M.2.33

118 19 35
                                    

*** 

Sayılamayacak kadar çok nedenim var sana ihtiyacım olduğunu kanıtlamak için 

*** 

      Gözlerimi ondan ayıramıyordum. Onun da benden ayıramadığı gerçekti. Masalar arasından ilerlerken ışıkların yaladığı yüzü her zamanki gibi muhteşemdi. Hiçbir değişiklik yoktu. Onu son gördüğüm zaman kadar güzeldi. Gözyaşlarım kadar güzeldi. Gözlerimi ayırmak istiyordum çünkü bana doğru geliyordu. Onu görmek benim için bu kadar zorken bir de sesini duymak hele ki bir de bana okunacak olma ihtimali kalbimi paramparça etmeye tüm iyileşme süreçlerimi bir kelimede yakmama yeterdi. 

"Bizi tanıştırmayacak mısın?" diyen Jung Woo'nun sesiyle kendime geldim. Gözlerimi zorlukla Chang Wook'tan ayırıp Jung Woo'ya çevirdiğimde bize doğru gelen Min Hyun oppaya baktığını gördüm. 

"Min Hyun oppa! Sizi tanıştırayım. Benim tatlı arkadaşım, Choi Jung Woo." dedim gülümseyerek. Abim gülümseyerek elini uzattı. Jung Woo da gülümseyerek abimin elini sıktı. Gözlerimi ikisinden ayırmamak için kendimi zorluyordum. Arkama dönmek istemiyordum. Ve de deli gibi istiyordum. 

"Geleceğinden haberim yoktu." dedi Ma Roo yanımıza gelirken. Bizle konuşuyor sandım ama gözleri arkamda bir yere odaklanmıştı. Kalbim aradığı bahaneyi bulmuştu. Hemen arkama döndüm. Chang Wook tam arkamda duruyordu. Kalbim resmen yerinden çıkmak istercesine göğüs kafesimi zorluyordu. 

"İnan bana, benim de yoktu. Ha Won'un tehditkâr mesajı beni buraya getirdi. Nasılsınız?" dedi gülerek. Gülmemeliydi. 

"İyiyiz. Eh, en azından sende mesajla yetinmiş. Ben resmen şiddet gördüm. Kolumu ısırdı, kolumu! Kocası neden bir şey demiyor? Tacize uğradım ben!" dedi Ma Roo ellerini göğsünde kavuşturarak. Kendimi tutamayıp güldüm. Ma Roo sayesinde bir parça gerginliğimi atmıştım. 

"Ben hemen kabullendim. Başıma gelecekleri biliyordum." dedim ellerimi teslim olur gibi kaldırdım. Hepsi güldü. 

"Bana gayet sakin davrandı." dedi Jung Woo omuz silkerek. 

"Geleceğinden emindi çünkü. Yeom Mi neredeyse sen de oradasın." dedi Ma Roo hain bir gülümsemeyle. Jung Woo sinirle onun koluna sağlam bir tane geçirdi. Konuşacakken müzik değişti ve yükseldi. Ah, geliyorlardı! Ha Won'u gelinlikle görmemle birlikte gözlerimin dolması bir oldu. 

 

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Çok güzel olmuştu. Su gibiydi. İç çekerek ikisinin mihraba doğru yürüyüşünü izledim. Benim tüm çocukluğum olan kız şimdi kolunda sevdiği adamla mihraba yürüyordu. Gülümseyerek etrafa bakarken gözleri beni buldu. Önce kocaman gülümsedi ama ağladığımı fark ederek dudaklarını oynattı ve 'Ağlama' dedi. Gülerek başımı sallayıp onayladım ama yaşlarım durmadı. Yanaklarımda hissettiğim yumuşaklıkla irkildim. Abim gözyaşlarımı siliyordu. 

"Sulu göz, Ha Won evleniyor. Gülmen gerek. Sen niye ağlıyorsun?" dedi kaşlarını çatarak. Omuz silktim. 

"Canım öyle istiyor." dedim omuz silkerek. 

"Seni anneme söyleyeceğim." dedi dil çıkartarak. Ardından benim durdurmama izin vermeden Ha Won'un annesinin yanında duran annemin yanına gitti. 

"Değişik bir sevgilin var." dedi Chang Wook kulağıma doğru fısıldayarak. Ona doğru döndüm. Kaşları çatık bir şekilde abime bakıyordu. Gülüşümü bastırdım. 

"Sevgilim mi?" dedim anlamamış gibi yaparak. Wook bakışlarını bana çevirdi. 

"Ona nasıl baktığını gördüm." dedi buz bir sesle.  

"Nasıl bakıyorum?" dedim gözlerimi kısarak. Gözlerinden acı dolu bir ifade geçti. 

"Bana baktığın gibi..." dedi az çıkan bir sesle. 

"Sana nasıl bakıyorum?" dedim ısrarcı bir sesle. 

"Bana acı çektirmeye mi çalışıyorsun? Bana nasıl mı bakıyorsun? Aşkla! Tüm hayatın bana bağlıymış gibi bakıyorsun!" dedi sesini yükselterek. Yanımızdaki Jung Woo ve Ma Roo dönüp bize baktı. Acı bir şekilde güldüm. 

"Sonunda seni sevdiğime inandırabildiğime sevindim. Ama ne yazık ki bu geç oldu." dedim gözlerinin içine bakarak. Yüzü acıyla buruştu. Bakışlarını yere çevirdi. 

"Geç mi oldu?" dedi fısıltıyla.  

"O benim abim, sevgilim değil." dedim sorusunu duymamış gibi yaparak. Kafasını hızla kaldırıp bana baktı. Yaşlar parlayan gözlerinde umut dolu bir bakış vardı. Kalbim tekledi. 

"Gerçekten mi?" dedi sesi heyecandan titrerken. Duraksadım. Benden ayrılırken buz gibi ifadesi ile şu anki halinin tezatlığı kafamı karıştırıyordu. Başımı yavaşça onaylar biçimde salladım. Gözlerini yumdu. 

"Ah, neyse ki..." dedi nefesini üflerken. Bu da ne demek oluyordu şimdi? 


Şarkı: SHINee _ Countless 

Merhaba Casperlarım, 

Herkese iyi akşamlar! Sonunda bölümü yazdım. Bunun devamı bir bölüm daha olacak. Bunları barıştırmadan bu düğün bitmez rahat olun. Barışma garantisi veriyorum. Ama bölüm ne zaman gelir onu bilemiyorum. Çünkü işe başladım ve tez dönemindeyim. Kafamı kaşıyacak vakit bulamıyorum. Burası da o sebeple havada kaldı farkındayım. Affedin. Sizleri çok seviyorum. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Kendinize iyi bakın. 

Keyifli okumalar  

Deniz UZAY   

Mindeulle // Ji Chang Wook & Park Hae JinWhere stories live. Discover now