「❛0.1|❝nasıl bir histi?❞」

Comenzar desde el principio
                                    

"Öyle mi, anne? Çok üzüldüm ama ben senin çiçeklerine dokunmam."

Kısaca görmedim, duymadım, bilmiyorum.

Kitaplığın arkasına attığım yapraklar daha tabana ulaşmamışken ağabeyim geldi. Yüzündeki sırıtışıyla birlikte alayla dolu sesiyle "Ne halt ediyorsun?" dedi.

Sonra sahte bir şaşkınlıkla "N'oldu, hâlâ gelmedi mi?" dedi Hogwarts kabul mektubumu kastederek. Ona 'hayır' deme gereği bile duymadan odama yöneldim.

Charon "Şaşırmadım, zaten ama üzülme. Ne de olsa her aileye bir kofti lazımdır." derken sesi hala aynı alaycılıktaydı. Bunun altında kalamazdım.

"Üzülmemem lazım, doğru. Her aileye bir kofti lazımdır." dedim onun sözünü onaylayarak. Benim onun dediğine onay vermeme Charon ifadesizce baktı. Ben de sözümü onu aydınlatmak için devam ettirdim.

"Her aileye bir kofti lazımdır, tıpkı bir salak lazım olduğu gibi." derken ona sırıtıyordum. "Ve şanslıyım... Neyseki o salak ben değilim." Ona üstü kapalı ama bir o kadar da belirgin 'aklı geri' dememe karşın bir şey demeden odadan çıktı.

Aslında kofti olsaydım aileden atılırdım. 'Safkan bir ailede bir kofti mi? Tamamen skandal.' Ailemde safkan takıntısı da yoktu diyemezdim. Sadece hat safhada değildi.

Charon için hava hoştu. O iki yıl önce mektubunu hemen almıştı. O an ailemin yüzündeki gururu görmeliydiniz. Kıskançlıktan tırnaklarımı derime geçirmemek için kendimi zor tutmuştum. Sonra gece yarısına doğru odama çıktığımda dolabımın kenarını çakıyla kazımıştım. Belki biraz manyağım ama umrumda değil.

Onu trene bırakmaya gittiğimizde babamla birlikte arabasını sürerek geçmişti. Ben, kardeşim -Ceres- ve annem arkalarından gelmiştik ama el ele tutuşmak pek kardeşimle bana -aslında üçümüze de- uymadığı için yan yana yürümüştük. Ona el salladığımızda pencereden el sallamak yerine gülümsemişti.

Tatilde eve geldiğinde arkadaşları baykuşla Charon'a hediyelerini yollamıştı. O da kendi aldıklarını göndermişti. Sınıfını 1.likle bitirdi ve iki yıldır da böyleydi.

Bize -kardeşim ve bana- bina seçimini şöyle anlatıyordu. ''İlk önce diğer sınıflardan farklı bir şekilde Hogwarts'a gittik ama bunu size söylemeyeceğim. O anı yaşadığınızda anlarsınız. Sonra bizi 1-2 dakika veya daha fazla bilemiyorum, bir yerde beklettiler. Tabii ben zaten kalabalıkta arkadaşlarımı bulmuştum. Onlarla konuşurken ne kadar süre geçtiğini farketmedim bile. Sonra zümrüt yeşili pelerinli biri geldi. O bize kendini tanıttığında onun Profesör McGonagall olduğunu öğrendim. Onu takip etmemiz gerektiğini söyledi ve bizi dev gibi bir kapıdan içeri soktu. Devasa bir salonda ortadan yürüdük ve kimse bunu farketmedi. Çünkü herkes tavana bakmakla meşguldü."

"Sonra yine Profesör McGonagall elinde tuttuğu bir şapka ve parşömenle önümüzde durdu. Şapka hayatımda gördüğüm en eski şapkaydı -o şapka da bit falan vardır- ve ben onun bitli olup olmadığını düşünürken bir şarkı tutturdu. Ben şapkanın pisliği yüzünden endişelendiğim sıralarda arkadaşlarımın neredeyse hepsi seçilmişti, Slytherin'e. Profesör McGonagall biraz değişik bir yüz ifadesiyle 'Wellstorm, Charon' dediğinde öne atıldım ama Seçmen Şapka'nın -kendini bize böyle tanıttı.- pisliği için endişelenmeme gerek kalmadı."

"Çünkü şapka kafama değmesine bir karış kala kararını açıkladı."

"SLYTHERİN"

𝐭𝐡𝐞 𝐨𝐫𝐝𝐢𝐧𝐚𝐫𝐲 𝐥𝐢𝐟𝐞 𝐨𝐟 𝐜𝐚𝐥𝐥𝐢𝐬𝐭𝐚┃𝐫𝐞𝐠𝐮𝐥𝐮𝐬Donde viven las historias. Descúbrelo ahora