Bölüm 44 - Alef

27.4K 2.1K 4.7K
                                    

Bu bölümün ilk partı dışında rüya sahneleri hariç Melek kısımlarını da artık di'li geçmiş zamanla okuyacaksınız. Keyifli okumalar dilerim.

-*-

"Alef yukarıdakinin ve aşağıdakinin sırrıdır ve inancın tüm gizemleri ona bağlıdır

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Alef yukarıdakinin ve aşağıdakinin sırrıdır ve inancın tüm gizemleri ona bağlıdır.
Bu yüzden Alef'in değeri 1'dir.
Ve her şey Alef'tir."

Zohar Hadash, on Shir HaShirim, 65B

-*-

25 Aralık

Kadim kültürlerde tüm kainatı içine sığdıran gizemli bir harften bahsedilir; Alef.

Yalnızca İbrani alfabesinin ilk harfi değildir Alef. Kabala inancında bir rakamına karşılık gelir ve Vltava nehri kıyısında kilden yapılmış bir heykelin alnına kazındığı zaman ona can verir. Bir anlamda hakikatin kendisidir, yokluğuysa ölüm demektir.

Ezoterik inançlarda ise bambaşka bir anlam taşır. Nerede ve ne zaman görüleceği kestirilemeyen bir semboldür bu, içine tüm kainatı sığdıran tek bir harf, tüm harfleri kapsayan kainattır.

Alef, özünde Zâhir'in hem zıttı hem de eşidir. Her ikisi de bakan kişiyi kendine tutsak eder. Fakat Zâhir'i gören kişinin gözü ondan başka hiçbir şeyi görmez hale gelirken, Alef'e bakmak insana görüp görebileceği tüm evreni bahşeder.

Borges bu harfi ilk kez köhne bir merdiven altında, karanlığın içinde parıldarken gördüğünü yazmıştır. Ancak baktığı yerde yalnızca Alef yoktur; bu parıldayan harfin içinde denizin dalgalanışını, günün doğuşunu ve batışını, siyah bir piramidin ortasındaki gümüşrengi örümcek ağını, tümseklerle dolu ekvator çöllerini ve teker teker hepsindeki kum tanelerini, Plinius'un ilk İngilizce çevirisinin bir kopyasını, Hazar Denizi'nin bir kıyısında akşamüstü yeleleri uçuşan atları, Chacarita mezarlığında bulunan bir anıtı, aşkın birleştiriciliğini ve ölümün değiştiriciliğini de görmüştür.

Bense tüm evreni bir kayın ağacının altında gördüm. Başımı kaldırıp çarpıştığım adamın gözlerine baktığımda karşıma yıldızlı bir gece çıkmıştı. Etrafa ışık saçan nebulalar vardı gerisinde, daha da gerilerde ışığı içine hapseden ve çevresinde parıltılı taçlar yaratan karadelikleri, Oppenheimer-Volkoff sınırını aşmış dev bir yıldızı ve içinde yaşanan korkunç savaşı, bir uçurumdan süzülen melek kanatlarını, saldırmaya hazırlanır gibi gerinmiş parlak siyah tüyleri olan mavi gözlü bir panteri, Yared'in zamanında Hermon Dağı'nın tepesine inen iki yüz adamı, okyanusun derinliklerine doğru süzülen bir çiçeği, Tarık bin Ziyad'ın alev alev yanan gemilerini, Londra'da nehrin üzerinde ikiye ayrılan devasa bir köprünün altındaki gizli demir kaldıracı, Babil Kulesi'nin tepesinde dönüp duran gümüşten bir usturlabı, bir piyanonun tuşları altında gerilip gevşeyen yayları, unutuluş zindanlarını, bir akrebin Sahra çölündeki siyah ışıklar altında parıldayan kabuklarını, atölyesinde formüllerle boğuşan genç bir kadını, bir mağarada can çekişen bir adamı, koyu renk bulutların üzerinde dörtnala koşan ve ardında gök gürültüsü yaratan ata benzer hayvanları ve fırtınayı gördüm; fırtınaya saklanmış yıldızları.

Düşmüş Melekler SenfonisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin