Annem iki üç defa yemek getirdi, yiyemedim. Sonra annem yine geldi, elinde tepsiyle, babam gelmiş yemeğini yemiş televizyon izliyordu içerde. O duymasın diye, her halde kapıyı kapadı. yatağıma oturdu.
" Hadi oğlum, sabah yediklerini zaten çıkardın, bir şeyler ye ne olur. Özür dilerim, seni üzmek istemedim. Sadece ve sadece senin iyiliğini istiyorum"
Sarıldım anneme.
" Biliyorum özür dilerim anne. Sana sert gelen şeyler söylediğim için. İstemeden seni üzdüm, elimde değildi inan. Ne olur izin ver okula döneyim. Bir hafta daha kalamayacağım burda, gerçekten, lütfen"
" Tamam oğlum git. Ama beni sık sık ara, artık seni daha çok merak ediyorum. Neler yaptığını bana anlat. Ve sakın sonradan pişman olacağın şeyler yapma..."
Sonradan pişman olacağım şeyler? Neler diye sormadım tabii. Kim bilir zavallı annemin kafasından neler geçiyordu. Olan oldu anne, oğlunu deldiler bile! Bir erkeğe aşık oldum, bana hayvan gibi davranıyor.
Ama ben yine de, ne derse yapıyorum. Gel deyince altına yatıyorum ve beni yapmasından zevk alıyorum. Onursuz bir orospu gibi... Bunları söylemedim tabi. Ama aklımdan bunlar geçti ...
Sabah babam işe gider gitmez, annemden para alıp evden çıktım ve ilk İstanbul otobüsüne bindim. Off hayatımın en çapraşık karmaşık ve anlaşılmaz bir haftasını geçirdim evde.
Ama içimde acayip de bi anlaşılmaz mutluluk var sanki. İlk defa ama ilk defa içimden ne geliyorsa onu yapabildim. Yapabilmeyi ... başardım. Ne pahasına bilmem... Artık bilmek de istemiyorum zaten. Hiç bir şey...
≈≈≈
Yurttaki odamın kapısını açıp içeri girdiğimde, birden şaşırdım, sanki, odayı tanıyamadım, ilk defa görüyor gibi hissettim. Burada son dört ayda yaşadıklarım, epey fazlaydı sanki. Ve son hafta evde yaşadıklarım. Biraz dinlenmeye ve huzura ihtiyacım var.
Eşyalarımı bırakıp, okuldan çıkıp sahile gittim. Yürümek istiyorum. Akşama kadar yürüdüm. Sahilde çok tatlı bir çocuk gördüm, benim yaşlarımdaydı. Güzel ötesi bi şey, zayıf uzun boylu artık iyiden iyiye beğendiğim tiplere sarkma isteği duymaya başladım her halde :)
Çocuk da bana bir sırıtış attı. Ama sonra yürüyüp gitti. Ergen işte ne olucak, ne istediğini bulana kadar da iş işten geçmiş olacak :) Neyse yürümek iyi geldi. Epey rahatladığımda adım atacak hal kalmadı bacaklarımda.
Okul açılana kadar günler böyle geçti. Bol yürüyüş kafamı tamamen yerine getirdi. İkinci dönem ne yapacağıma tamamen karar verdim. Annem para göndereceğini söylemişti. Bu sevindirici, çünkü babamdan para isteyemem.
Gerçi sonuçta para yine babamdan çıkıcak o ayrı :) . Bir kendini kandırma hikayesi yani... Daha da çok çalışıp ikinci dönem de başarmak istiyorum ilk dönem yaptıklarımı. Ama en önemlisi, Mert'le tanışmam gerek, onun bölümünden ders almalıyım...
Acımasız herif, faceye yeni resimler koymuş yüzme takımında çektirdikleri. Off mayolu resimleri gebertti beni. Bir sürü kızdan beğeni, öldürecem hepsini :) ...
≈≈≈
Okul açıldı sonunda. Mert'le beraber onların muhasebe dersindeyiz. Ve ben onun arkasındaki kolluklu iskemlede oturuyorum. Kucağına oturmayı tercih ederim tabi :) . Resimlerine devamlı bakmaktan onun gerçek halini yakından görünce elektrik çarpmış gibi oldu sanki.
Biraz yaklaşınca mis gibi kokuyor. Onun da saçları siyah ve kalın telli benimkiler gibi. Bu kadar yakın olunca, hemen ellerine baktım. Hafif kemikli ne çok büyük ne küçükler. Parmakları bana birer sanat eseri gibi görünüyor :) .
Parmaklarının rengi ile tırnaklarının bembeyaz oluşu enfes görünüyor. Biraz uzatmış o da saçını ve çok güzel olmuş. Uzanıp ellerini tutmak istedim :) . Bu aldıkları ilk muhasebe dersi. Ben okul açılana kadar kütüphanede epey kitaba baktım ve olayın temelini anladım. Tenefüs oldu, Mert yan iskemledeki kıza,
" Bu ne ya bi bok anlamadım" dedi.
Bu benim için bir tanışma fırsatı olabilirdi. İskemleden kalkınca hemen ben de kalktım, yakın markajda kalmalıyım. Yan iskemledeki kızla çıktılar araya. Ben de oralarda dolandım, kızı görünce hemen cepten Mert'in facesini kontrol ettim. Ohh hâlâ ilişki durumu yok :) .
Durumumu anlayın işte nelere seviniyorum. Neyse ki teneffüslerde oturduğumuz koltuklardan tek boş olanı onların yanındaki. Hemen oturdum ve cebimle uğraşmaya başladım. Emel'den yine sayısız mesaj. Whatsapp, twitter her yerden saldırıyor.
Tatilde özlemiş beni anlaşılan. Daha doğru dürüst oturup konuşamadık onunla. Ben de ona evde olanları anlatmak ve dertleşmek istiyorum. Ama bu muhasebe olayını çözeceğim diye akşamları devamlı kütüphanedeydim görüşemedik.
Hetero olsaydım okulda şansım çok bu ara. Çünkü yeni giyim tarzım ve saçlarım nedeniyle kızların gözü üzerimde. Ha bu arada İstanbul'a döndükten sonra, bir kaş piercingi yaptırdım, çok yakıştı.
Ben Emel'e cevap yetiştirmeye çalışırken Mert'in yanındaki kız da beni kesmeye başladı. Off ya ama ben bunları Mert için yapıyorum, kızlarla bi ilgim yoook. O kesse ya beni :) . Doğrasa hatta. Kız bana,
" Birinci dönem yoktun, yeni mi geldin okula" dedi.
" Hayır, hukuk okuyorum, muhasebe sizin bölümden seçmeli dersim"
Kıza bir sevgiyle baktım, sayesinde Mert'le ilk göz göze gelişimiz. Adımı sordu, Mert diil tabi kız, Can, dedim. Ama, Mert'e bakarak istemeden de olsa, söyledim bunu. Kızın adı da Elif miş. Çok da fifi, ama sevdim kızı .) . Gözleri bi sıcak bakıyo, ikinci Emel vakası doğmazsa ne alâ. Sonunda Mert'le tanıştım... Tanrı tamamına erdirsin ...
≈≈≈
YOU ARE READING
Liseden Üniversiteye
Teen FictionKendin olabilecek misin? Sadece ve sadece kendin. Saf yalın doğduğun halin. Kabul etmekten korktuğun. Belki utandığın. Kendine bile göstermek istemediğin... Esas KENDiN olabilecek misin? Bu hikayede anlatılmaya çalışılan bu.... O anlaşılamayanın şii...
LU_7 ~~~ coming out ~~~
Start from the beginning
