21. Gönül

1.6K 88 27
                                    

Konağın her bir köşesine bakmıştı. Bir anlık yanlarından ayrılmış, geri döndüğünde ise kimseyi bulamamıştı. Erkekler bahçedeydi, Handan onların yanındaydı ama Melek, Hatice ve Semiha üçlüsü sanki yer yarılmış da içine girmişlerdi.

Gülüşme sesleri duydu. Cemşah'ın atölyesinde olabilecekleri aklına hiç gelmemişti. Orada ne işleri olacaktı ki? Atölyenin kapısını açtı, içeri baktı, üçünü de pencerenin önünde gördü. Cam yukarı kaydırılmış, pencere açılmıştı. Yan yana orada dizilmiş dışarıyı izliyorlardı. Melek daha iyi görsün diye Hatice onu kucağına almıştı.

''Ne yapıyorsunuz siz burada?''

''Mehsa, gel! Eğlenceyi kaçırma!''

Mehsa merakla yürüdü yanlarına. Ona yer açmak için biraz kenara çekildiler. Bahçeye bir bakış attı. Cemşah ve Şahin birbirine girmişti. Handan endişeyle konuşup ayrılmalarını istiyor, Emir neşeyle gülüyor, Ali ise ellerini belinin üstünde birleştirmiş sakince izliyordu.

''Ne yapıyor bunlar? Kavga mı ediyorlar?''

''Kavga değil. Eskiden de yaparlardı.'' Hatice, Semiha'ya bakıp konuştu. ''Bizimkine bak, yine hırstan delirmiş. Kesin kaybedecek.'' Gülüştüler.

''Amcam kazanacak!''

''Göreceğiz, Melek Hanım.''

''O çelimsiz haliyle bile yenerdi Cemşah'ı. Şimdi hiç şansı yok.''

''Doğru diyorsun, Semiha. Sahiden Cemşah'ın anlattığı gibiymiş. Kim der ki, senelerce bir odada yaşamış? Şu boya posa, şu heybete baksana!''

''Ben ondan daha yakışıklıyım, diyordu bir de.''

''Şuradaki ağa bile Cemşah'tan daha yakışıklı!''

Kızlar tekrar gülüştü. Mehsa bir kaşını kaldırıp dudağını içten kemirerek bakıyordu onlara. Cemşah'ı kardeş sayıyorlardı, öyle demişlerdi. Bu hayran bakışlar Şahin içindi demek ki. Adeta ağızlarının suyu akıyordu. Gerçi saçının başının dağılmış haliyle bakılmayacak gibi değildi. Cariyelerin bir köşeye çekilip kıkırdayarak birbirlerine anlattıkları hikâyelerdeki hovarda tipli kahramanları andırıyordu.

''Başka işiniz yok mu sizin?''

Sesini yükselterek konuşmuştu Mehsa, hatta kızmıştı. Pencereden yarıya sarkmış olan kızları geri çekti, sonra da iki eliyle camı çekip aşağıya indirdi. Perdeyi bir hışımla çekti.

''Ya, Mehsa! Ne güzel bakıyorduk.''

''Neyine bakıyorsunuz elin adamının?''

''Elin olur mu, canım?'' diyerek güldü Hatice. ''Hepimizin şehzadesi!''

''Böyle konuşma diye seni kaç kere ikaz ettiler. Şimdi doğru mutfağa! Israr ederseniz, gidip Cemile ablayı alıp gelirim.''

''Üf, aman!'' deyip yüzünü ekşitti Hatice. ''Ne olur birazcık baksak? Bir daha nerede göreceğiz?''

''Hatice!''

Hatice sinsi bir gülümsemeyle geri geri yürüdü kapıya doğru. Semiha'ya başıyla bir işaret verdi. ''Oturma salonunun penceresinden bakalım.'' Kaçar gibi kapıdan çıkıp gittiler. Mehsa ileri doğru bir adım attı, peşlerinden gitmeyi düşünmüştü. Melek yanına gelip eteğini çekince durdu, çocuğa baktı.

''Kıskandın mı? Kıskanma!''

Mehsa eğilip Melek'in omuzlarını tuttu. ''Nereden çıkardın bunu? Hem niye öyle dedin?''

''Kıskanma çünkü... Şehzade hep sana bakıyor. Seni beğendi.''

Kızgınlığını da, kıskançlığını da unuttu Mehsa. Utanmış gibi gülümserken başını eğdi. Küçücük çocuğun gözünden kaçmamıştı. Acaba başka fark eden var mıydı?

KafesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin