Bölüm 1• karanlık ile ilk dans

2.7K 132 77
                                    


Ayaklarımı yatağımdan aşağı sarkıtıp dağınık,yüzüme yapışmış olan saçlarımı gelişi güzel geriye attım. Saat kaçtan beri uyuyordum, hangi gündeydik? Gram fikrim yoktu. Kuruyan dudaklarımı ıslatırken parmak uçlarımla yerde daireler cizerek terliklerimi uzun bir süre aradım. Yatağımın altındaki canavar benimle alay ediyor olmalıydı. Derin bir iç çekip bakışlarımı zemine indirdiğimde terliklerimi gördüğüm yerde ayaklarımı gezdirdiğime yemin edebilirdim. Ufak bir sinir krizi eşliğinde ayaklarıma geçirdiğim terliklerimi sürüyerek odamdan çıktım. Evde asla çıplak ayakla dolaşmayan ruh hastası tek ben olamazdım. Bu düşünceme kimsenin yanıt veremeyecegini bilsem de olduğum yerde bir iki dakika dikilerek beklemekten de sıkılınca aptal bir sırıtışla karşımdaki odaya yöneldim. Sonuna kadar aralık olan kapıdan selin'i kuzenimi görebiliyordum. Önüne açtığı bilgisayarına o kadar odaklanmıştı ki kapısının önünde zebani gibi dikilen beni gorememişti.
Doğrusu bu aralar normalden daha da dalgındı. Çok görmüyordum bu durumu. Annesi ile babasını kaybettiği günden beri o içten gülüşünün altında hep bir yorgunluk hep bir burukluk saklıyordu. Bazı geceler çırpınişlarına uyanıyordum. Sessizce yanına gidip sıkıca sarılıyordum ona söyledigim gibi tüm ailesini kaybettikten sonra yalnız kalmasına gönülleri razı gelmeyen annem ile babam bizimle yaşamasını teklif etmişlerdi. Fakat başka ailelelerin yanında rahat edecek bir tip olmayan selin bu teklifi de reddedince babam benim fikrim olan ikimizin ayrı eve çıkma düşüncesini bir nevi kabul etmek zorunda kalmıştı. Bunları düşünürken kapının pervazına yaslanmak adına vücudumu serbest bıraktığımda ufak bir ayı olduğumu unutmuş olmalıydım ki ağırlığımı hesaba katmadıgimdan bedenim ile kapı arasına sıkısan kolumun acısıyla yüzümü buruşturdum.Ağzımdan firar eden ufak bir nidayla da Selin in dikkatini üzerime cekmeyi başarmıştım.

" öldüğünü düşünmeye başlamıştım Esin varol"dedi Kıkırdayarak, yaptığı dağınık topuzundan firar eden sarı saçlarını sallarken gülümseyerek yatağının ucuna oturdum

" üç günden beri odamın penceresini dahi açmıyorum" dedim,sahte bir sinirle dağınık yorganının ucunu avcumun içine alıp sıkıştırdım. " kafayı yemeye ramak kaldı" derken de yorganın ucunu şakağıma dayayıp sahte silahımı ateşler gibi yapıp gözlerimi kapamıştım. Sımsıkı yumduğum gözlerimle hiçbir şey göremezken çıkan sesten bilgisayarını kapattığı anlaşılıyordu

" cuma günü okula gitseydin sıfatına tükürdügüm" dedi,Söylediği şeye kaşlarım çatılır gibi olmuştu fakat kavga etmeye halim olmadığından hemen umursamaz esin olmaya karar vermiştim. elimdeki yorganı çekiştiriyorken Tek gözümü açıp ona baktım

" ne farkeder ?" dedim işaret Parmagimla açık kapıdan odamı gösteriyordum " o zaman bu lanet olası pencere iki gündür acilmayacaktı ki evde geçen bir dakikanin okulda yedi yıla tekabül ettiğini duymuştum" dediğimde Aklıma gelen şeyle gülümseyip gözlerimi kocaman açarak ona doğru yaklaştım "Bu konu hakkında sen ne düşünüyorsun peki inek? Aksatmadan okula giden sensin." diye eklediğimde ise Ahenkle bir indirip bir kaldırdığım kaşlarıma gözlerini devirip sahte oldugu belli olan bir sinirle alnıma vurdu "ahh unutmuşum"dedim gülmemek adına yüz kaslarımı sıkıyordum " Ulaş vardı değil mi okulda" derken berbat bir oyunculukla elimi başıma götürdüğümde sırtındaki yastığı alıp kucakladı

"Sadece iş için görüşüyoruz. Onun dışında baya gıcık bir tip"dedi, cümlesinin sonuna doğru ulaş aydın yerine yastığı boğmuştu sanırım. Birbirlerinden pek hazetmediklerini biliyordum ama tatlı bir atişmaydi bu.Kesinlikle hoşlanıyorlardı birbirlerinden ama aptal bir gurur yüzünden hiçbir şekilde bunu kabullenmiyorlardı

Kapının zili selini hayal dünyasından uyandirırken beni hiç ilgilendirmiyorcanına selinin gidip kapıyı açmasını bekledim. Tembellikde benimle yarışmaması gerektiğini biliyordu ki zorlamadan yatağından kalkıp odasından çıktı.

"Kapıyı kapatma da geleni dinleyeyim " dedim ne kadar tembel olursak olalım içimizdeki meraktan da bir türlü vazgeçmiyorduk arkasını dönmeden havaya kaldırdığı eliyle hareket çekip kapıyı sert bir şekilde kapadı.

