•17•

813 225 160
                                    

༄༄༄

Jisoo'dan;

"Herkes, kendi halinde takılıyor. İyi ki bir plan yaptık ya, şuna bak hiçbiri uymadı resmen!"

Namjoon'un kendi kendine söylenmesiyle kafamı aşağı yukarı salladım çünkü hiç de haksız sayılmazdı. Az önce dışarı çıkan Jimin'lerle beraber bu haklılığı da iyice kanıtlanmıştı.

"Rita, sen koridorun başını kontrol edebilir misin? Diğerlerine güvenemiyorum da şu anda. Biz Jisoo'yla odaların olduğu yere doğru gidelim, sen de dışarıda dur olur mu?"

Rita, onu kafasıyla onayladığında Namjoon ile beraber damadın odasının olduğu kısma doğru ilerledik. O kadar gergindim ki, telaştan avuç içlerim terliyor ve de ya beceremezsek diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum.

Uzun koridoru geçtikten sonra odanın olduğu kısma geldiğimizde Namjoon, önce bana bakmış ardından da kapıyı tıklatarak içeri girmişti. Ben ise odanın dışında gergince onu beklemeye başlamıştım.

O önden girip, Jin'le biraz sohbet edeceğini ardından bana işaret ederek gelmemi isteyeceğini söylemişti ve ben de bu yüzden saniyelerin bir an önce geçmesini istercesine dışarıda onu bekliyordum.

Asıl sorun, Jin'i kaçırdıktan sonra başlayacaktı. Hiç bilmediği birçok insan, onu zorla düğününden alıkoyacaktı ve belki de bizi polise bile şikayet edebilirdi. Kalan son günlerimizi hapishanede bile geçirebilirdik.

Gergince etrafımda dolanırken, koridorun başındaki odadan birinin çıkmasıyla telaşla yanımda duran kolonun arkasına saklandım. Gelin, beyazlar içinde o kadar güzel görünüyordu ki bir an için yaptığımız bu şeyden dolayı kendimden nefret ettim.

En mutlu gününde evleneceği adamı kaçıracaktık biz ve böyle bir günde bundan daha kötü ne yapabilirdik ki ona?

Kafamı hafifçe iki yanıma salladım ve odadan elinde telefonla çıkan gelini izlemeye başladım. O beni görmüyordu fakat ben onu hem görebiliyor, hem de telefonda konuştuğu şeyleri duyabiliyordum.

"Evet, Yeon Min-ahh... Şu düğün bitsin işlerim çıkmış gibi geleceğim Paris'e yanına, merak etme. Evet evet, babam ve diğerleri hiçbir şeyden şüphelenmiyor ve gerçekten Jin'i sevdiğim için onunla evlendiğimi sanıyorlar."

Dedikleriyle beraber gözlerim kocaman açılırken, şaşkınca yutkundum. Jin'i gerçekten sevmiyor muydu yani? O zaman neden evleniyordu ki onunla? Paraya ihtiyacı olan biri de değildi ki hani zengin biriyle evlensin.

"Merak etme, rolümü iyi yapıyorum. Babam biricik üvey kızını, ülkenin ileri gelen cerrahlarından biriyle evlendiriyor ve bu gurur sayesinde şirketin büyük bir kısmını üzerime yapacak. Zaten yaşlandı, elini ayağını çekecek yakında bu işlerden ve o zaman ben de hemen boşanacağım zaten Jin'den. Bütün bunları daha önceden de konuşmuştuk aşkım, o yüzden lütfen her seferinde bunları kafana takarak üzme kendini."

Arada bekleyip karşı tarafı dinledikten sonra tekrar tekrar konuşmaya başlayarak kurduğu cümlelerle beraber, şaşkınlığım da iki katına çıkmıştı. Ben onun, bu ünlü iş adamının üvey kızı olduğunu bilmiyordum.

Yani anladığım kadarıyla, proje için yapılacak bir evlilikti bu ve aslında Jin'i hiç sevmiyordu. Nedense, içimin birden rahatladığını hissederken istemsizce gülümsedim. Aslında biz, kötü bir şey yapmıyorduk.

Aksine, Jin'i sahte bir evlilikten kurtarıyorduk...

Tam bu sırada, gelinin benim olduğum tarafa doğru bakmasıyla korkuyla geriye kaçtım ama artık çok geç olmalıydı ki, beni fark etmişti. Aptallığım karşısında elimle yüzümü sıvazlamak istemiştim o an.

Endless LoopWhere stories live. Discover now