E

1.2K 80 31
                                    

(Medyayı açın.)

"Onu görmem lazım Taehyung,  onun hakkında çok kötü yazıyorlar."

Dolan gözlerimle Taehyung'a yalvarırcasına baktım beni bırakması için. Olmuştu, söylemiştim. Konserde bağırışlar olmuş, sevinç nidaları sanmıştım.
Ama Twitterda öyle olmamıştı.
Açıklamamızdan beri 3 hafta geçmişti. İlk günler her şey sakinken, birden patladı.
Bu patlamayla biz de parçalanmıştık.
Benden uzaklaşıyordu, buna engel olmaya çalıştıkça beni itiyordu.
Minicik ellerimle, onu tutamıyordum.
Gözümün önünde benden gidiyordu. Herkes bizden tiksindiğini söylüyordu, Jungkook'un fazla üstüne gitmişlerdi ve ölüm tehditleri alıyorduk.
Ama Şu an tek umrumda olan onu görmekti.
Ağlıyordu, bunu hissediyordum.
Çünkü canımdan bir şeyler eksiliyordu.

Kaderimizi yazan bir kalem vardır. Bu kalem, benim sonumu getiriyormuş gibi hissediyordum.
Son dizelerini yazıyormuş gibi.

"jimin, onu daha kötü edeceksin zaten olaylar fazlasıyla kötüleşiyor."

Taehyung'da yıpranmıştı. Beni böyle görünce dayanamıyordu biliyordum ama elimden bir şey gelmiyordu. Üyeler Jungkook'a bakarken Taehyung benimle kalmıştı.
Gözlerim yanıyordu, kalbimdeki yangınla eş değildi.

"Lütfen, lütfen lütfen keşke yapmasaydım keşke sussaydım."

Suçlulukla saçlarımı çekiştirip hıçkırdım. Yere çökünce Tae de bana sarılıp beni kendine çekti. Saçlarımı okşayıp mırıldanıyordu.

"Geçecek Jimin, her şey güzel olacak."

Ama o da biliyordu ki, asla geçmeyecekti.
Hiçbir şey güzel olamazdı.
Biz böyle dururken, odaya jungkook girdi. Gözleri kızarmış, dudakları şişmişti. Yorgun gözüküyordu. Titreyen gözlerimi ona çevirdim. Yutkunduğumla boğazımdaki düğümü yok etmek istedim, edemedim.
Keşke sevgilim, üzüntülerin benim omuzlarımda birikseydi. Senin yerine, ben ezilseydim.

"Taehyung, bize izin verir misin?"

Taehyung başını sallayıp benden ayrılırken, kararsız bakışlarla ikimizin arasında gezdirdi gözlerini. O da biliyordu olacak şeyi, ben hariç.
Taehyung odadan çıkınca aramızda bir sessizlik oluştu. Duvardan destek alarak kalkarken bakışlarımı ondan çekmiyordum.
Durgun bakıyordu, fazlasıyla.

"Jungkookshi.."

Mırıltıyla titreyen sesime gözyaşlarım eşlik ederken, ağır adımlarımla kollarımı güçlü gövdesine sardım. Başımı boynuna gömerken kokusuyla baharı yaşadım.
Sarılmanın neden özel olduğunu düşünürdüm hep. İnsanlar neden sarılır diye düşünürken, Jungkook'a sarılınca anlıyordum.

Çünkü Tanrı, cenneti yeryüzünde onun kollarına saklamıştı.
Ama.. O bana sarılmıyordu.
Bunu fark edince daha da sıkı sarıldım ve başımı kaldırdım. Sert bakışlarını irislerimle buluşturdu.

"N-neden bana sarılmıyorsun?"

Derin bir nefes verdi ve omuzlarımdan tutup hafifçe uzaklaştırdı beni. Anladım ki, bu bir kovulmaktı. Cennetinden beni atışıydı.

Kaderin kalemi kırıldı, zaman durdu.
Akrep ve yelkovan, kırılıp yerlere döküldü.

