M.2.13

153 20 2
                                    

***

Seni seveceğim

***

"Bilemiyorum. Kekler çok hoş. Ayrıca yeni kahve aromasına bayıldım. İçinde ne var? Çok tanıdık ama bir türlü aklıma gelmiyor." dedim önümdeki kahveden bir yudum alarak. Jung Woo yaramaz bir tavırla gülümsedi.

"Ah, üzgünüm! Bunu kendin bulman gerekecek." dedi neşeli bir şekilde gülerek. Omzundan ittirdim. Ardından kahveden bir yudum daha aldım. 

"Karamel olabilir mi? Çok hoş bir tadı var. Ağzımın içinde kayıyor gibi." dedim gözlerimi kapatıp tadı algılamaya çalışarak. Tekrar bir kahkaha attı. Gözlerimi açtım. 

"Fazlasıyla araştırmacı havandasın, bakıyorum. Ama yaklaşamadın bile." dedi dudaklarını birbirine bastırarak. Gözlerimi kısıp sinirle baktım yüzüne. Bardaktaki son yudumu içtim. İyice odaklandım. Kesinlikle bulacaktım. 

"Çilek." dedim parmağımı ona doğru uzatarak. Yüzündeki gülümseme dondu. Şaşkın bakışlarla baktı yüzüme. Bu da cevabımın doğru olduğunu kanıtlıyordu. Ellerimi birbirine çarpıp neşeyle alkışladım. Kahkahalarımın arasında kapı açıldı ve Chang Wook içeri girdi. Ciddi bakışları Jung Woo ile benim aramda gitti geldi. Ardından o gözler bende durdu.

"Bu neşenin kaynağı nereden geliyor?" dedi Chang Wook kaşlarını çatarak. Yüzünde hafif ve zoraki bir gülümseme vardı. Hâlâ Jung Woo'yu kıskanıyor olmalıydı. Kendimi tutamayıp güldüm. Kaşları daha da çatıldı.

"Ve daha fazla kahkaha geliyor." dedi yüzündeki yalancı gülümsemeyi de silerek. Gözlerindeki kırgınlığı görünce kendimi toparladım. Elimi ona doğru uzattım. İsteksiz bir şekilde yanıma gelip elimi tuttu ve yatağa oturttu. Konuşmak için ağzımı açmıştım ki, Jung Woo'nun telefonu çaldı. İkimiz de ona döndük. Telefonun ekranına kısa bir bakış attıktan sonra bana özür dileyen bir gülümseme gönderdi. Sonrasında telefonu açtı.

"Söyle, ahjusshi." dedi sıcak bir sesle. Kısa bir süre dinledi. Sonrasında kaşlarını çattı.

"Onun teslimatı bugün değildi. Bunu ona söyledin mi?" dedi iç çekerek.Yine kısa süreli bir sessizlik oldu. Eliyle gözlerini kapattı.

"Peki, tamam. Onu orada tut. Ben hemen geliyorum." dedi hızlıca. Ardından telefonu kapattı. Kaşlarımı çatıp ona bakarak ne olduğunu anlamaya çalıştım. 

"Senin şu Alzheimer hastası müşterin sanırım yine günleri karıştırdı. Kafeye dönmeliyim." dedi kısaca açıklayarak.

"Peki, öyleyse. Sen git. Bay Lee bazen sinir bozucu olabiliyor. Haftaya seni bu çileden kurtaracağım merak etme." dedim gülerek. Güldü.

"Aklından bile geçirme." dedi ve ikimize de selam verip odadan çıktı. Chang Wook'a döndüm. O düşünceli bakışlarla Jung Woo'nun biraz önce çıktığı kapıya bakıyordu.

"Sen hâlâ Jung Woo'yu kıskanmıyorsun, değil mi?" dedim hafif alaycı bir sesle. Yüzünü bana çevirip hafifçe gülümsedi. 

"Pek sayılmaz. Sadece aklıma senin hafızanı kaybettiğin zamanlar geldi. O zamanlar ona karşı fazla ilgiliydin." dedi düşünceli bir sesle. Duraksadım. Bir parça haklıydı.

"Wook." dedim ve gözlerine diktim gözlerimi. Gözlerinde hüzün vardı. Ellerimle yüzünü kavradım.

"Seni seviyorum, heoni. Başkasını değil, seni." dedim parmak uçlarımı yüzünde gezdirerek. Yüzündeki hüzün bir parça uçtu ama yine de izleri vardı. İçindeki şüpheyi nasıl yok ederdim bilmiyordum.

"Neden bana güvenmiyorsun?" dedim gözlerim dolarken. O da elleriyle yüzümü kavradı. Dudaklarıma kısa bir öpücük bırakıp geri çekildi. 

"Bu öyle bir şey değil. Sevgine güveniyorum. On beş sene öncesinde yaşattıklarıma rağmen hâlâ buradasın. Beni seviyorsun. Beni öpüyorsun." dedi aşk dolu gözlerle. Gülümsedi.

"Şu an aslında sen beni öpüyorsun." dedim hafifçe gülerek. Güldü ve tekrar öptü. 

"Beni her seferinde güldürmeyi başarmanı seviyorum." dedi burnunu saçlarıma gömerek. Kokumu içine çekip öptü. Gözlerimi huzurla yumdum. 

"Fazlasıyla romantik bir an içindeyiz. Umarım kapıdan kimse girmez." dedim gülerek. Güldü ve daha sıkı sarıldı. Kollarımı beline sardım. Onunla en sevdiğim anlardan birindeydim. Yeni kalbim ile birlikte aynı aşkla onu seviyordum. O şekilde ne kadar öyle kaldık bilmiyorum ama ilk defa kimse bizi bölmeye gelmedi. En huzur dolu anımızı sonuna kadar dolu dolu yaşadık.

Şarkı: Jo Hyun Ah_ Falling

Casperlarım, 

Herkese iyi geceler diliyorum. Bölüm biraz gecikti. Kusura bakmayın. Bu ara çok yoğunum. O yüzden bölüm yazamadım. Yeni eğitim hayatı koşuşturması... Affedersiniz umarım beni ve bu tatlı bölümü beğenirsiniz. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Sizleri çok seviyorum. Kendinize iyi bakın.

Saranghae

Deniz UZAY 

Mindeulle // Ji Chang Wook & Park Hae JinWhere stories live. Discover now