M.1.29

236 26 13
                                    

***

Sen hala kalbimin içindesin.

***

"Hadi ama Yeom Mi! İki kere yaptık, yetmez mi?" dedi Chang Wook bezgin bir sesle.

"Hayır, yetmez. Bir daha yapacağız. Biraz daha sert olman lazım. Porselenden değil, birtanem." dedim tatlı bir sesle.

"Hiç umudum yok!" dedi omuzları çökerken.

"Umutsuzluğa kapılma. Odaklanman gerekiyor. Tüm düşünceleri beyninden at ve sadece buraya odaklan." dedim cesaretlendirici bir sesle.

"Benim üstümdesin." dedi iç çekerek. Gülüşüme engel olamadım.

"Ama ben bunu çok uzun zamandır yapıyorum." dedim omuz silkerek. (Algınızda bir problem yok, yazar fesat :D)

"Yine kazanacaksın." dedi ellerini göğsünde bağlayarak. Bir kahkaha daha attım. Ardından makineye para atıp tekrar önüne geçtim. Lunaparka gelmiştik ve ben tüm hainliğimle onu boks makinesinin önüne çekmiştim. İlk başta Chang Wook güven patlaması yaşamıştı ama puanımı görünce duraksamıştı. Ve şimdi üçüncü vuruşlardaydık. Chang Wook moral olarak çökmüştü.

"Bunu nasıl yapıyorsun, anlamıyorum. Küçücük bir şeysin sen. Nasıl böyle bir güç çıkıyor senden?" dedi hala inanamayarak.

"Aslında sandığın kadar güçle alakalı bir şey değil. İyice odaklanman ve tek bir nokta seçmen gerekiyor. Tüm gücünü yumruğuna yönlendirebilirsen, küçük de olsan etkili bir vuruş yaparsın." dedim ve tekrar yumruk atma makinesine döndüm. Derin bir nefes aldım ve bir yumruk attım. Puan hızla yükselirken Chang Wook daha da somurttu. Ellerini cebine koyup,

"Kesinlikle bir daha vurmayacağım. Hadi gidelim." dedi geriye doğru iki adım atarken. Onu daha fazla zorlamadım. Hemen yanına gidip koluna girdim ve kafamı omzuna yasladım.

"Sırada hangi oyuncak var?" dedi kafasını kafama yaslarken. Sesi daha iyi geliyordu. Gülümsediğini hissedebiliyordum.

"Bilmem, fark etmez benim için. Sen seç." dedim omuz silkerek.

"Lunaparkları sevdiğini söylemiştin. O yüzden buradayız. Şimdi ise seçimi bana bırakıyorsun. Kafam karıştı." dedi yürümeyi keserek. Hafifçe geri çekilip yüzüne baktım.

"Küçükken ne zaman canım sıkılsa ya da kendimi yalnız hissetsem buraya gelirdim. Oyuncaklar için değil, buraya gelen insanlar için gelirdim. Biraya gelen aileleri izlerdim. Onları izledikçe hayaller kurar ve mutlu olurdum. Bu yaşıma kadar daha hiç bir oyuncağa binmedim. Çünkü oyuncaklar hiçbir zaman ilgimi çekmedi." dedim hüzünlü bir gülümsemeyle. Chang Wook bir an acıyla baktı yüzüme. Başta bana acıdığını düşündüm ama sonrasında hızla beni göğsüne çekip sarılınca böyle olmadığını anlamıştım. Üzülmüştü benim için. Daha ne isterdim ki? Benim için üzülüyordu bile.

"Madem ilk defa bineceksin. Bu dönme dolap olmalı." dedi beni kollarıyla sıkıca sararken.

"Beni tepesinde öpecek misin?" dedim meraklı bir sesle. Filmlerde ve dizilerde hep böyle olurdu. Chang Wook hızla geri çekilip şaşkın gözlerle bana baktı.

"Ne?" dedi sesini yükselterek. Zaten onun kamuflajını yapması zor olmuştu. Bağırarak kim olduğunu göstermeye çalışıyordu sanırım.

"Sessiz ol." dedim işaret parmağımı dudaklarıma götürerek. Yeni fark etmiş gibi bir an panikle etrafına bakındı. Kimsenin bakmadığını görünce tekrar bana dönüp başındaki şapkayı biraz daha aşağı indirdi.

"Dönme dolaba bunun için binilmiyor mu?" dedim gözlerimi açarak. Chang Wook güldü.

"Evet, Mindeulle. Dönme dolabın yapılış amacı bu zaten." dedi hafif alaycı bir sesle.

"Benimle dalga geçiyorsun." dedim dudak bükerek.

"Ve bundan zevk alıyorum. Biliyorsun, ben kötü adamım." dedi gülerek.

"Binmiyorum seninle dönme dolaba." dedim kollarımı göğsümde bağlayıp omuzlarımı silkerken. Chang Wook koluma dolanmış elimi kolaylıkla çekti. Ardından elimi sıkıca tutup hızlı adımlarla dönme dolaba doğru ilerledi. O gün tam tamına dört tur dönme dolaba bindik.Chang Wook beni tam tepede her seferinde öpmüştü. Kalbim patlayacak gibi olmuştu hepsinde. İlk defa bindiğim bu oyuncak bana hayatımın en mükemmel en aşk dolu gününü yaşatmıştı.

Şarkı: BTS_Just One Day

하루만 너와 내가 함께할 수 있다면

Yalnızca bir gün, sen ve ben beraber olabilsek

하루만 너와 내가 손잡을 수 있다면

Yalnızca bir gün, seninle el ele tutuşabilsek

하루만 너와 내가 함께할 수 있다면

Yalnızca bir gün, sen ve ben beraber olabilsek

하루만 (하루만)

Yalnızca bir gün (Yalnızca bir gün)

너와 내가 함께할 수 있다면

Sen ve ben beraber olabilsek

Casperlarım,

Nasılsınız? Yine 48 saat sonrasında buradayım. Çiçekli böcekli bir bölüm oldu. Bir bölüm daha böyle gelebilir. Benlik bölümler değil aslında ama Chang Wook olunca tüm dengem şaşıyor. Ay utandım! Hep bu şapşiğin yüzünden!

Neyse... abartmadan devam edelim. Umarım bölümü beğenirsiniz. Ben baya havalarda uçarak, bulutlarda sekerek yazdım. Siz de öyle hissedersiniz okurken umarım. Sizleri çok seviyorum, cankuşlarım. Okuduğunuz için çok ama çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız. Kendinize iyi bakın. Hep yanımda olun.

Saranghae

Deniz UZAY

Mindeulle // Ji Chang Wook & Park Hae JinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin