çekti, Şahin'in avucundan kurtardı. ''Veliahtlık? Bu ne demek oluyor?''

''Abim, kendisinden sonra benim padişah olmamı istiyor. Ama ben istemiyorum. Bunda zerre gözüm yok.''

''Mümkün mü? Senin padişah olmana müsaade ederler mi?''

''Bilmiyorum... Ancak mümkün. En büyük şehzadeyim.'' Tekrar güldü. Bu kez Mehsa'nın omuzlarını tuttu. ''Ama kaçıp gidersek, bunun hiçbir ehemmiyeti kalmaz. Kayboluruz, bizi asla bulamazlar. Ha, Mehsa? Gidelim mi buradan? Sahiden hür olalım mı?''

Başta nasıl da olur gözükmüştü, gidebilmek. Ama kimse onları rahat bırakmazdı. Bir şehzade, üstelik bir vakitler tehlike görülüp bir kafese kapatılmışken, şimdi gönlünün istediği yere gidemezdi. Elbette bulunurdu. Bir cihan padişahından kaçamazdı. Belki de işte o zaman canından olurdu.

Ve padişah olmak... Mehsa da iyi biliyordu ki, bir şehzade için garanti kurtuluş yolu buydu. Ancak padişah olursa, hiçbir korkusu olmadan yaşayabilirdi Şahin. Kimse ona ne yapacağını söyleyemezdi.

''Mehsa! Neden susuyorsun? Bir şey söylesene?''

''Bu ani verilebilecek bir karar değil. Elinin tersiyle neleri iteceğini iyi düşün. Sonrasında pişman olmanı istemem.''

''Sen yanımda olduktan sonra hiçbir şeyden pişmanlık duymam.''

''Belki ben duyarım, seni durdurmadığım için.'' Bu kez Mehsa yaklaştı, gözlerine bakarak konuştu. ''Şehzade Şahin! Biraz daha... Yaşa, gör. Eğer yine gitmeyi istersen, ben seninle her yere gelirim.'' Sonu ölüm olsa bile.

Şahin derin bir nefes alırken gülümsedi. Geleceği nasıl olacaksa olsun, o geleceği paylaşmak istediği tek kişiydi Mehsa. Ve kendi isteği kadar, onun ne istediği de önemliydi.

''Sarayın bana yeni bir kafes olacağından korkuyorum. Belki de bu sebeple gitmek istiyorum. Ama haklısın, bunun kararını verirken iyi düşünmeliyim.''

Yürümeye devam ettiler. Mehsa ecele etmek istese de, Şahin pek oralı değildi. Yürüyüşlerinin keyfini çıkarmak istiyordu. Mesire alanı bitti, evler görünmeye başladı.

KafesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin