0.1

5K 210 187
                                    

26 Nisan 2020. 02.04

Sinirden kudururken elimdeki kalemi gelişi güzel fırlatmıştım bir yere. Ödevim vardı teslim etmem gereken ama kendimi ona veremiyordum. Ağh çıldırıcam.

'Etrafında olanları görmüyorsun ya safsın ya salak.' Aynen bu yazıyordu çantamda bulduğum notta. İki gün önce de 'çok güzelsin gözlerini sevdiğim. Ama Gökdeniz şerefsizini hak etmiyorsun.' Yazılı bir not bulmuştum. Kimdi bu? İsim de yazmıyordu. Bir sapığım eksikti o da oldu.

Daha fazla kurcalamak istemeyip elime aldığım notu büzüştürdüm ve çöpe attım. Kimse kimdi yahu. Aklı sıra Gökdeniz ile aramı bozacaktı. Hah! Ona söylememiştim ikidir not bulduğumu. Açıkçası ciddiye almıyorum.

Kenarda duran telefonumu elime alıp Gökdeniz i aramaya başladım. Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor. Sinyal sesinden sonra mesajınızı bırakabilirsiniz.

Kapalıydı? Herneyse şarjı bitmiştir. Bir saat sonra dersi bitecek ve eve gelecek.

Bir aylık tatilimiz biterken okulumuz için büyük bir karar almıştık. Sınavı okul bittiğinde zaten olmuştuk ama seçimler daha yapılmamıştı. Ortak bir okula gidebilmek için sıralamalara kadar herşeyi aynı yapmıştık. Mimar Sinan bizim bölümümüz için yetenek ile alıyordu zaten. Pelin, Tolga ve Melis in sınav puanları oldukça iyi olduğundan kolaylıkla girmişti. Selen zaten orada okuyordu. İkinci sınıf olmuştu o tabi. Almila da resim yeteneği ile kolaylıkla girdi. Anıl ı da biliyorsunuz bizim sağlıkçımızdı. Acil tıp teknisyenliği kazanmıştı.

Ben ve Gökdeniz konservatuar okuyoruz. Tolga ve Memo mimarlık okuyordu. Burda memo nun da çok zeki olduğunu öğrenmiş olduk. Çocuğun içinden resmen matematik dehası çıkmıştı. Pelin i zaten biliyoruz kız hep psikoloji okumak istiyordu. Eşref tutturamamıştı ama devreye ücret sokarak bir şekilde kayıt oldu okula. Melis ve Selen ile birlikte sinema ve televizyon okuyorlardı.

Bölümlerimiz farklı olsa da aynı şehirde olup aynı okulu okuyor olmamız yetiyordu. Sık sık beraberdik. Hatta bazen bizimkilerin tuttuğu eve gidip orada kalıyordum. Evim zaten İstanbul da olduğundan ailem daha fazlasına müsaade etmiyordu.

Ameliyatımdan sonra üstüme daha çok titremeye başlandı, özellikle abim. Tümör illetinden kurtulmuştum evet. Başarılı bir şekilde hemde.

Kapım tıklanırken gel dedim. Annem girdi içeri. "Kızım." Dedi güler suratını bozmadan. "Arkadaşın Hatice geldi. Ders çalışacaktınız ya."

"Ah ben onu tamamen unuttum ya. Geliyorum anne." Kafasını sallayıp çıktı odamdan. Terliklerimi ayağıma geçirip ayağa kalktım ve gerindim. Uyuşmuştu her yerim saatlerce aynı yerde oturmaktan. Telefonumu da kapıp merdivenlerden inmeye başladım. Projemiz için sınıfımdan Hatice ile takım olmuştuk. Üç gün önce sözleşmiştik hatta buluşup yapmaya başlamamız için ama meşgul zihnim unutmuştu.

Salona indiğimde gördüğüm Hatice ile genişçe gülümsedim. Yanına gidince dostça bir şekilde birbirimize sarıldık.

"Kanka arasaydın ya gelir alırdım seni."

Hatice "babam bıraktı zaten." Diyip kıkırdadı. Ondan ayrılıp anneme döndüm.

