87- Beklentiler...

10K 674 85
                                    


Saatler Önce..

Oğlundan gelecek tek bir iyi söze duyduğu hasret yaş olup yanaklarına süzülüyordu. Onun sesinden baba kelimesini duymayı zaten tozlu raflarına kaldıralı çok olmuştu fakat bir defa olsun güvendikleri arasına geçmeyi çok istiyordu Cevdet. Uzun zamandır pişmanlık denen elem dolu duygunun içinde savruluyordu fakat şimdiye dek canının bu kadar yandığını hiç hissetmemişti. Bir baba diyeni vardı, yok değil. Nazlı'sı vardı, gözünün nuru... Şimdi baktığı gözler ise kalbiydi, kendini affedebileceği yollara sahipti baktığı kara gözler ve bütün varlığı ile tek bir güzel söz duymayı istiyordu Uğur'un sesinden.

Esila'nın çığlığı yükseldiğinde önce Uğur baktı arkasına. Hemen arkalarında silahla bekleyen adamı gördüğünde babasına çevirdi gözlerini, her şey ufacık bir ana sıkıştırılmıştı. Her ne oluyorsa bir saniye içerisinde oluyordu. Cevdet, arkasına döndüğünde yalnızca bir saniyelerinin olduğunu biliyormuş gibi beklemeden Uğur'un üzerine atladı. Bir zırh misali üzerine yatıp her yanını kapatırken "Babasının yanında oğluna sıkabileceğini mi sandın kalleş!" diye haykırdı.

Sözünün bitmesi ile silah sesi yükseldi. Uğur, ona sıkıca sarılmış olan Cevdet'in boynuna başını gömerken gözlerini sıkıca kapattı. Şehirdeki bütün gürültü silah sesi ile birlikte uçup gitmiş gibi çok sessizdi her şey ve Uğur gözlerini korkuyla araladı.

Küçük bir çocuk gibi hissettiği nadir anlar vardı, bu anlarda genelde Esila'nın yanında olurdu fakat şimdi yanında Cevdet vardı ve müthiş bir telaşla Uğur'un vücuduna kurşun geldi mi diye kontrol ediyordu.

Silah sesinin verdiği sersemlikten sıyrıldığında arkalarında bekleyen adamın polisler tarafından yere yatırıldığını gördü Uğur. Hala her yanına dokunarak "Oğlum, konuş! Konuş hadi bir şey söyle?!" sözleri ile delicesine titreyen Cevdet, kollarından tutan Uğur'a baktı korku ile ve "Oğlum?"diye mırıldandı.

"İyiyim..."

"Oh Allah! Allah'ım şükürler olsun! Allah'ım sana şükürler olsun!"

Yorgun sesi en acı tonuyla yükselirken sıkıca sarılmıştı oğluna ve koklaya koklaya şükretmeye devam etti. Tam bu sırada ise Uğur'un ellerini sırtında hissetmişti ve hayretle sustu.

Uğur'un da sarılıyor olmasına inanamadı. Şaşkın ifadesini hiçbir şekilde toparlayamadı ve usulca geri çekildi, elleri hala Uğur'un omuzlarındadı ve hayret dolu bakışları ile "Bi-bir miyiz?" dedi.

Müthiş bir kargaşa vardı etrafında ama Uğur'un gördüğü tek şey yaşlı gözlerdi. Ona umutla bakan yaşlı gözlere odaklanmış, bütün yaşananları düşünüyordu ve bu bir tür film şeridi misali oluyordu. Cevdet'in elleri yanaklarına konduğunda güçlükle yutkundu. Ne bir gurur vardı içinde ne de öfke, sadece Cevdet'in gözlerine bakıyordu.

Alnını Uğur'un alnına yasladı Cevdet. Kafi diyordu içinden, o elleri sırtımda hissettim ya, bu bana yeter diyordu ama bir umut ya belki o kelimeyi de duyarım diye gözlerini Uğur'un gözlerinden ayırmıyordu.

Dudakları çocuklar misali büzüldü, o kış misali herkesi üşüten ifadesi tamamen gitmişti ve büzülen dudakları ile babasına bakıp sıkıca kapattı gözlerini.

"Baba..."

"Allah'ım! Allah'ım kurban olayım beni buradan hiç ayırma!"

"Baba..."

Kocaman bir öpücüğü Uğur'un alnına bırakmasının ardından öyle bir sarılmıştı ki görmeyen göze dahi göstermiş gibiydi onun uğruna her şeyi feda edebileceğini...

Saçlarımdan Bileğine   Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin