~21~ Beklenmedik

521 28 2
                                    

Evet geç geldim ama güzel bir bölümle geldim, benden demesi. 😊😊😊

"Hazır mısın bebeğim? " Saatimi koluma takarken işittiğim 'off'lama seslerinin sahibine baktım. Yatakta oturmuş bana bakıyordu yalvarırcasına.

"İstemiyorum. " Anlamamazlıktan geldim.

"Neyi istemiyorsun? " İşimi bitirmemle yanına yaklaştım.

"Hiçbir yere gitmek istemiyorum. Lütfen Jin. İyiyim ben görmüyor musun? " Sitemli sesine karşılık elimi yanağına uzatıp hafifçe okşadım.

"İyi olduğunu bende görebiliyorum güzelim, bundan eminim ama yine de içimiz rahat etsin değil mi? " Kafasını elimin arasından çekip yine ofladı ve yatağın diğer ucuna kayıp uzanarak yorganı üstüne çekti.

"Hiçbir yere gitmeyeceğim! " Yorganın altından çıkan sesi kulaklarıma boğuk boğuk ulaşırken yatağın diğer ucuna geçtim. Yorganı tutup üzerinden hafifçe çektim. Yüzü görüş açımdaydı artık. Gözleri kapalı duruyordu.

"Güzelim, zorlaştırma işimizi. Sadece rutin bir kontrol. " Gözlerini açmadan konuştu.

"Hiçbir şey istemiyorum. Gitmeyeceğim. Tek isteğim uyumak."

Yorganı tekrar üzerine çekecekken tuttum. Evet iyi görünüyordu ama yine de emin olmalıydım. Ne yazık ki bugün de Jisoo'nun inadı tutmuştu. Hastaneye gitmemek için sabahtan beri direniyordu.

"Eve dönünce istediğin kadar uyursun bebeğim. Ama şimdi hastaneye gitmemiz gerekiyor. " Gözlerini açıp kararsızlıkla gözlerime baktı.

"Hadi bi'tanem. " Yavaşça yataktan kalktı. Yanımdan geçecekken beline kolumu sarıp kendime çektim.

"Söz veriyorum çok kısa sürecek. İki saate gidip geleceğiz. " Kafamı boynuna eğip derin bir öpücük kondurdum. Elimin altındaki tenin kasıldığını ve titrediğini hissedebiliyordum. Zorlamamak adına yavaşça bıraktım. Gözlerini kaçırıp hızlıca banyoya girdi.

***

Arabaya binip yola koyulduk. Hastaneye yarım saatte ancak giderdik. Yanımda oturan Jisoo'ya baktım. Kafasını koltuğa yaslamış, gözlerini kapatmıştı. Bu demek oluyordu ki uykum var derken bahane üretmiyor, gerçeği söylüyordu.

Yavaşça tutup göğsüme çektim. Gözlerini araladı. Göğsüme yaslayıp sıkıca sarıldım. Aynı şekilde o da kendine rahat bir pozisyon bulup başını göğsüme yasladı, elini de başının yanından göğsüme koydu. Saçlarını koklayarak öptüm. Bu kadın benim her şeyimdi.

"Uyu güzelim."

Henüz yola çıkalı on dakika olmuştu ki aniden durmamızla şoför koltuğundaki adama baktım.

"Ne oluyor? Ne-" Gözlerim karşımızdaki araca kayarken tüm vücudum kasıldı.

"Jin? " Jisoo'nun sesiyle göğsümdeki güzele döndüm.

"Yok bir şey bebeğim. Sen arabada kal, ben geliyorum. " Arabanın kapısını açıp inerken tekrar Jisoo'ya bakıp "İnmiyorsun! " diye uyardım tekrar. Bir şey demesine fırsat vermeden kapıyı kapatıp yolumuzu kesen arabaya doğru ilerledim. Aynı anda arabanın kapısı açıldı ve içinden Jungkook çıktı. Gerilen kaslarım onu görmemle daha da gerildi, sinirim tavan yaptı. Onu en son gördüğümden beri zayıflamıştı. Uzun boyu böylelikle daha belli oluyordu.

Hızla yanına yaklaşıp yakasından tuttum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Hızla yanına yaklaşıp yakasından tuttum.

"Ne işin var lan senin burada? Canına mı susadın? " İçi kırmızı olmuş gözlerini gözlerime çevirdi. Bir an için dursamda eski halime döndüm.

"Yüzüm yok ama ben senden af dilemeye geldim. " Yakasını ittirerek bıraktım. Bir iki adım geriledi.

"Ne affından bahsediyorsun sen lan? Hangi konuda af diliyorsun? Dostluğumuzu bir kalemde silip bana ölümüne düşman olduğun için mi, yıllardır başıma açtığın her türlü iş için mi yoksa sevdiğim kadını kaçırdığın için mi haa? Hangisi için?!!! " Bağırarak söylediklerim karşısında duraksasa da tekrar konuşmaya başladı.

