M.2.12

152 24 25
                                    


***

Kaç zamandır gizlenen kalbimi çıkar ortaya

***

      Vücudun her santiminde hissedebildiğim sızı beni tatlı uykumdan uyandırdı. Acıya karşılık derin bir iç çekerek gözlerimi açtım. Beyaz ve buz mavi arasında kararsız kalmış duvarlara baktım. Neredeyim, diye düşündüm kısa bir anlığına. Zihnim uyku mahmurluğu ile biraz bulanıktı. Yattığım yerden acının verdiği rahatsız his ile birlikte doğruldum. Çok kalkamadım çünkü üstümdeki renklerin berbatlığına ağlayacağım kadar kötü hastane önlüğünün içinden fırlayan kablolar bana engel oldular. Böylelikle nerede olduğumu anladım. 

      Wook'un yüzü belirdi gözümün önünde. Sonrasında ona söylediklerim düştü aklıma. Zihnimdeki bulanıklık dağıldı. Telaşla önlüğün arasından göğüslerime baktım ve iki göğsümün arasındaki dikişler her şeyin olup bittiğini söylüyordu. Zavallı kalbim, kim bilir hangi tıbbi atık kovasındaydı şimdi. İç çektim. Ardından şok dalgasıyla sarsıldım. Yeni bir kalp... Beni ürkütüyordu. Fazla tıkırındaydı. Elimi kalbimin üstüne koydum. Usulca atıyordu. Dudaklarımı büzdüm. Ben sorunlu kalbimi ve onun düzensiz atışlarını seviyordum. Boş odada göz gezdirdim. Kalbim değişince ben sevdiklerimi unuturum sanıyordum ama sanırım kalbi değişen sadece ben değildim. Gözlerimi devirdim. Yutkundum. Boğazım kupkuruydu. Fazlasıyla susamıştım. Kabloların yanındaki acil butonuna baktım. Hemen uzanıp bastım. O sırada da kendimi yatakta düzelttim. Kabloların izin verdiği ölçüde oturdum. İlk denememe göre gayet başarılıydım. Ayaklarımı kendime çektim. Ellerimi de kucağıma bıraktım. 

      Kısa süre içinde kapı telaşlı bir şekilde açıldı. İçeriye nefes nefese bir halde Doktor Park Hoon girdi. Yüzündeki endişe içimi ısıttı. Ama üstünün başının dağınık haline ve gömleğindeki yeni oluştuğuna emin olduğum kahve lekesine gülmek istedim. Oturan beni gören Hoon önce şaşkın bir şekilde baktı bana. Ardından rahatlamayla gülümsedi. Ama gözlerinde tedirgin bir bakış vardı. Nedenini merak ettim.

"Orada öyle dikileceğine bir baksana şu hastaya! Kalbi atıyor mu?!" dedim kaşlarımı çatarak. Bir an boş boş baktı yüzüme ama sonrasında kahkahayı patlattı. Yanıma gelip elimi tuttu.

"Ah, Yeom Mi! Beni o kadar çok korkuttun ki... Ömrümden beş sene aldın." dedi rahatlamanın dolu olduğu bir ses tonuyla. 

"Az bile almışım." dedim omuz silkerek. Güldü. O beni muayene ederken kapı tekrar açıldı. İçeri üstü başı dağınık biri daha girdi. Yorgun yüzü bana döndü. Kalbim hızla atmaya başladı. Yeni kalp ile ilgili tüm endişelerim uçtu. Yeni kalbim onu tanımıştı. Kalbim sahibini çok iyi biliyordu.

"Kalbini böylesine attırdığımı bilmiyordum." dedi Doktor Park alaycı bir sesle. İçeriye gireni o da görmüştü. Kapıdaki ise bana şaşkınlıktan büyümüş gözlerle bakıyordu. İnanamıyor gibiydi. Bir anda dizlerinin üstüne çöktü. Elleriyle yüzünü kapadı. Ağlamaya başladı. Gözlerim doldu. Onu bu kadar üzdüğüm için kendimden nefret ettim. Ama ellerini yüzünden çektiğinde ıslak yüzünde kocaman bir gülümseme gördüm. Rahatlamayla bir nefes aldım. Ayağa kalktı ve yanıma geldi. Elimi tuttu. Elleri buz gibiydi. Oysa karlı günlerde bile sıcacık olurdu. Diğer elimi de elinin üstüne koydum.

"Neden ellerin soğuk?" dedim telaşla. Bana baktı ve güldü.

"Gerçekten merak ettiğin tek şey bu mu?" dedi gülerek. Derin bir iç çektim. Uzun zamandır onu gülerken görmüyordum. 

"Beni ne zaman öpeceksin? Bir de bunu merak ediyorum." dedim başımı yana eğerek. Neşe dolu bir kahkaha attı. Yanımdaki Doktor Park da güldü.

"Yah, Yangteol! Sen ne gülüyorsun? İşini yap!" dedim ona dönüp kaşlarımı çatarak. Güldü. Ardından geri çekildi.

"Şimdilik işim bitti. Birazdan ağrı kesici ile geri döneceğim. O zamana kadar merakını giderirsen iyi olur." dedi imalı bir sesle. Ardından bana göz kırpıp odadan çıktı. Wook'a döndüm tekrar. Işıltılı gözlerle baktı bana. 

"Demek, seni ne zaman öpeceğimi merak ediyorsun." dedi yaramaz bir sırıtışla. Bana yaklaştı. Nefesini soluyabileceğim kadar yakınımdaydı. Arkamızdaki kalp atışlarımı ölçen cihaz delirmiş gibi ötmeye başladı. Wook makineye kısa bir bakış attı.

"Bu normal kalp atışın mı?" dedi gülerek.

"Değişse de hâlâ aptal bir kalbim var. Yine de onu kabul edecek misin?" dedim gülümseyerek ama yine de kararsız bir tonlamayla. Dudaklarımızın arasındaki mesafe kapanmadan önce ona son söylediğim ve aramızda bir yemine dönmüş sözleri söyledi.

"Aptal değil, dünyanın en güzel kalbi o. Ve bana ait." dedi aşk dolu bir sesle. Dudaklarımız hiç ayrılmazcasına birleşti.

Şarkı: Cosmoshippie_ Maybe I Like You   

Casperlarım,

İyi geceler herkese! Alın size mis kokulu bir bölüm! Azıcık aşktan delirin istedim. Bir süreliğine vaadedilen topraklarda dolaşacağız. Tadını çıkarın. Bu aralar mutlu mutlu bölümler olacak. Tam sevdiğiniz gibi... Umarım hoşunuza gider. Sonunda kavuşturdum. Ama sonrasında ne hinlikler yaparım, bilinmez artık. O zamana kadar mutluluktan uçun bakalım. Okuduğunuz için teşekkür ederim, bebeklerim. Sizleri çok seviyorum. Kendinize cici bakın.

Saranghae

Deniz UZAY   

Mindeulle // Ji Chang Wook & Park Hae JinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin