Eğer aşkım galip gelirse, Taehyung'u tamamen kaybedebilirdim ve bu isteyeceğim en son şey bile değildi. Onun, benim hayatımdaki yeri çok farklıydı ve ben onu kaybetmeyi göze alamazdım.

Eğer gururum galip gelirse de, Yoongi'yi tamamen kaybetmiş olurdum. Hoş, beni aldatan birini kaybetmek aslında o kadar da büyük bir kayıp sayılmazdı fakat kalbime söz geçiremediğim için olsa gerek elimden de hiçbir şey gelmiyordu.

Şu an için, sanki küçücük bir kutunun içinde sıkışıp kalmıştım ve bu kutunun içinden de asla çıkamayacakmışım gibi hissediyordum ne yazık ki.

❦❦❦

Lisa'dan;

Elimdeki kahveden bir yudum daha aldığımda, havanın önceki günlere nazaran daha güzel olması istemsizce mutlu olmama sebep olmuştu.

Kış bitmek üzereydi ve bahar yavaş yavaş bizi selamlamaya başlamıştı. Şirkete gitmek için evimden çıkmış, önce bir şeyler atıştırmış ardından da kendime bir kahve alarak şirketin yolunu tutmuştum.

Evim buraya çok uzak olmadığı için, havalar güzel olduğunda yürüyerek gitmeyi tercih ediyordum. Genellikle yürürken daha çok zamanım oluyor ve kafamı karıştıran bütün düşünceleri rahat rahat ölçüp tartabiliyordum.

Ayrıca, dünden beri çektiğim baş ağrısına belki de temiz havanın iyi gelebileceğini düşünerek yürümenin en iyisi olduğuna karar vermiştim.

Aklıma birden dünkü kız geldiğinde -adını bile öğrenmediğimi eve gittiğimde fark etmiştim- bıkkınca birkaç saniyeliğine gözlerimi kapattım ve daha sonra açarak derin bir nefes alıp verdim.

Aslında bu kadar kaba olmayı sevmezdim karşımdakilere karşı ama o an öyle olmam gerekiyormuş gibi hissetmiştim ve bu yüzden de öyle davranmıştım.

Her zaman iyilikten yana bir birey olsam da, bazen bu iyilik insanların başlarına iş açabilirdi. Bunu birçok kez başka insanlardan deneyimlemiştim ve bu yüzden de o kıza karşı daha temkinli yaklaşmıştım.

Ayrıca, dün yaşanan şeylere üzüldüğümden dolayı mı bilmiyorum ama eve gittiğimde başıma feci derecede bir ağrı saplanmıştı ve bu ağrı öyle keskindi ki, beynimde şimşekler çakıyormuşçasına bir his bırakmıştı.

Aslında çok fazla başı ağrıyan bir insan değildim ve sırf bu yüzden bu duruma da bir anlam verememiştim. Kafamda birden dünkü kızın sesi yankılandığında ellerimle yüzümü sıvazlamak istedim.

"Ve, ölümden bahsetti. Bende dahil olmak üzere rüyamda hikayelerini gördüğüm bu insanların kısa bir zaman içerisinde öleceklerinden bahsetti."

Dediklerinden her ne kadar etkilenmek istemesem bile yine de düşünmeme engel olamıyordum. Sonuçta hiç tanımadığınız biri gelip size kısa bir zaman içerisinde öleceğinizi söylese, bu ister istemez sizin de kötü etkilenmenize sebep olurdu.

Ayrıca bir de paralel evrenlerden, bunları rüyalarında gördüğünden ve beni de oradan tanıdığından falan bahsetmişti. Bu hiç ama hiç inandırıcı gelmiyordu bana. O yüzden, hâlâ beni kandırmaya çalışan bir dolandırıcı olduğunu düşünmeden edemiyordum doğrusu.

Sonuçta, biz bir bilim kurgu filminin içerisinde değildik ve bu anlattıklarının gerçekleşme imkanı neredeyse yoktu. Hatta neredeyse değil, bu anlattıklarının gerçekleşmesi imkansızdı.

Düşüncelerimin içinde boğulurken başıma giren keskin ağrıyla beraber yerimde inledim ve ellerimi başıma çıkararak bastırdım. Sanki dünkü ağrıların hepsinin toplamı gibi olan bu ağrı gözlerimin dolmasına ve etrafı bulanık görmeme sebep olmuştu.

Birkaç saniye sonra ağzıma gelen metalik tatla beraber, burnumun kanadığını fark etmiştim ve bu iyice korkmama sebep olmuştu. Başımda öyle bir ağrı vardı ki şu anda, ne bir adım ileriye ne de bir adım geriye gidebiliyordum.

Ellerimle başıma bastırmaya devam ederken bundan ne zaman kurtulacağımı düşünmeye başlamıştım ki, bir süre sonra gözlerimin yavaşça kapandığını ve yerin ayağımın altından kaydığını hissettim.

Yere çakılacağım anı beklerken, tahmin ettiğim şey olmamış ve tam bilincim kapanmak üzereyken bir çift güçlü elin beni belimden yakaladığını fark etmiştim. Son hatırladığım şey ise, bu ellerin sahibinin gür ve etkileyici sesiydi.

"Hanımefendi! Hanımefendi, iyi misiniz?!"

༄༄༄

Endless LoopWhere stories live. Discover now