"Biz odamdayız anne. Birşey olursa seslen duyarız."

Annem "tamam kuzum. Geçin siz birazdan meyve getiririm size."

Odama geçip kapıyı kapattım. Hatice de hırkasını ve çantasını kapının yanında duran askılığa bıraktı. Sonra yanıma gelip sandalyeye oturdu.

"Önce kaynak arayalım." Bilgisayarımdan harıl harıl araştırma yaptıktan sonra birde bunun çıktılarını aldık. Bazı yerlerin üstünü çizmiştik yazmayacağımız için. Hocalar projeyi elimizle yazmamızı istemişti. Ne vardı yani direkt çıktı alsaydık. Sonuçta bazı önemli sanatçıların biyografilerini çıkaracaktık. Herneyse yapıcaz artık.

Benim yazdığım sanatçının biyografisinin yarısı bittiğinde bende bitmiştim. Elim ağrıyordu yazmaktan artık.

"Hati lütfen duralım biraz. Çok yoruldum"

Hatice kafasını sallayıp kalemi bıraktı ve arkasına yaslandı. O sırada kapım açılmış ve içeri annem girmişti. "Size kurabiye ve meyve suyu getirdim kızlar." Teşekkürlerimizi söylerken tepsiyi kenara bırakıp gitti. Kağıtları ve kalemleri kenara çekip tepsiyi ortamıza koydum.

Hatice "annen çok tatlı kadın."

Vişnesuyumdan bir yudum alıp masaya geri bıraktım ve gülümsedim. "Öyledir. İyi ki ailem onlar."

Hatice "Cem abinin kardeşi olmak da nasıl bir duygu? O mükemmel birisi."

"Güzel cümlelerin için teşekkür ederiz. Valla ne desem bilmiyorum. Bu soruyu çok duyuyorum." Gülüştük. "Konseri var diye burada değil malesef. Bir gün tanışırsınız belki?"

Hatice "valla heyecandan bayılmazsam iyi kanka. Yerinde olmak isteyen o kadar çok kişi var ki. Okula girdiğin andan itibaren doluşan kıskanç bakışları söylemek bile istemiyorum."

"Sonuçta bende insanım doğa üstü bir varlık değil ayol."

Hatice "birde benim abime bak. Resmen öküz. Davranışlarını görsen dinlene dinlene kaçarsın. Ama işte atsan atılmaz satsan satılmaz."

"Letgoya yükleyelim." Yine gülüşürken gözüme çöpün içindeki buruşmuş kağıt takıldı. Yüzündeki gülümseme sokarken Hatice de fark etmiş olmalı ki ne olduğunu sordu. "Bir sorun mu var?"

Gözlerimi onunkilere çıkartırken kafamı salladım. "Biri var ikidir not bırakıyor çantama. Kim olduğunu da bilmiyorum."

Hatice "şüphelendiğin biri var mı?"

Omuz silktim "Hayır yok."

Hatice "peki Gökdeniz lere söyledin mi?"

Kafamı sağa sola salladım. "Huzursuz etmek istemedim. Amaaan bir daha yapmaz herhalde. Neyse." Derken telefonum çalmaya başlamıştı. Ekranına baktığımda Nazlı nın aradığını görmüştüm. Nazlı da bizim üniversitede okuyordu Bergüzar ile. İç mimarlık fakültesindeydiler. İkra başka yeri kazandığından gelememişti.

"Efendim?" Diyerek cevapladım aramasını.

Nazlı "Hande." Sesi telaşlı çıkıyordu. Kaşlarım çatıldı.

"Sen iyi misin?"

Nazlı "Hande koş Gökdeniz okulda biriyle kavga ediyor."

Bindik bir alamete gidiyoz kıyamete. Bölüm biraz kısa oldu geçiş bölümü gibi düşünün artık ldldlsldşs. Bu arada bir ay sonra bir yıl olacakmış yazalı he.

Beni destekleyip yorumlarınızı eksik etmediğiniz için çok teşekkür ederim sizleri seviyorum

Siz nasılsınız bu arada?

DELİKODU| Tatilden Sonra (Bitti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin