Düğün başlamadan önce hemen işimi halletmem gerekiyordu. Bu kadar gergin olmamın bir başka sebebi de kesinlikle, Yoongi ve Taehyung'un aynı ortamda bulunmasından dolayıydı.
Birbirlerine öyle nefretle bakıyorlardı ki, benden başka bir sorunları mı var acaba diye düşünmeden de edemiyordum doğrusu. Geçen birkaç dakikanın ardından tuvalette işimi halledip dışarı çıktığımda az ilerde, Yoongi ve Taehyung'un hararetli bir şekilde bir şeyler konuştuklarını görmüştüm.
O kadar dalmışlardı ki konuşmaya daha doğrusu tartışmaya beni bile fark edemeyecek durumdalardı. Azıcık daha yanlarına yaklaştığımda konuştukları şeyleri çok net bir şekilde duyabiliyordum artık.
"Bana gelip burada Jennie'nin iyiliğini düşünüyormuş gibi yapma Kim Taehyung! Eğer onu düşünseydin, o geceki gerçeği bilmene rağmen saklamazdın ondan. O gün, sen de oradaydın. O kızı benim öpmediğimi ve hiçbir suçum olmadığını bile bile sustun sen. Söylesene o fotoğraflarla da bir alakan var mıydı yoksa?!"
Yoongi'nin dediklerini duymamla beraber gözlerim sonuna kadar açılırken, ağzım da gözlerimle orantılı bir şekilde aralanmıştı. Gözlerimin dolduğunu hissedebiliyordum fakat yine de ses çıkarmadım, Taehyung'un diyeceklerini çok merak ediyordum çünkü.
"Asla bir alakam yok çünkü öyle biri değilim ben! Jennie'ye çok aşık olmam, hayatını mahvedebileceğim anlamına gelmez tabii ki. Ayrıca, yanlış bir şey yapmadım ben Min Yoongi! Evet, belki sen öpmedin ama o zaman, o kızı da kendine bu kadar yaklaştırmasaydın. Sonuçta tehlikeyi fark edip uzaklaştırabilirdin, o yüzden suçu bana atma. Ben sadece Jennie'nin seninle beraber olmasını istemediğim için sustum."
Gözümden firar eden bir damla gözyaşı dudaklarımla buluşurken, bu sırada Yoongi sinirle saçlarını karıştırmış ve kafasını başka yere doğru çevirmişti. Gözleri tesadüfen benimle buluştuğunda şaşkınlıkla bana bakmaya başladı.
Yoongi'nin nereye baktığını çözmek isteyen Taehyung'da onun bakışlarını izleyerek bana ulaştığında, aynı şaşkınlık onun da suratını esir almıştı.
Adım atmak istedim, yanlarına yaklaşmak istedim ama yapamadım. Hiçbir şey yapamadım çünkü ne demem gerektiğini ya da ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.
Kim haklı kim haksız hiç bilmiyordum fakat bildiğim tek bir şey varsa o da, şu anda canımın çok yandığıydı.
Gözlerimden tek tek yaşlar boşalırken, arkamı döndüm ve salonun çıkışına doğru ilerledim. Planmış, paralel evrenmiş, ölmekmiş... Şu anda hiçbiri umurumda değildi çünkü ben zaten yıkılmıştım.
Ruhum ölmüştü benim... Şu saatten sonra bedenim yaşasa ne değişirdi ki?
Bir yandan en yakınım dediğim insan bana bunca zaman yalan söylemiş ve olan biteni benden saklamıştı. Diğer yandan da Yoongi'yle boşuna kavga etmiştik ama yine de tam anlamıyla suçsuz sayılmazdı.
"Evet, belki sen öpmedin ama o zaman, o kızı da kendine bu kadar yaklaştırmasaydın." Az önce Taehyung'un dediği sözler kafamda bir bir yankılanırken, ağzımdaki maskeyi çıkartarak olduğumuz binanın arkasına doğru ilerledim.
Kimsenin olmadığı bu yerde duvarın dibine çöktüm ve zor tuttuğum hıçkırıklarımı serbest bıraktım. Daha yeni toparlanmışken, yine eski zamanlara dönmek beni daha da yıpratmıştı.
Kafam o kadar karışıktı ki, hangisine inanacağımı şaşırmıştım resmen.
"Jennie?"
Birkaç dakika sonra, pürüzsüz ve etkileyici sesini duymamla beraber kafamı yasladığım ellerimden kaldırdım ve ona doğru baktım. Her ona baktığımda kalbimi nasıl bu kadar hızlandırabiliyordu cidden anlamıyordum.
Şu anda Yoongi'yle konuşmak istemiyordum. Aslında kimseyle konuşmak istemiyordum çünkü önce kendim bu yaşanan olayları sindirmem gerekiyordu.
Benden cevap alamayınca birkaç adım atarak tam önüme gelmiş ve benim hizama kadar eğilerek bacaklarımın üzerindeki ellerimi tutmuştu. O an her ne kadar ellerimi ondan çekmek istesem de yapamadım, her zaman olduğu gibi yine ona karşı koyamadım işte.
"Neden tam toparlandım derken, beni yine darmadağın ediyorsun?! Neden her seferinde bu kadar güçsüz olmama sebep oluyorsun Min Yoongi?! Bana bunu neden yapıyorsun?!"
Titreyen sesime ve gözlerimden akan yaşlara engel olamazken, Yoongi ise dolduğunu fark ettiğim gözlerine aldırış etmeden ellerini yüzüme çıkarttı ve tek tek göz yaşlarımı silmeye başladı.
Ben ona şaşkınca bakarken, o ise bana aldırış etmeden önce göz yaşlarımı silmiş, ardından da yanağımı narince okşamaya başlamıştı.
"Sen güçsüz değilsin Jennie, sadece bu hayat senin için fazla acımasız... Sadece sen değil, her ikimiz için de düşündüğümüzden çok daha fazla acımasız. Bak, sana olanları anlatmaya çalıştım. Saçma sapan bir oyuna geldik demeye çalıştım ama dinlemedin ki beni. Sana yemin ederim o kızı, isteyerek öpmedim ben. İster inan, ister inanma ama onun böyle bir şey yapabileceği aklımın ucundan bile geçmemişti."
Ona inanmak istiyordum, anlattıklarına inanıp ona sıkıca sarılmak istiyordum.
Birkaç saniye onu incelediğimde gözlerini gözlerimden hiç çekmemişti. Bu sırada, akan burnumu çektim ve yavaştan dinmeye başlayan gözyaşlarımı da elimin tersiyle sildim.
O ise hafifçe gülümsemiş ve, "Sümüklüsün, her zamanki gibi Jennie..." diyerek az önce çektiğim burnumu sıkmıştı. Yaptığıyla beraber istemsizce kaşlarımı çatmıştım.
Ayrıca, bu dediği şeye gülmek istesem de ona kızgın olduğum için ciddiyetimi korudum ve omuzlarımı silktim. Sanırım, yavaş yavaş ona inanmaya başlamıştım. Yani tam anlamıyla inanmasam bile anlattıkları doğrultusunda belki de gerçekten bir suçu yoktu diye düşünmeye başlamıştım.
Ama ona inanmam, hemen affedeceğim ve trip atmayacağım anlamına asla ama asla gelmezdi.
Kızgın bakışlarla ona bakmayı sürdürürken, ellerimi tutmuş ve beni ayağa kaldırmaya çalışmıştı. Ona inat yerimden bir milim bile kıpırdamazken, o ise gülümseyerek konuşmaya başlamıştı.
"Hayatım, sonra yine trip atarsın bana. Hatta istersen, ağzımı yüzümü de dağıtabilirsin hiç sesimi çıkarmam ama biliyorsun ki şu anda kaçırmamız gereken bir damat var."
O, göz devirerek cümlesini bitirdiğinde; ben ise, 'hayatım' dediği için istemsizce yumuşadığımı hissetmiştim. Yine de hemen koyvermemek adına ve kendime gelebilmek adına kafamı hafifçe iki yanıma salladım. Ellerimi ondan çekerek kendi başıma ayağa kalktıktan sonra da eteğimdeki tozları silkeledim.
Az önce ölmek umurumda değil falan diyordum belki ama şimdi anlamıştım ki Min Yoongi'nin tek bir lafı bile yaşamaya değerdi benim için ve bu yüzden işimizin başına geri dönmeliydik.
Üzerimdeki etkisi, bu kadar büyüktü işte...
Ayrıca, Taehyung ile de ne yapacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu ama bunu şu anda düşünmek istemiyordum. Onunla konuşmak ve bana bunu neden yaptığını anlatmasını istiyordum ama o da şu anda değildi.
Şu anda tek istediğim şey, bugünü sağ salim atlatarak Jin'i bir an önce buradan çıkartabilmekti. Ondan sonrasında ne olacağını ise, şu an için düşünmek istemiyordum açıkçası.
༄༄༄
YOU ARE READING
Endless Loop
Fanfiction"Sadece sen değil, rüyanda hikayelerini gördüğün herkes sırayla ölecek. Belki bir intihar, belki de bir trafik kazası... Ama bir şekilde hepsi ölecek!" ༄ Sonsuz Döngü • Bts❦Bp ༄ Jinsoo • Liskook • Jirosé • Yoonnie ༄ Başlangıç Tarihi: 08.05.2020 ༄ Bi...