"Jimin biz bi-"

"Hayır, H-hayır sakın söyleme bunu"

Korku, sinir, stres, tüm duyguları yaşarken yumruklarımı sıkmıştım. Bunu yapamazdı, bu ilişkiyi bitiremezdi.

"Jimin görmüyor musun, birbirimize zarar veriyoruz."

Alayla gülüp saçlarımı geriye attım, saçmalıyordu. Üzüntüden aklı karışmıştı.
Dilimi dudaklarımda gezdirip kaşlarımı çattım.

"Tamam, anlıyorum kafan karıştı. Ama biz ayrılamayız sen ve be-"

"Sen ve ben diye bir şey yok artık Jimin, olamaz."

Net söylemişti, bir an bile tereddüt duyulmuyordu sesinden. Bana bağırmıştı, sesi ilk defa bana yükselmişti.

"Kolayca her şeyi bitiremezsin Jungkook."

"Hiçbir şey kolay değil, Biz hata yaptık. Olmamalıydı, asla olmamalıydı."

Bu yediğim büyük bir darbeydi.
Sözleri kafamda dönüyordu

"Hataydı Jimin."

Bir kaç adım geriye sendeleyince, nefesimin kesildiğini hissettim. Aldığım her nefes yakıyordu, çünkü nefeslerim onun adından oluşuyordu.
Çenemi sıkmaya başladım, ağlamak istemiyordum. Beni korumak için yaptığını biliyordum, beni böyle severken bunu yapamazdı.

"Bana sarılman, beni sevmen, beni öpmen de mi hataydı?"

Bunu söylerken yere bakıyordum, ağır ağır çevirdim gözlerimi ona.
Doya doya baktım, ezberlemek istercesine baktım.

"Bana yük oluyorsun artık Jimin, görmüyor musun olanları!"

Ani bağırmasıyla sıçradım ve kontrolümü kaybedip kolundan sertçe tuttum.

"Senin için göze aldığım her şeyden sonra bunu yapamazsın."

Bağırışlarıma gözyaşlarım eklenince, bacaklarımdaki tüm güç çekilmiş gibi sendeledim ama duvara yaslandım. Olmaz, bayılamazdım. Kolunu çektirmeye çalıştıkça tutuyordum, üyeler seslerimize gelmişti ve taehyung beni tutuyordu

" Jimin dur, titriyorsun jimin."

Duymuyordum, üyelerin sözlerini duymuyordum.
Gözlerim sadece ona bakıyordu ve istemsizce ağlıyordum.

Jungkook, neden beni duymuyorsun sevgilim?
Gözyaşlarım da mı sessiz duruyor yoksa.

"Namjoon jungkooku götürmeliyiz"

"Gitme, hayır d-dur gitme Jungkook-ah!"

Bacaklarımdaki tüm güç, onun odadan çıkışıyla  haykırarak yere yıkıldım. Kafamı yere gömüp, bu kabusun bitmesini istercesine ağlıyordum. Elimi kalbime koydum, onu çıkarmak istiyordum. En çok sevdiğimden en büyük zararı yiyordum.

Taehyung beni bırakmıştı, ağlamama engel olmuyordu. Sadece saçlarımı okşuyordu.
Kendi elleriyle bir ateş yaratmıştı.
Bu ateş ikimizi de yakacaktı.
"Papatya'm.."
Gözlerimi Jungkook'un gittiği yere çevirdim. Tükeniyordum, olmuyordu.
Ben onsuz yapamazdım, hayalini bile kuramazdım.

"Benim Papatya'm.." bu acının gitmeyeceğini bilmek, cehenneme eş değerdi.

Ona gitmek için Tae'ye tutunarak kalktım, Tae beni durduracakken ittirdim, bir adım attım kapıdan

"Papatya'm"  nefes alamadım

"Tek sevdiğim.." gözümden bir kaç daha yaş düştü.

" Sevmeye kıyamadığım"  gözlerime düşen karanlıkla dengemi kaybetmeden önce son bir söz döküldü
"Dayanamıyorum."

Ondan sonrası karanlık.

Call Me By Your Name -Jikook-Where stories live. Discover now