"Sende öğrendin her şeyi. Başta bende inanmamıştım. Anlamıyor musun, gözümü boyamak için her şeyi yapmışlar. Ben, ben anlayamadım işte. Babamın ölümü-"  Daha fazla dinlemek istemiyordum. Hızla sözünü kestim.

"Kes sesini kes! Ben seni daha düne kadar affetmeye razıydım. Sana hiçbir zaman düşman olmadım, kin tutmadım. Senin haberin olmadan sürekli peşindeydim. Yaptığın tüm işlerden haberim vardı. Kaç defa sen bilmeden arkanı topladım, kimleri senden uzaklaştırdım haberin var mı?" Bağırmayı bırakıp sert bir tonda devam ettim konuşmama. "Ben bunların hiçbirini sen benimle tekrardan eskisi gibi ol diye yapmadım ama. Senin yerin bende hiçbir zaman değişmedi. Her zaman dostum, küçük kardeşimdin ama son yaptığın... Sen benim canımı yaktın Jungkook! Sen bana en büyük kötülüğü yaptın!" Kendi sesim miydi bu, ben bile emin değildim. Jungkook gözlerindeki derin pişmanlıkla yaklaştı.

"Ben ona zarar vermedim. Yemin ederim zarar vermedim. O zamanlar her ne kadar sana kin duyduğumu düşünerek onu kaçırsam da senin için ona zarar vermedim, yapamadım çünkü. Onun, senin için ne kadar değerli olduğunu bildiğim için kaçırmıştım. Yine de hiçbir şey yapamadım. Sadece bir odaya kapattım. " Yanıma iyice yaklaşıp gözlerime baktı. "Ama çok pişmanım şimdi, yaptığım her şey için çok pişmanım. Ben seninle eskisi gibi olmak istiyorum. Eskisi gibi... "

Sözleri çileden çıkmama sebep olsa da sadece arkamı döndüm ve başımı eğip gözlerimi sıkıca yumdum. Benim için de zordu. Daha düne kadar aramızı tekrar eski haline getirmek, ona gerçekleri göstermek için çabalarken şimdi bana yaptığı en büyük kötülük yüzünden onu affedememek... Benim için de zordu işte, çok zordu. Derin bir nefes alıp başımı kaldırdım, gözlerimi açtım. Arkamı dönmeden sert sesimle, benim için de zor olsa da söyledim.

"Yaptığının bende affı yok! Bu sana son ikazımdır Jungkook! Ya iki gün içerisinde buradan defolup gidersin ya da... " Bir an duraksasam da bunu yapmak zorundaydım. "Ya da eski yılların hatrı demem, seni de yolumdan çekerim! "

Sözlerimi bitirip arabama doğru ilerlemeye başlamıştım ki arabanın yanında bizi izleyen Jisoo ile göz göze geldim. Hızlı adımlarla yanına ilerleyip arabanın kapısını açacakken yanından geçmeme izin vermeyip sağ elini göğsüme koyarak beni durdurdu. Bir adım geriledim.

"Hemen ara-" Duyduklarım ile bir anda sözüm kesildi.

"Affet. " Bakışlarımı hızla Jisoo'ya çevirdim. Gözlerimin içine bakıyordu.

"Ne? "

"Affet dedim. " Şaşkınlığım ikinci kez duyduğum sözle daha da arttı. Jisoo bana gerçekten Jungkook'u affetmemi mi söylüyordu? Sert çıkan sesime engel olamayıp konuştum.

"Sen ne dedi-"

"Yaptıklarının, bunca yılın mükafatını almalısın Jin. Geçmiş yılların hatrına. Bunu hakediyorsun." Ne yapacağımı bilemez halde öylece kalakaldım. Bir tarafta yıllardır kardeşim bildiğim adam, bir tarafta sevdiğim kadın... Ellerimi yumruk yapıp sıktım. Tam olarak araftaydım, gerçekten araftaydım. Jungkook pişmandı, hatasını anlamıştı evet ama daha büyük bir hata yaptıktan sonra anlamıştı her şeyi. Benim bakmaya kıyamadığımı o kaçırmıştı. Benden almıştı. Bu affedebileceğim bir şey değildi benim. Ama merhametinin ne denli büyük olduğunun tekrardan farkına vardığım kadın, onca şey yaşamasına, her gece gördüğü kabuslar yüzünden kendisine uykuların haram olmasına sebebiyet veren adamı affetmemi istiyordu.

Tekrar Jisoo'ya baktım. Gözleriyle 'affet' diyordu hâlâ. Atik bir şekilde arkamı dönüp hızlı adımlarla Jungkook 'un yanına gittim ve o daha ne olduğunu anlamadan yumruğumu yüzüne geçirdim. Afallayarak birkaç adım geriledi, yanına gittim. Eliyle çenesini tutup bana baktı. O hâlâ hiçbir şeyi idrak edememişken omzundan tutup sarıldım.

***

Yeni bölümde görüşmek üzere!

Leader / Jinkook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin