13. Anahtar

2.1K 105 33
                                    

Odanın içinde bir aşağı bir yukarı dolaşmaktan bıkmıştı artık. Vakit geçmiyordu. Kendine geleli üç gün olmuştu. Şifacılar ve hizmetkârlardan başka kimse gelmiyordu yanına. Hepsine Dilber Sultan'ı sormuş, hiçbir cevap alamamıştı. İşleri bitince hemen çıkıyor, kapıyı da üzerine çekip kilitliyorlardı. Beyaz, uzun etekli ve uzun kollu, ince bir beyaz gecelik giydirmişlerdi ona, geceliğin üzerinde de kolsuz, soluk pembe bir kaftan vardı, kendi kıyafetleri ortalarda yoktu. Yatağının çaprazındaki koltuğa oturdu. Ağlamaktan başka bir şey gelmiyordu elinden. Gözleri yine dolacakmış gibiydi.

Kapının kilidinde dönen anahtarın sesini duyunca hemen ayağa kalktı. Nihayet beklediği kişi gelmişti. Dilber Sultan ve Cevher Kalfa peş peşe içeri girdi, kapı üzerine çekildi.

''Sultanım, günlerdir sizi görmeyi bekliyordum. Ben çok iyiy...''

Dilber Sultan elini havaya kaldırıp onu susturdu. Yanına doğru yürüdü, yüzüne baktı. Bu hatunu büyük bir umutla göndermişti yeğeninin yanına. Mutlu etmesini umarken neredeyse bir felakete sebep olacaktı.

''Biz seni oraya neden gönderdik hatun? Ağaç tepelerine çıkasın diye mi?''

''Biliyorum, yanlış yaptım.''

''Ben de, yeğenime gönlünü hoş edecek bir hatun gönderdim sanıyorum. Hâlbuki bir çocuk göndermişim!'' Derin bir nefes alıp verirken bir süre sessiz kaldı. ''Başka ne ahmaklıklar yaptın? Hepsini anlat!''

''Başka hiçbir şey yapmadım.'' dedi Mehsa, telaşla. ''Yani başka yanlış işler yapmadım. Şehzade benden memnun, beni seviyor. Eminim, çok da merak ediyordur. Ne vakit döneceğim yanına?''

Dilber Sultan küçümser bir tavırla tebessüm etti. ''Demek Şahin senden memnundu.'' Yanından geçip arkada kalan koltuğa oturdu. Mehsa hemen ona doğru döndü, elleri karnının üzerinde birleşmişti, parmaklarını sıkıyordu. ''Bu memnuniyeti sağlamak için neler yaptın?'' diye sordu Dilber Sultan. Arkasına yaslandı.

''Sohbet ettik, beraber yemek yedik, bahçede...''

''Hatun!'' Bir kere daha sözünü kesti. ''Bunları geç. İlla ki, açık açık mı soralım? Kaç kere girdin yatağına?''

Yatağa girmekle kastedilenin ne olduğu belliydi ve cevabı da çok netti. Ama çocukluk yapmakla suçlanıyordu. Doğruyu söylerse bir de kadınlığına laf edeceklerdi. Aklına daha kötü neticeler de geliyordu. İlk gece, kısa da sürse, yatağa girmişlerdi, bu bir. Koltukta, alt kattaki yatakta, sonra yine üst kattaki yatakta uyudular. ''Dört.'' dedi, kendinden emin bir sesle. Çok da yalan söylemiş sayılmazdı.

Bu sayı Dilber Sultan'a az görünmüştü. Ama hiç olmamasından iyiydi. Başlarda böyle bir endişe duymuştu. ''Nasıldı?'' Bunu da öğrenmeliydi.

Mehsa bunun bir hal hatır soruşu olmadığını sezmişti. Bu başka bir şey için soruluyordu, ama ne olduğunu anlayamadı. ''Ne nasıldı?''

''Saflık da var sende zaar hatun! Yatakta nasıldı?''

Saflık, biraz vardı onda belki de, Şahin de öyle diyordu ya. Ama o söyleyince iltifat kabul ediyordu, bu kadın ise sahiden alay ediyordu. ''İyiydi.'' dedi, bu sefer sesi kararsızdı. Ama tereddütlü sesinin ilişkilerine yakışmadığını düşündü. Gülüşünü, dokunuşlarını, öpüşünü hatırladı. ''İlk seferinde oldukça nazikti.'' deyip başını dikleştirdi. Muhakkak öyle olacaktı, tahmini söyleyeceği şeyler de yalan olmayacaktı. ''Korkmamayım, çekinmeyeyim diye sabırlı davrandı, okşadı, öptü, sevdi.'' Bir an duraksayıp ''Kokladı.'' diye ekledi, yüzünde bir tebessümle. ''Çok güzel koktuğumu söyledi. Elbisemin düğmelerini aceleci olmadan çözdü.'' Lafları söylemeden önce kafasında toparladığı için yanaklarına basan ateşi önden hissetti. ''Elini elbisenin içine soktu, karnımı okşadı, elleri daha yukarılara çıktığında da öpüp koklamaya devam etti. Ondan sonra elleri biraz hızlandı. Diğer eliyle elbisemin eteğini ucundan yukarı topladı. Eli bacağımdan kayıp...''

KafesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin