M.1.23

248 26 13
                                    

***

Nasılsın?
Ben tüm kalbimle seni özledim.

***

İki gün içinde hastaneden çıktım ve evime döndüm. Babama her ne kadar onunla kalmamı istese de evimde daha mutlu olduğumu söylemiştim ki bu kocaman bir yalandı. Evim çok boştu. İçim çok boştu. İç çektim. Ucu bucağı olmayan bir tünelde ışıksız kalmış gibiydim. Chang Wook hastanede beni görmeye geldiğinden beri bir daha beni aramamış ya da görmeye gelmemişti. Beni güzelce terk etmesini istemiştim. Aslında ondan ayrılmayı istemiyordum. Onu delicesine seviyorken neden ayrılmak isterdim ki? O benim kalbimin ve ruhumun sahibiydi. Beni naziklikle suçlamıştı, ona iyi davranmakla. Çocukça bir bahaneyi atmış gibiydi üstüme. Melankolik yanım beni sevmediği için bu saçma bahaneye tutunduğunu söylüyordu. Haksız sayılmazdı. Buna her geçen dakika daha da inanmaya başlıyordum. Saçma bir şekilde onun kokusunu taşıyan ya da sadece bana öyle gelen yataktan kalktım. Her yerde o var gibiydi. Sarhoş gecemin sabahında yaşadıklarımız geldi aklıma. Birlikte geçirdiğimiz en tatlı en sevgili günüydü. Gözlerim dolarken kendimi evden dışarı attım. Ev beni daha çok boğuyordu. Çalışmak iyi gelecekti. Kafeye indim. Kafenin önünde beni bekleyen Ma Roo'yu görmemle şaşırdım. Ellerini birbirine sürterek ısıtmaya çalışıyordu. Şaşkınlıkla seslendim.

"Ma Roo!"

"Ah, Yeom Mi! Ben de seni bekliyordum." dedi hafif bir gülümsemeyle.

"Neden burada bekliyorsun? Eve gelseydin." dedim anlamayarak.

"Yalnız değilsindir diye düşündüm." dedi başını eğerek. Yüzüme acı bir gülümseme yayılırken yaşlarım bana sormadan yuvarlanmaya başladı.

"Yalnızdım." dedim sesim titrerken. Sesimin titrediğini fark etmiş gibi kafasını kaldırıp bana baktı. Ağladığımı görünce koşarak yanıma geldi.

"İyi misin?" dedi omuzlarımdan sıkıca tutarak.

"Artık iyiyim." dedim gülümseyerek ona bakarken. Bir an duraksadı ama sonrasında gülümsedi.

"O zaman şu kafeyi aç da biraz para kazanalım. Günlük ne kadar veriyorsun?" dedi bir kolunu omuzlarıma dolayıp beni kafenin kapısının önüne çekerek. Gülerek kapıyı açtım.

Gün boyunca tek yaptığım çalışmaktı. Bu iyi gelmişti. Zihnimi dolu tutmak işe yarıyordu. Onu aklımdan uzak tutuyordu. Telefonumun titreşmesiyle arka cebime uzandım. İşte adı ve bildirimi duruyordu. İç çektim. Şom ağızlı olmalıydım bu kadar tam üstüne denk getirebildiğime göre. Fotoğrafı açtım ve şok oldum. Ama beni şoke eden fotoğraf değildi. Fotoğraf hayranlıkla ve aşkla i çekmeme sebep olmuştu. Altına yazdığı sözlerdi beni şoke eden.

jichangwook 햇살이 너를 밝게 비춰어디를 가봐도 모두 너야너와 내가 웃던 그때 그곳도그래 그래 그대로야  (Güneş parlak bir şekilde üzerinde ışıldıyor

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

jichangwook
햇살이 너를 밝게 비춰
어디를 가봐도 모두 너야
너와 내가 웃던 그때 그곳도
그래 그래 그대로야
(Güneş parlak bir şekilde üzerinde ışıldıyor.
Nereye gittiğimin bir önemi yok, her yerde sen varsın.
O zaman birlikte güldüğümüz yer...
Hâlâ hâlâ aynı)

Bu onun şarkısıydı. 'Bright Star' Dengesizlikte üstüne yoktu. Bazen onunla aynı burçtan olduğumuza inanamıyordum. Bir yengeç böyle dengesiz olamazdı. Benden ayrılıyordu ama bunları yazıyordu. Hangimiz daha deliydik bilmiyordum. Dengesiz Wook mu yoksa ona aşık ben mi? Sanırım bendim. Bu yüzden hemen ona DM'den mesaj atarak deli olduğumu kanıtladım. Yine ona onun şarkısıyla cevap verecektim.

mindeulle
Umutsuzca beklediğimiz, umutsuzca özlediğimiz günler
Rüya günlerimiz başlıyor.
Sanırım artık benim için rüya olacaksın.

Bir süre cevap bekledim. Önce görüldüğüne dair o bilindik ifade belirdi. Ama beklediğim cevap gelmedi. Ya verecek bir cevabı yoktu ya da o cevabı verecek cesareti. Telefonu kapattım ve cebime attım. Ma Roo yanıma geldi. Soluk yüzüme baktı endişeyle ama sorduğu soru tamamıyla farklıydı.

"Sanırım hiç vişneli kekimizden kalmamış. Fırında var mı yoksa başka bir siparişte bulunmalarını isteyeyim mi?" dedi düz bir sesle.

"Fırında olması lazım. Şimdiye pişmiş olmalı. Gidip bakayım." dedim cılız bir şekilde gülümseyerek. Kendimi tekrar işime odakladım. Vişneli kek servisi yaptım. Kahveleri Ma Roo'ya verdim. Yeni tarif mini pastalarımı tattırdım. Hatta bir kere çalan müzikle kendi kendime dans bile ettim. Katlanabilirdim. Yaşayabilirdim. Ama hala onu seviyordum.

Şarkı: Mad Clown_ Without You feat. Hyolyn

견딜만해 지낼만해

Katlanılabilir, yaşanılabilir

어차피 다치지 않을 만큼

Seni seviyordum bu his acı vermeyene kadar

사랑했으니까 But I still love you

Seni seviyorum ama hala seni seviyorum

참을만해 말하지만

Ne söylediysem katlanılabilir

자존심 땜에 하지 못한 말

Gururum yüzünden sana söyleyemediğim bu sözcükler

헤어지지 말자 Cuz I still love you

Ayrılmayalım çünkü seni seviyorum.

다 거짓말 I'm fine 다 거짓말 I'm fine

Bunların hepsi yalan, ben iyiyim. Bunların hepsi yalan, ben iyiyim

Even without you, Even without you

Sensiz bile olsa, sensiz bile olsa

Casperlarım,

Herkese iyi akşamlar! Nasılsınız son iki gündür? Ben biraz daha ponçik hissediyorum. Biraz biraz düzeliyorum. Yalnız söylemeden geçemeyeceğim Chang Wook ve sırtı... Ay, bana bir şeyler oluyor!!! Kalbim yerinden çıkacak. Canım kocam!

Sizleri seviyom ponçikellalarım! Kendinize iyi bakın. Acucuk okuyun bunu. Çok içten gelerek yazıyorum. Yorumlarınızı iletin. Bekliyorum. Yeni bölümde görüşmek üzere,

Sarnghae

Deniz UZAY

Mindeulle // Ji Chang Wook & Park Hae JinWhere stories live. Discover now