Bölüm 41/1 - Otuz Kuş

22.7K 2K 3.1K
                                    

Bu bölümü bana ithafın nasıl yapılacağını(sadece bilgisayardan oluyormuş :/) öğreten sevgili gizemlianonimmm 'e ithaf ediyorum. Kendisi çok kıdemli ve başarılı bir yazardır efenim, hikayelerini şiddetle tavsiye ediyorum. (:

✧ ══════ • ♡ • ══════ ✧

"Sessiz sedasız bir yoldu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Sessiz sedasız bir yoldu... Ne artıyordu, uzuyordu bu yol, ne de eksiliyordu! Bir kuş hüthüte, "Yolda neden kimsecikler yok?" diye sordu.

Hüthüt cevap verdi: "Bu yalnızlık, hükümdârın yüceliğindendir."

Feridüddin Attar, Mantık Al-Tayr
(Kuşların Dili)

-*-

Eski efsanelere göre kuşların hükümdârı Simurg, Kaf Dağı'nın ardındaki hayat ağacının tepesinde yaşar ve kainattaki her şeyi bilirmiş. Ne var ki, daha önce onu ne bir gören olmuş, ne de yaşadığı yere giden yedi ayrı vadiyi aşmayı başaran bir kuş duyulmuş. Kargaşa ve kaos zamanları geldiğindeyse, tüm kuşlar bir araya toplaşıp efendilerine ulaşmak için bu zorlu yolculuğa koyulmuş.

Yolculuk başladığında yorulup düşenler olmuş aralarından. Önce Arayış vadisini geçip Aşk vadisine uçmuşlar. Ardından Bilgi ve İnziva vadisini aşıp, Teklik vadisine varmışlar. İdrak vadisine gelemeden binlercesi kaybolmuş, Yokoluş vadisinden öteye geçebilenler yalnızca otuz kuş olmuş.

Nihayet Kaf Dağı'nın ardına uçtuklarında, Simurg'un yuvasında bir ayna bulmuşlar ve suretlerini yansıtan bu ilahi ayna onlara yanıldıklarını göstermiş. En başından beri kendilerini arayan bu kuşların her biri aslında Simurg, geçtikleri vadiler ise onları tasavvufa ulaştıran yolmuş. Zira Farsça'da si otuz, murg kuş; Simurg'un anlamı ise otuz kuşmuş.

Böylelikle anlamışlar ki; kainattaki tek gerçek yolculuk, kişinin kendine yaptığı yolculukmuş.

Benimse yolculuğum henüz bitmedi. Hayat ağacının en tepesindeki o aynada durup kendime bakmadıkça da bitmeyecekti. Hayata karşı başkaldırılarımın, geç kalmışlıklarımın ve toprağın altındakilerden hesap soramamanın verdiği öfkeyi taşıyordum ruhumda. Kendimi bulmaya çalışırken etrafımda kaos yaratıyor, ölülerden soramadığım hesapların acısını yaşayanlardan çıkarmak istiyordum.

Bir yandan da ruhumun tek parça kalması, kanatlarımın kopmaması ve günün birinde vicdanımın sızlamaması için uğraşıyordum. Bu yüzden de içimdeki yıkım arzusunu, asla yıkamayacağım bir şeye yöneltmeliydim. Ağaçlara kıyamazdım, incinirlerdi. Çiçekleri ezemez, kuşların kanadını koparamaz, aynaları kıramazdım. Belki de, kendime hedef olarak bir dağ seçmem bu yüzdendi. Ne kadar hoyrat davranırsam davranayım, bir dağa asla zarar veremeyeceğimi biliyordum.

Düşmüş Melekler SenfonisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin