Ben hâlâ şaşkın bir şekilde onu izlerken o ise gayet kibar bir şekilde konuşmamı bekliyordu. Ayrıca gamzeleri, en az rüyalarımdaki kadar gerçekti ve bu ister istemez insanı büyülüyordu.

"Ben, şey..."

Ne demem gerektiğini, nereden başlamam gerektiğini bilmiyordum. O yüzden saçmalamaktan başka da hiçbir şey yapamamıştım.

Halimi anlamış olacak ki içten bir şekilde gülümseyerek, "Pekala, anladığım kadarıyla bunu anlatmak sizin için pek kolay değil. Şöyle yapalım o zaman, bir bütün olarak değil de anlatabildiğiniz kısımları anlatmaya çalışın. Daha sonrasında olayın tamamını çözmeye çalışırız zaten, hiç merak etmeyin." diyerek benden bir cevap beklemeye başladı.

Adam haklıydı. Ne diyecektim ki ona? Seni kaç aydır rüyamda görüyorum biliyor musun Kim Namjoon mu?

"Ben, yaklaşık 7-8 aydır garip rüyalar görüyorum. Yani garip derken paranormal olaylar gibi değil. Sanki başka bir hayattaymışım gibi, hiç tanımadığım insanları ve de hikayelerini görüyorum. Bazen bu hikayelere ben de dahil olurken bazen ise uzaktan seyirci oluyorum. Yaşadıkları acıyı da sevinci de hissediyorum ve bu beni gerçekten çok zorluyor."

Anlatırken gözlerimin dolduğunu hissetmiştim fakat bunu umursamadım. Daha anlatacak çok şey vardı belki de ama sadece bu kadarı dökülebilmişti ağzımdan.

"Başka hikayeler mi dediniz? Üstelik hiç tanımadığınız insanların hikayeleri öyle mi?"

Dedikleriyle başımı olumlu anlamda sallayarak, "Sadece tek birini tanıyorum, çok yakın bir arkadaşımdır kendisi. Onun haricinde gördüğüm hiçbir insanı tanımıyorum." dediğimde şaşkınca bana bakmaya başladı.

"Durumum o kadar mı vahim Namjoon Bey? Öyle bir bakıyorsunuz ki korkmaya başladım."

Transtan çıkmış gibi kafasını iki yanına salladı ve ayağa kalkarak kapıya doğru ilerledi. Kaşlarımı çatarak ne yaptığını anlamaya çalışırken o ise kapıyı açmış, "Bugünkü diğer randevuları iptal et Eunbi. Ben demeden de odama kimseyi alma lütfen." dedikten sonra tekrardan kapatarak kilitlemişti.

Hem korku hem de tedirginlikle ayağa kalktığımda o ise bana doğru dönmüştü. "Sakin ol, sadece durumun tahmin ettiğin kadar basit bir durum değil ve bizim bunu uzun uzun konuşmamız gerekiyor."

Sizli bizli konuşmayı bir kenara bırakmasına mı şaşırsam yoksa bu yaptığına mı şaşırsam işte bundan emin değildim. Yerine geçip oturduğunda kafamı iki yanıma salladım ve kendime gelmeye çalışarak, az önce kalktığım yere tekrar oturdum.

"Ölüm..."

Dediğiyle beraber tedirgince kafamı kaldırıp ona baktığımda o ise boş gözlerle önündeki deftere bakıyordu. "Ne yani ölecek miyim?!"

Korku tüm bedenimi ele geçirirken ona yönelttiğim soru karşısında gözlerini bana çevirmiş ve hafif hüzünlü bir şekilde bana bakmaya başlamıştı.

"Sadece sen değil, rüyanda hikayelerini gördüğün herkes sırayla ölecek. Belki bir intihar, belki de bir trafik kazası... Ama bir şekilde hepsi ölecek!"

Dedikleriyle kanım sanki bedenimden çekiliyormuş gibi hissederken, gözlerimi kırpıştırarak ona bakmaya devam ediyordum. "N-ne?! N-nasıl yani?!"

Kekelememe engel olamazken o ise bıkkın bir şekilde ellerini gözlerine çıkartarak, gözlerini birkaç saniye boyunca ovaladı. Daha sonrasında ise tekrardan bana bakarak kafasını iki yanına salladı ve konuşmaya başladı.

"Senin durumunda olan bir hastam vardı. Aynen bu anlattıklarını anlatmıştı o da ama ben olayın ciddiyetinin farkında değildim. Evet yardımcı olmaya çalışıyordum ama hiç yeterli değildim. Bana rüyalarında gördüğü insanları tek tek anlatırdı, onları bir süre sonra gerçek hayatta gördüğünü bile söylerdi. Ama aşık olduğu insanı asla göremediğini, onu asla bulamadığını da söylerdi. Bir süre sonra ne oldu biliyor musun?"

Dedikleriyle kafamı iki yanıma sallayarak devam etmesini bekledim. "Hem o hem de anlattığı diğer kişiler 9 ay içerisinde öldüler. Ölüm hep vardır evet ama bu kadar tesadüf çok fazlaydı. Çok hem de..."

Nefesimin daraldığını hissederken, onun ise gözleri hafiften dolmuştu. Belliydi hastasını kurtaramadığı için çok üzüldüğü. Korkudan olsa gerek gözümden bir iki damla yaş düştüğünde elimin tersiyle sildim.

"Hayır hayır, bunlar saçmalık! Ben o kişiyle aynı şeyleri yaşamıyorum! Ben, iyiyim! İyiyim ben işte ya hiçbir şeyim yok!"

Anlık şokla ne saçmaladığımı bile anlamadan ayağa kalkıp kapıya doğru ilerlemeye başlamıştım. Hiç ama hiç inanmak istemiyordum bu anlattıklarına. Ayrıca inansam bile, onu da rüyamda görüyordum.

Ne diyecektim ki ona? Sen de ölecekler arasındasın Namjoon mu?

"Jisoo, lütfen sakin ol! Bak, ben o hastamdan sonra kafayı yemek üzereydim ve hiç olmadığı kadar araştırma yaptım. Paralel evrenler olabileceğini düşündüm. Daha sonrasında anladım ki aslında bu gördükleri, paralel evrendeki hayatlarıydı. En sonunda ise belki bir çözümün olabileceğini gördüm. Evet kesin bir çözüm değil ama denemeye değer bir çözüm."

Dedikleriyle beraber yaşlar akmış gözlerimle ona bakarken o ise kolumdan tutmuş gitmemi engellemeye çalışıyordu. Gözlerimi kırpıştırarak çaresizce, "Neymiş peki o?" dediğimde derin bir nefes aldı.

"Gerçek aşk..."

Tam bu sırada açılan kapı ile her ikimizin de gözleri oraya dönerken, gelen kişiyle gözlerimin daha da büyümesi bir olmuştu. Bugün için bu kadarı çok ama çok fazlaydı gerçekten de.

"Namjoon, odaya kimseyi alma demişsin kusura bakma böyle girdim ama düğün davetiyemi bizzat kendim vermeden gidemezdim dostum."

༄༄༄

Endless LoopDonde viven las historias. Descúbrelo ahora