Bölüm 65 - Dorseyler

7.3K 668 696
                                    

“Binlercesi gelir geçer ve binlercesi geri döner,
ancak tek ve sonsuzdur ölümcül panter.
düşüne giren ölümsüz Akhilleos’un
tasarladığı yolu tasarlarken onun.

Ve aslında gökyüzü boşa değişir.
Çünkü herkesin payına düşen yolculuk,
çok önceden belirlenmiştir.”

Jorge Luis Borges - Panter

Jorge Luis Borges - Panter

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sene 1988

İstanbul seksenli yılların son demlerini yaşıyordu. Serin sonbahar akşamı tüm şehri sarmalamış, atkılar ve bereler portmantolardaki yerlerini almıştı. Saral yalısının giriş katındaki kalabalık ise muaftı tüm bunlardan. Cemiyet balosu için gelen misafirler soğuktan hayli uzak bir samimiyetle kaynaşmıştı. Garsonlar masaların arasında gezinip servis yapıyor, insanların oluşturduğu irili ufaklı gruplar kaotik gürültüler meydana getiriyordu.

Genelde iş adamlarının toplaştığı oturma koltuklarıyla çevrili köşe, sayıları giderek artan kadın iş adamlarının varlığından ötürü her zamanki gibi gergindi. Normal şartlarda rakiplerini ezmeyi huy edinmiş beyler karşı cinsten rakiplere nasıl davranacaklarını hala netleştirememişlerdi. Kadınlardan biri onların fikirlerine itiraz edince ne tepki vereceklerini bilemeyip saçmalıyorlardı. Gülnihal cinsel gerilim ve rekabet çatışması diyordu buna.

Eskiden cemiyet balolarında abisiyle birlikte bir kenara geçip bu köşedeki tipleri çekiştirirlerdi. Fakat son yıllarda Ertuğrul da o köşedekiler arasında yerini almak zorunda kalmıştı. Gülnihal abisinin yüzündeki ‘Beni bu aptalların arasından kurtarın’ çığlığını gördükçe gülmemek için kendini zor tutuyordu.

Bu gece ise abisinin çektiği eziyeti izlemekle telafi edemeyeceği kadar sıkıcı başlamıştı. İlk yarım saati annesinin boyunduruğu altında cemiyet hanımlarını  selamlayarak geçirmişti. Şimdiyse cemiyetin seçkin ailelerinin kızlarından oluşan bir ekiple sıkıcı bir dedikodu sarmalının içindeydi.

“Canım skandal tabii!” dedi Suhandan Soley. “Erdal Bey Nevzat Bozkıroğlu’nun öz oğlu değil ki…”

“Ne demek öz oğlu değil? Soyadı Bozkıroğlu değil mi yani?”

“Soyadı Bozkıroğlu ama arada kan bağı yok şekerim. Erdal Bey, Marika Hanım’ın ilk evliliğinden olan oğluymuş. Eşi vefat ettiğinde hamileymiş hatta, çok geçmeden Nevzat Bey’le evlendiği için çocuk onun nüfusuna kaydettirilmiş.”

“Ay ben anlamadım şimdi. Eğer Erdal Bey, Nevzat Bey’in üvey oğluysa bu adam neden mirasının çoğunluğunu ona bırakmış ki? Öz oğluna niye bırakmamış yani?”

“Bilemiyorum artık...” diye göz süzdü Suhandan. “Abimler Nevzat Bey’in vasiyeti sahteymiş diyordu geçen gün. Marika Hanım kendi oğlunu Bozkıroğlu ailesinin varisi yapabilmek için Nevzat Bey’in aklı yerinde değilken imzalatmış kağıdı. Bozkıroğlu ailesinin geri kalanı tepki göstermesin diye de mirası %40-%60 olarak pay ettirmiş.”

Düşmüş Melekler SenfonisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin