İki dosyanın raporunu bilgisayara geçirmiş, üçüncüsünü halletmek üzere elime almışken şirketten içeri giren kişiye gözlerim çevrildi. Daha doğrusu sadece benim değil herkesin gözü oraya çevrilmişti.

Kim Dünya Güzeli Jennie...

O kadar seksi bir kadındı ki, şirketteki çoğu insanın -ben de dahil- onun gibi olmak istediğine yemin edebilirdim. Taehyung'dan sonra şirketin ikinci ortağı olan Jennie, güzel olmasının yanında oldukça da kibirli bir insandı.

Beni gördüğünde hafifçe baştan aşağı süzdüğünü fakat sonradan umursamayarak odasına gittiğini görmüştüm. Birazcık gururumu kırsa da bu durum, alışmıştım artık. O yüzden fazla umursamamaya çalışıyordum.

Aradan geçen birkaç saatle beraber dosyaların hepsini tamamladığımda gözlerim aşırı derecede yanıyordu. O kadar uzun süre bilgisayara bakınca, yanmasa şaşırırdım zaten.

"Bu akşamki toplantı için hangi şirketten geleceklermiş, duydun mu?"

Ne ara yanıma geldiğini anlayamadığım Young Hee, elindeki kahveyi bana doğru uzatırken hafifçe gülümsedim ve teşekkür ederek elinden aldım. Bir iki yudum kahve içtikten sonra masaya koydum ve gözlerimi ovuşturmaya başladım.

"Kim geliyormuş ki?"

Kimin geldiğiyle çok ilgilenmesem de Young Hee'nin benden bir cevap bekleyen gözlerine karşılık onu kırmak istemediğim için bu soruyu sormuştum. İnsanları kırmak hiç bana göre değildi.

"STS Holding'ten geliyorlarmış bugün toplantıya ve bil bakalım o şirketin Ceo'su kim?"

Sorusu karşısında kaşlarımı hafifçe çatarak, dudaklarımı büzdüm ve, "Bilmiyorum, kim?" diyerek bir açıklama yapmasını bekledim. Ne yalan söyleyeyim, azıcık merak etmeye başlamıştım kim olduğunu.

"Min Yoongi tabii ki! Nasıl bilmezsin o kadar ünlü bir şirketi ve oranın Ceo'sunu ya Lisa?!"

Demek, 'buz prens' olarak adlandırılan Min Yoongi bu şirketin Ceo'suydu. Adını çok duymuştum fakat hangi şirkette olduğunu bilmiyordum. Zaten çoğu şeyi bilmezdim şirketlerle alakalı. Açıkçası, sekreter olmaktaki tek amacım, sadece para kazanmaktı.

"Bizim şirketle önemli bir iş yapmak için gelecek o zaman bugün. Çünkü bana verdikleri dosyalar öyle. Az önce bilgisayara raporlarını geçirirken fark ettim de."

Benim dediğimle beraber, kafasını hızla aşağı yukarı sallayan Young Hee'nin heyecanı hafiften gülümsememe sebep olmuştu. Hayat dolu bir insandı. Ayrıca, oldukça güzel bir kızdı.

Uzun boyuyla, alımlı yüzüyle ve de kızıl saçlarıyla beraber gerçekten de çok hoş duruyordu. Sadece tek bir kötü yanı vardı ki, o da fazlasıyla meraklı biri olmasıydı.

Bir de, o da benim gibi Kim Taehyung'un hayranlarındandı...

"Jennie Hanım ile aralarında bir sorun varmış sanırım Yoongi Bey'in. Ortalıkta böyle bir dedikodu dolanıyordu. Yani bu, ne kadar doğrudur bilemem tabii."

Aklınızın ucundan dahi geçmeyecek, her türlü dedikoduyu bilecek ya da öğrenebilecek bir insandı Young Hee. Gerçekten bunu nasıl yaptığını anlayamıyordum ve her seferinde şaşkınlıkla onu izliyordum.

"Yalandır o ya. Hem aralarında sorun olsa, niye iş konuşmak için şirkete gelsin ki adam? Bir de böyle düşün."

Dediğim mantıklı gelmiş olacak ki kafasını aşağı yukarı salladı. Masada duran kahvemi elime alarak bir iki yudum daha içtim. Bu sırada Young Hee ise konuşmaya başlamıştı.

"Belki de Jennie Hanım'ı daha çok sinir etmek için geliyordur şirkete? Hem ne derler en büyük aşklar nefretle başlar. Sonunda deli gibi aşık olurlar belki birbirlerine, ne biliyoruz yani?"

Dediğiyle kafamı iki yanıma sallayarak güldüm. Çok geniş bir hayal gücüne sahipti gerçekten. Hayır belki de Min Yoongi, Kim Jennie'yi hiç tanımıyordu yani. Ama Young Hee, burada onlar için 2 sezonluk bir dizi konusu bulmuştu bile.

Omuzlarını silkerek kahvesini içtiğinde, birden müdirenin sesini duymamızla beraber her ikimiz de oraya doğru döndük. Young Hee, bacak bacak üstüne atarak oturduğu masamdan hızla inerken, ben ise ayağa kalkmıştım.

Bu kadından gerçekten ikimiz de çok korkuyorduk...

"Kusura bakmayın kızlar keyfinizi bölüyorum ama yapmanız gereken işler var bildiğiniz üzere! Lisa, dosyalar hazırsa Taehyung Bey'e götür bir an önce! Toplantıya az kaldı, hızlı ol biraz! Young Hee, sen de işinin başına dön!"

Müdire, her zaman olduğu gibi ikimize de yargı dağıtırken biz ise kafamızı aşağı yukarı sallamaktan başka hiçbir şey yapamamıştık. Young Hee, masasına dönerken ben ise az önce çıktı alınması için yolladığım belgeleri toparladım ve Taehyung'un odasına doğru ilerlemeye başladım.

Kapısının hafiften aralık olduğunu gördüğümde, kapıyı tıklatmaya çalıştım ama ellerim dolu olduğundan çok ses çıkaramamış olmalıydım. Bunu umursamayarak içeri girdiğimde gördüğüm görüntüyle gözlerim kocaman açılırken, elimdeki dosyalar da bir bir yere dökülmüştü.

Odadaki iki çift göz bana dönerken, ben ise hâlâ şaşkınca onlara bakıyordum. Uzun bir süre daha bu şaşkınlığı üzerimden atabileceğimi de hiç sanmıyordum doğrusu.

Sonuçta odadan içeriye girdiğimde, Kim Taehyung ve Kim Jennie'yi ateşli bir şekilde öpüşürken görmeyi hiç ama hiç beklemiyordum!

༄༄༄

Endless LoopWhere stories live. Discover now