18-Ben Oyundayım Artık

21.2K 1.1K 74
                                    


Düz bir hayat, düz bir kişilik. Ben bundan fazlası değildim aslında. Cansel sayesinde yaşadığım bazı maceralarım olmuştur fakat genel olarak köşede durup insanları seyreden insan olmuşumdur. İlk defa ise köşede duramıyordum. Köşede ki yerimi kaptırıyor gibi hissediyordum... Kime kaptırdığım da umrumda değildi. Sanki bembeyaz bir alana mürekkep damlıyor, bir şeyler şekil alıyor da bu koca boş alan bir şeylerle doluyor gibi hissediyordum. Neler şekilleniyor bilemiyorum, boş alanı dolduran bu figürlerin anlamını çözemiyorum fakat rahatsız etmiyordu. Sadece hiç olmadığım bir noktadaydım artık.

Gözlerim aralandığı andan beridir hiç kıpırdamadan boş duvara bakıyordum. Nerede oluğumu bilmiyordum fakat burnuma değen koku gözlerimi ilk kapattığım o anda ki koku ile aynıydı. Aynı huzuru, aynı tebessümü yerleştiriyordu içime.

Henüz sabah olmamıştı. Ne diye uyanmıştım bilmiyordum ve saati merak ederek usulca doğruldum. Cebimde ki telefonumu çıkartırken içinde bulunduğum odayı görebildiğimce süzmeye başladım. Çok fazla seçemiyordum maalesef ve saatin gecenin üçü olduğunu gördüğüm gibi dudaklarımı sıkarak yataktan çıktım.

Pencereye doğru yaklaştığımda kendi evimin bahçesinin karşımda oluşunu gördüğüm gibi gözlerim büyüdü. ''Neredeyim ben be!'' fısıldayışı ile perdeyi iyice açarak odaya doluşan ay ışığı ile bir erkek odasında olduğumu fark ettiğim gibi babamın yüzü geldi gözümün önüne. Korku ile odadan çıkmayı denediğim gibi durdum.

Bu saatte eve gitmem kafama sıkmakla aynı şeydi.

Üstelik de utancımdan ölürdüm! Burası Uğur'un odasıydı orası kesindi artık fakat buraya ne ara getirildiğimi, o yatağa ne ara yatırıldığımı asla hatırlamıyordum ve bütün endişemle yatağın yanına çömelip oturdum.


Saatlerce aynı pozisyonda oturmaktan ağrıyan yerlerime aldırmadan aynı şekilde oturmaya devam ediyordum. Günışığı usul usul odaya doluştuğunda sık sık esnemeye başlamıştım artık ve ağzım yırtılacaktı neredeyse. Gözlerimi açık tutmakta iyice zorlanmaya başladığım şu saatlerde saat yediyi gösteriyordu ve ''Bir saat daha dayan kızım'' diye fısıldadım kendime, bir saat sonra babam işe gidecekti ve ben de evime dönebilecektim.

Bir anda salondan gelen seslerle ayağa kalktım. Kapıyı açmamıştım fakat sağ kulağım tamamen kapıya yaslanmış şekilde duruyordum. Epeyce kalın bir ses ''Bu niye salonda uyuyor'' dedi. Bu sırada Nazlı'ya ait olduğuna emin olduğum ses, ''Geç gelmiştir belki'' dedi.

〽️

''Sevmiyorum böyle düzensizlikleri. Hem ben buna eve gel demişim hem de geç gelip salonda uyumuş! Kaldır şunu.''
''Tamam benim pamuk babam, sen hazırlan ben kahvaltı hazırlarken onu da halledeceğim gerilme hiç.''
''Kaldır kaldır. Konuşacağım.''

Nazlı, babasını bir şekilde hazırlanmak için odasına gönderdiğinde en içten öpücüğünü Uğur'un alnına bırakırken aralanan gözlerine kocaman gülümseyip, ''Evlendirdik de kavga edip salonda uyumaya itelenmişsin sanki, he?'' dedi.

Uykulu ifadesiyle doğruldu Uğur. Ellerini alnına bastırarak otururken ''Baba gitti mi?'' diye sordu.

''Baba gitmedi de senin kızı görürse çok fena olur.''
''Benim kız?''
''Odanda ki mavişi diyorum.''
''He... Ana! Abla baba nerede?!''
''Hazırlanıyor, belli etme bir şey ama çok fena azarlayacak seni haberin olsun. Kızın babasını dövdüğünü düşünüyor''

Gülümsedi Uğur. Ellerini kocaman açıp göğsünü işaret etti gözleriyle ve ''Beni yine kazandın Nazlı kız, gel bakayım'' dedi. Bunu söylemesinin sebebi ablasının ''dövdüğünü düşünüyor'' demiş olmasıydı. Böyle bir şey yapmayacağını biliyor olması ve onu yargılamaya hiç girişmemiş olması ablasına olan sevgisini ikiye katlamıştı bir kez daha.

Saçlarımdan Bileğine   Where stories live. Discover now