Bölüm 44 - Alef

Comincia dall'inizio
                                    

Şimdi de sevdiğim adamın sırtına kazınmış damgaları görüyorum. Tenindeki işkence kalıntılarını, karnının sağ tarafındaki iki farklı bıçak yarasını, omzundaki yıllar öncesine ait ufak dikişleri, kürek kemiklerinde koparılmış kanatların ardında bıraktığı hasarı andıran izleri...

Ben burada bir ihanetin izlerini bulacağımı sanmıştım; oysa karşımda düşmüş bir melekten geriye kalanlar var.

"Melek..."

Bana seslendiğini duyunca başımı kaldırıp umutla yüzüne bakıyorum. Gözleri kapalı hala, yalnızca sayıklıyor. Üzerine eğildiğimde "Soğuk..." diye mırıldandığını duyuyorum, ardından eliyle yataktan destek alarak dönmeye çalışıyor. Yüzünü acıyla buruşturduğunu görünce kolundan tutarak destek oluyorum ona, nihayet sırtüstü döndüğünde beni de kendine çekiyor.

Hala ateş gibi yanıyor vücudu... Islak bez koyabilmek için yattığım yerde doğrulmaya çalışıyorum. Kollarını belime sarıp "Böyle kal," diye sayıklayarak başını saçlarıma gömüyor. "Üşüyorum..."

Gözyaşlarımı dindirmeye çalışarak saçlarını okşuyorum. "Ateşin var sevgilim."

"Hayır, yok..." diye homurdanıyor. Onun inadıyla başa çıkamayacağımı bildiğim için uykuya dalana kadar beklemeye karar veriyorum. Başımı çıplak göğsüne yaslayıp kolumu karnına sardığımda hafifçe iç çekiyor. Normal koşullarda böyle bir durumun kalbimin deli gibi atmasıyla sonuçlanacağına eminim fakat şu anda onun tenine dokunmak bile sırtında gördüğüm izleri bana unutturmuyor.

Neler yaşadı geçmişte? Bu izler öyle kolayca oluşmaz ki, yediğim onca dayağa rağmen benim vücudumda bile bu kadar iz yok. Nerede bıçaklandı mesela? Neden onu bu gece karnında bir kurşun yarasıyla buldum? Allah kahretsin ki, bana asla anlatmayacak bunları. Son olanlardan sonra beni ikna etmeye çalışmaktan bile vazgeçmişti, sadece onu rahat bırakmamı istiyordu. Böylesine yorulmuş bir insana kendimi nasıl affettireceğim?

Aras'ın uykuya daldığını fark edince kollarından sıyrılıp doğruluyorum. Islak bezleri vücuduna koyarken sızlanarak karşı çıkmaya çalışıyor fakat başaramıyor. Böyle olmayacağına kanaat getirince mutfağa koşturup dolaplardan sirke buluyorum. Ardından bezleri sirkeli suya batırarak soğutmaya çalışıyorum vücudunu.

Bir ara uyanır gibi oluyor. Beni gördüğünde gözlerine ışıl ışıl bir mutluluk yayıldığını fark ediyorum, "Düşmemişsin..." diye mırıldanıyor kendi kendine. Gözlerimdeki yaşları silip ateşten cayır cayır yanan dudaklarına minik bir öpücük bırakıyorum. Başını boynuma gömüyor bir şeyler sayıklayarak, saçlarımı koklarken yeniden uykuya dalıyor.

Tesadüf mü, yoksa sirkenin başarısı mı bilmiyorum ama bir saatin sonunda yavaş yavaş düşmeye başlıyor ateşi. Bir elimi başıma yaslayıp onu izlerken gözlerimin kapanmaya başladığını hissediyorum. Çok geçmeden tekrar göğsüne yerleşip soğumuş tenine sarılarak uykuya dalıyorum.

İkimiz için de pek kaliteli bir uyku olmuyor. Diken üstünde uyuduğum için sabaha karşı Aras uyandığında onun kıpırtısını hissedip ben de uyanıyorum. Gözlerimi açmadan ne yapacağını bekliyorum bir süre, kısa bir sessizliğin ardından elleri saçlarımda gezinmeye başlıyor.

Uyandığımı belli etmeden iyice sokuluyorum onu. Ellerim göğsündeki sıcaklığı okşarken iç çekerek kollarını vücuduma doluyor. Alnıma minik bir öpücüğün konduğunu, avucunu yanağıma yaslarken baş parmağıyla yüzümü okşadığını hissediyorum. Çok geçmeden yanağımdaki eli uyku dolu bir sıcaklıkla etrafımı sarıyor. O sıcaklıkta kayboluyorum.

Düşmüş Melekler SenfonisiDove le storie prendono vita. Scoprilo ora