" Şarap çanağına sıçtım kızım senin!" diye cırladığımda zor bela gömüldüğüm yataktan kalkıp düşmekte olan şortumu kaldırarak kapıya yöneldim. Terliklerimi bile giymemis çıplak ayakla intikam almaya gidiyordum.

bakın ben, çıplak ayakla!

" donuna koyduğum!" diyerek sesimin evi doldurmasına izin verdiğimde çoktan merdivenlere yönelmiştim. korkuluga kıçımı yerleştirip kaydığımda ise gelenin kesinlikle beni duyduğundan emindim. ama bu esin varolun umrunda mıydı? Belki. Sonuçta babam falan da olabilirdi. Merdivenlerin sonuna gelirken dış kapıya doğru kafamı sündürdüm. Selin Simsiyah giyinimli bir adamla konuşuyordu. saçlarımı kulaklarımın arkasına alıp yanlarına doğru yürüdüğümde miyopluğum yüzünden göremediğim selinin elindeki siyah kutuyu daha net görmeye başlamıştım.

" hayırdır ?" Dedim mahalle karısı edasıyla elimi bel boşluğuma yerleştirdim. Atabildiğim en pis bakışlarla ben kapıda ki adamı,o da beni süzüyordu. Yesilin en koyu rengiyle attigi sert bakışlarına eşlik etmek gitgide zorlaşıken araya selin girdi.

" ulaşın arkadaşı. Yağız... Yağız Karayel" dedi,Bunun üzerine Yağız dediği adam bakışlarını benden çekip Selin e başıyla selam verirken sanki orada hiç yokmuşum gibi beni umursamayıp arkasını döndü. Yürümeye başladı. Belimdeki elimi indirip Selin'e döndüğümde arıza çıkarmamam için gözlerimin içine bakmasına gülümseyip kaşlarımın çatılmasına izin verdim. Vakit içimdeki içimdeki cingeneyi salma vaktiydi.

" Hey! " diye bagirdim,beni duymasını ümit ediyordum. bir iki saniyeligine de olsa adimlarıni yavaşlatmıştı ama arkasını dönmeye tenezzül bile etmemişti. Sinir katsayım her geçen sürede biraz daha artarken

"Sana diyorum çimen göz "diye bağırdım. Bunun üzerine ellerini siyah kot pantolonunun ceplerine yerleştirip arkasını dönerken aramızdaki mesafeyi kapatmak adına hızlı adımlarla yanına gidip gri boyalı saçlarımı geriye attım

" Esin varol" derken elimi uzattığımda söylediğim şeyin neresini anlamamıştı bilemiyordum ama yılmadan devam ettim " tanıştığıma memnun oldum" dedim, hala boş bakışlarla yüzüme baktığında ciddi ciddi bir sıkıntısı olup olmadığını düşünmeye başlamıştım. Fakat daha sonra keşke sıkıntılı olsaymış diyeceğim bir hareket yapıp uzattığım elime alayla bakarak yüzüne belli belirsiz bir gülüş yerleştirdi. Varla yok arası bir şeydi bu gülüş ama bu ufak mimik hareketinde bile gamzesi ben buradayım diye bağırıyordu. Birden değişen havasıyla uzattigim elimden çektiği sert buz gibi bakışlarını yuzume çevirdi. Tamam selinin ulaşı anlattigina göre o da dunyanin en kasıntı insanları sırasında zirveye oynardi ama bu... bu yağız Karayel kesinlikle en başlarında bayrak sallayanı olmalıydı. Ellerini ceplerinden çıkarmadan omuz silkip yüzüme doğru eğildi.

"Bak gri kafa çoluk çocukla ugrasacak vaktim yok benim. " dedi,elinin birini cebinden çıkarıp baş parmagini avuç içime daha sonra da işaret parmağını elimin dışına yerleştirip bastırdığında Tarifsiz bir acı eşliğinde inledim. Bu durum onu tatmin etmişti sanırım çünkü yüzünde yine o belli belirsiz gülümseme oluşmuştu.

" ruh hastası mısın sen? " dedim güçlükle elimi parmaklarının arasından kurtardığımda elim çok acimisti ama su an ağlayarak onu daha da keyiflendirmeye hiç niyetim yoktu. Duruşumdan ödün vermeden ısrarla konuşmaya devam ettim

" insanlarla tanışmanın ilk kuralıdır senin ismin söyleniyorsa karşındakinin de adının söylenmesini beklemekisin" dedim "hani öğretmemişlerdir falan" derken göz kırptığımda rahatsız olduğunu yüzüme vururcasına yüzünü buruşturup olduğu yerde dikleşerek çıkardığı elini tekrar cebine sokup ilerlemeyi tercih etmişti. Ben ise ufak bir şokla gidişini seyrederken

" umarım davete seni getirmez " Diye sahte bir sitemle bağırdı. bunu söylerken elini arabasının kapısına götürdüğünde bu gereksiz havası beni delirtme boyutuna gelmek üzereydi. Sinirle dişlerimi sıkıp cırladım.

" geliyorum canım" derken onun gibi bağırdığımda şaşırtmayıp yine umursamadan arabasına binip gazı köklemişti. Aynı sinirle nefesimi dışarıya verdiğimde ise mantıklı olan soru zihnime düştü

Ne daveti ya?

AŞKIN GRİ HALİ  Where stories live. Discover now