M.2.38

116 21 3
                                    


*** 

Sen aşksın  
Bahar gibi gel bana 

*** 

      Ji Chang Wook ile günlerimiz hiç olmadığı kadar güzel geçiyordu. Bir peri masalından çalınmış günler yaşıyorduk. Medyadaki haberler çığ gibi büyümüştü. Ama Chang Wook endişelenmeme zaman tanımıyordu. Haberlere bakabildiğim tek zaman onun sete gittiği zamanlardı. O zamanlar bile vakit buldukça arayarak kendimi netizende kaybetmeme engel oluyordu. Zira kafayı yiyebilirdim. Bu süreçte tek beni medyadan uzak tutan Chang Wook değildi. Ma Roo ne kadar yoğun olursa olsun gün içinde bir kere yanıma geliyor ve tatlı dilli muhabbetleriyle beni oyalıyordu. Jung Woo kafenin mutfağından çıkmama izin vermiyor, sürekli bana yeni tarifler bularak dikkatimi başka yönleri çekiyordu. Ha Won ve Hoon bile balayında olmalarına rağmen sürekli arayarak beni çıldırtıyorlardı. Arkadaşlarımın her biri birer anaç tavuğa dönmüştü. Bense hepsine yetmeye çalışan tek bir yavru civcivdim. Ailemin de arkadaşlarımdan az kalır yanı yoktu. Annem ve babam sürekli beni arıyordu. İkisi aralarını bir parça düzeltmiş gibiydi. Canım abim Min Hyun ise son üç gündür bende kalıyordu. Benim için hava hoştu ama  bu durumdan en çok rahatsız olan Chang Wook olmuştu. Çünkü abim onun benimle kalmasına izin vermiyordu. Chang Wook bu durumdan fazlasıyla şikayetçiydi. Benimle geçirdiği zamanlar hatırı sayılır ölçüde azalmıştı. Her gece abim eşliğinde saat on ikiyi vurduğunda kapıdan istemeye istemeye uğurlanıyordu. O halleri aklıma gelince kendi kendime güldüm. 

"Vişneli kekimiz bitti." diye içeri giren Jung Woo ile hayat özetimi geçirdiğim anılarımdan ayrıldım. Kafamı hızla iki yana sallayarak şimdiki ana döndüm. Elimdeki unları temizlerken Jung Woo'ya cevap verdim. 

"Üzgünüm ama fırınlarda cheesecakeler ve yabanmersinli kekler var. Vişneli kek bugün bu ellerden çıkmaz. Çünkü poğaçaları yapmak üzereyim. Müşterilere başka bir şey sipariş vermelerini söyle, lütfen. İçerisi nasıl?" diye sordum cümlelerimin sonunda merakla. 

"Haddinden fazlasıyla kalabalık. Medya ile ilişkili olanları almıyoruz. Bazı insanların meraktan geldiği belli ama onlar için yapacak bir şey yok maalesef. Bu arada seni soran biri var. Yayın evinden geldiğini söyledi." dedi Jung Woo kapıya yaslanarak. Öfkeyle alnıma vurdum. 

"Aklımdan çıkmış. Çizimler için geleceklerdi. Bugün olduğunu unutmuşum." dedim öfkeyle. Önlüğümü çıkartırken Jae Young ahjusshiye döndüm. 

"Ahjusshi! Poğaçaları sana bırakıyorum. Gidip konuşmam gereken bir şeyler var." diye seslendim. Beni başından savar gibi elini sallayarak kendi mutfağımdan adeta beni kovdu. Ters biri gibi dursa da gerçekten ne kadar iyi biri olduğunu biliyordum. İnsanları terslemek onun için hobi gibiydi. Bundan hoşlandığını onunla tanıştığımda anlamış ve tüm terslemelerine rağmen ona her seferinde tatlı tatlı bakarak ve konuşarak bir yılın sonunda pes ettirmiştim. Ona içten bir gülümseme attıktan sonra Jung Woo ile birlikte kafeye geçtim. İçerisi fazlasıyla kalabalıktı. Gözlerin çoğu kafede görülmemiz ile birlikte bize döndü. Elim yüzüme giderken, 

"Yüzümde bir şey mi var? Cheesecake'in kreması mı bulaşmış yoksa?" dedim Jung Woo'ya dönerek. 

"Hayır, Yeom Mi. Yüzünde bir şey yok. Sadece onlar biraz meraklı. Muhteşem yıldız Ji Chang Wook'un kalbini çalan kadını fazlasıyla merak ediyorlar." dedi alaycı bir sesle. Koluna sertçe vurdum ama gülüşümü de bastıramadım. 

"Dalga geçme!" diye uyardım onu ama beni ciddiye alacağına bir saniye bile inanmadım. Kafede gözlerimi gezdirirken daha öncesinde gittiğimde de gördüğüm yayın evinin editörünü gördüm. Gülümseyerek yanına gittim. 

"Bayan Yoon Da Eun, hoş geldiniz! Nasılsınız?" dedim neşeli bir sesle. O da bana içten bir gülümsemeyle karşılık verdi. 

"Kang Yeom Mi~shi! İyiyim, teşekkürler. Siz nasılsınız?" dedi kibar bir sesle. 

"İyiyim, teşekkür ederim. Geleceğiniz aklımdan çıkmış. Lütfen, beni affedin." dedim özür dileyerek. Elin elimin üstüne koydu. 

"Lütfen, Kang Yeom Mi~shi buna gerek yok. Uzun zamandır birbirimizi tanıyoruz. Bunlar normal şeyler. Önemli olan şimdi karşımda olmanız. Öyleyse hikayeden konuşalım mı? Bu ay serinin üçüncü kitabını basmak istiyoruz." dedi anlayış dolu bir sesle. Gülümseyerek başımla onayladım ve kitap hakkında derin bir konuşmaya daldık. Öyle ki, ne insanların merak dolu bakışları ne de saat umurumda değildi. Sevdiğim bir konu hakkında konuşuyordum. Geri kalanın pek de bir önemi yoktu. 

Şarkı: Jung Dong Ha _ LOVE (Taptaze bir şarkı! Muhteşem bir ses! Aldı götürdü...) 

Merhaba Casperlarım, 

Herkese iyi geceler! Keyifler yerindedir umarım. Herkesin sağlıklı olduğunu umut ediyorum. Yarın erken kalkmam lazım ama uyku tutmadı ve buraya bir uğrayayım dedim. Kızımızın bunalımlarda geçirdiği bir bölüm oldu. Çünkü kendisi yazarın sinsi tarafıyla mücadele içinde. Çünkü yazar manyak. Çünkü yazar hep bir antin kuntin peşinde. O yüzden belirtmek isterim ki, ben bu ikiliyi üzmeden bu hikayeyi ufaktan bitirme düşüncesindeyim. Kafamda finale on bölüm var. Güvenebilirsiniz, mutlu bitecek. Ama onu geçersem bir şüphelenin derim ben. Onun dışında bu hikaye benim için çok önemli biliyorsunuz, kocam yani. O yüzden bitse bile ara ara küçük özel bölümler gelebilir. Üzülmeyin canlarım. Yeterince konuştum bence. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Sizleri çok seviyorum. Kendinize iyi bakın. 

Keyifli okumalar 

Deniz UZAY 

Mindeulle // Ji Chang Wook & Park Hae JinOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz