"Beni neden çağırdın?" dedi Erian ama öfkeli gözleri hala Kaila'nın üzerindeydi. "Seni hiç sevmiyorum Veli, o yüzden çabuk söyle de Asel'imin yanına gideyim."

"Kızıl kadın uyuyor değil mi?" dedi Varl kendi dillerinde, önce işini sağlama alması gerekiyordu. Kızı sevmişti belki ama uyanık olması iyi olmazdı. Onun önce Erian'la konuşması gerekiyordu ve Erian'ın da kızdan fazlasıyla etkilendiği belliydi. O yanındayken birazdan söyleyeceği şeyleri söyleyemez, dahası o da onu dinlemezdi.

Erian yüzünü buruşturdu. "Dilinizi çok anlamıyorum. Sadece belirli kelimeler tanıdık."

Varl bu kez sorusunu Türkçe yineledi ve durumun vehametinin çok daha kötü olduğunu fark etti. Kralı kendi dilini bile doğru düzgün anlamıyordu.

"Onun adı Asel," dedi Erian. "Kızıl kadın değil."

Varl gergince başını kaşıdı. Anlaşılan işi haddinden fazla zor olacaktı. "Pekala, Asel uyuyor mu?"

"Uyuyor, neden soruyorsun onu?"

"Bak!" dedi Varl ve kısa bir an konuşmaya nasıl başlaması gerektiğini düşündü. Halbuki onu beklerken bir çok kez bunun planını yapmıştı ama şu an fazlasıyla gergindi. "Sen bizim kralımızsın," diyerek bir başlangıç yaptı.

Erian'ın kısılan gözleri Kaila'yı buldu. "Ben kral falan değilim."

"Öylesin ama hatırlamıyorsun," dedi Varl. "Farkında olmasan da gerçek bu. İzin ver de sana göstereyim Erian!"

"Adım Uzay," dedi ters bir sesle. Kaila ise homurdandı.

"Uzay," dedi iç çekerek. Kızı dikkate bile almamıştı. "Tamam öyle olsun Uzay. Bana kolunu uzatır mısın?"

"Anlamadım," dedi Erian. "Kolumu ne yapacaksın?"

Varl, Kaila'ya yan bir bakış attı. Kadın ona inanmadığından olsa gerek sinirli bir nefes vermişti. Zaten ona körü körüne inanacağına nasıl akıl erdirmişti bilmiyordu Varl. "Bir şeye bakmam gerek. Eğer aradığım şeye sahipsen söylediklerimi kendi gözlerinle göreceksin."

"Bir kola mı?" dedi Erian yüzünü buruşturarak. "Bir kolum var. Hatta iki tane var. Görmüyor musun?"

Kaila inlercesine bir ses çıkardı bu sefer. Varl ise neredeyse buna gülecekti ama ciddi ifadesini sürdürdü ve "Sadece kolunu uzat," dedi.

Erian ona garip garip baksa da sağ kolunu uzattı. Varl kazağının kolunu dirseğinin üzerine kadar sıyırdı ve eliyle kolunu yoklayıp sıkıntılı bir nefes verdi. Kız doğruyu söylemişti. Erian'ın artık bir anı şeridi yoktu ve Varl'ın artık ona kendi anılarını gösterip ikna edebileceği şansı elinden uçup gitmişti.

Gerçekten Hersion onun anı şeridini sökmüştü. Tıpkı Kaila'da olduğu gibi... Kız, bunu babasının Erian'ı tıktığı makinenin yapabildiğini söylemişti, kendi anı şeridinin yaşamsal fonksiyonlarını etkilemeden bu şekilde söküldüğünü anlatmıştı ama Erian'ın aksine o sadece anı şeridinin sökülmesiyle kalmıştı. Erian'ın ise hem anı şeridi sökülmüş hem de aynı makineyle zihni sıfırlanmıştı belli ki.

"Sana söylemiştim," dedi Kaila kızgın bir sesle.

Varl onu o an boğmak istese de sadece duymazdan gelmeyi seçti ve Erian'ın kolunu bırakıp ona baktı. "Beni buraya kolum olup olmadığına bakmak için mi çağırdınız yani?" dedi Erian. "Bu çok saçma."

Varl o an başka çaresinin kalmadığını düşünerek direkt konuya girdi. "Hersion ismi sana tanıdık geliyor mu?"

Erian yerinde kıpırdandı. Kaila'nın da aynısını tekrarladığını göz ucuyla gördü ama Varl, Erian'ın gerginleşmesinin aksine onunkinin nedenini biliyordu. Şu an bulundukları bu boktan durum babası denen hainin ve onun suçuydu. Erian da Hersion'ı hatırladığını az önce zaten belli etmişti, demek ki düşündüğü gibi her şeyi unutmamıştı. Neden gerildiğini öğrenmek ise yine ona düşüyordu. "Hatırlıyorsun değil mi?"

UZAY'LIWhere stories live. Discover now