17. Hazan

1.6K 92 35
                                    

Başı biraz eğilmiş, kendine çektiği dizlerine çenesini dayamıştı. Yüzünün yarısı görünüyor, tebessümü seçiliyordu. Kulağının altından kıvrılan saçları diğer omuza ulaşmış, birkaç teli dışında göğsünden aşağıya bırakılmıştı. Pamuk gibi beyaz sırtında tek bir pürüz yoktu. Elini suyun içinde gezdirirken bir şeyler mırıldanıyordu. Şahin de gözlerinin önündeki bu güzel manzarayı arkasına yaslanmış, kollarını küvetin kenarına yerleştirmiş bir vaziyette izliyordu.

Mehsa başını kaldırıp omzunun üzerinden Şahin'e baktı. Uzun vakittir suyun içindeydiler, hatta su biraz soğumuş, parmak uçları buruşmaya başlamıştı. Çenesini bu kez koluna dayayıp gülümsedi. Hafifçe sallanıyordu.

''Şehzade Şahin! Bütün günü suyun içinde mi geçireceğiz?''

Şahin yaslandığı yerden doğrulup ileri gitti. Kollarını Mehsa'ya sarıp göğsünü sırtına yasladı. Onunla birlikte sallanmaya başladı. ''Yine mühim işlerin mi var?''

''Latife Kalfa'ya yakalanmaktan korkuyorum.''

''Zili çalmadan gelmez. Hâlâ öğrenemedin mi?''

''Bu sefer uzun kaldık. Merak edip gelebilir.''

''İlahi Mehsa!'' deyip güldü Şahin. Başını eğip yanağını öptü. ''Böyle mutlu bir anda, o cadıyı anmak iş mi? Keyfimizi kaçırıyorsun.''

''Yine başladık. Cadı deme kadına!'' Başını çevirip kaşlarını çatarak baktı. ''Birazcık saygı duy. Gerçi saygın da, sevgin de var, ben biliyorum. Arada bir bunları göster. Bu kadın onca yıl annelik yaptı sana. Bir kerecik gülümsesen bile yeter.''

''Böyle yaparsam, mutlu olacak mısın?''

''Çok!''

''Senin hatırın için yapmadığım kalmadı, bunu da yaparım.''

Mehsa önüne dönüp başını Şahin'in yanağına yasladı. ''Sen sahiden beni çok seviyorsun, Şehzade Şahin.'' Az önce sırtında hafif bir üşüme hissetmişti. Şahin ona sarılmıştı ve şimdi hissettiği onun sıcaklığıydı.

''Bundan şüphen mi vardı hatun?''

Kıkırdayarak güldü Mehsa. Şüphesi yoktu da, tekrar tekrar duymak hoşuna gidiyordu. Bir anlık karabulutlar kaplamıştı göklerini ama güneş yine doğmuştu onlar için. Saadetleri kaldığı yerden devam ediyordu. Ve bu saadeti, dünyanın hiçbir nimetine değişmezdi.

Şahin kollarının arasındaki kadının neşesiyle huzur buluyordu. Islak saçlarını karıştırıp bozuyor, kollarını iyice sarıp onu sıkıştırıyor ve onun neşesine eşlik ediyordu. Yaklaşıp boynunu öpüyor, oradan omzuna doğru ilerliyordu. Mehsa da bazen onunla eğlenmek için elini geri atıp yüzünü itiyordu. Bu sefer Şahin daha çok sokuluyor, üzerine doğru kapanıyordu.

Mehsa sudan önce çıktı. Şahin tıraş olmak için biraz daha kalacaktı hamamda. Yardım teklif etti, ama Şahin o usturayı onun eline vermek bir yana, yakınlarında dahi olmasını istemiyordu. Mehsa da odaya geçip üzerini değiştirdi, saçlarını kuruttu. Boy aynasının önüne geçerken kontrol amaçlı omzunun üzerinden hamam tarafına baktı. Şahin görünürde yoktu. Aynaya gülümseyerek döndü. Elini karnının üzerine koyup avuç içiyle okşadı. Biraz da şişirmişti karnını. Yakalanmaktan korkmasa, bir kırlent koyardı elbisesinin altına, öyle bakardı kendine. Karnı büyürse nasıl görünürdü? Yakışır mıydı? Kendini öyle hayal ederken dalıp gitmişti. Aynada Şahin'in yansımasını görünce hemen toparlandı.

''Bitti mi?'' derken ona yaklaştı Mehsa. Yanağını okşayıp gülümsedi. ''Demek ki, sahiden lüzum varmış. Yine yumuşacık oldu yanakların.'' Masanın üzerini işaret etti. ''Kıyafetlerini hazırladım. Hemen giy, üşüme.''

KafesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin